Başlığa baktığınızda “Baba” da kim diye merak ediyor olabilirsiniz!
Bu Baba başka Baba!
Öyle bildiğiniz babalardan değil!
Millete babayı gösteren Baba!
Hatta dünyaya babayı gösteren Baba!
Bu Baba, babaların babası, kendimizi bildik bilelidir bize babayı gösteriyor, anamızı ağlatıyor…
Baba son birkaç ayda, nerdeyse tek kurşun atmadan, bütün doğu Akdeniz coğrafyasının altını üstüne getirdi…
E, toplumda cehaletin, akılsızlığın, ve hepsinden öteye, liderlikte de zübüklüğün, ihanetin, vatan hainliğinin dikalasının en üst düzeyde olduğu bir coğrafyada neydi olacağı!
Arap 90 senedir çıkardığı petrolü Batı’ya, özellikle de Amerika’ya satıyordu, doları kapıyordu.
Peki sonra ne oluyor?
Baba geliyor Arap’a ve diyor ki, bak yavrum, şimdi gelip o dolarcıklarla Amerika’ya yatırım yapacaksın, yapacağın yatırımın da ne olacağını, nasıl olacağını, nasıl yönlendirileceğini de ben kontrol edeceğim”…
Arap da, eli mahkum, “tamam Baba” diyor, böylece Baba Arap’tan petrolü bedavaya almış oluyor!
Arabın 3 trilyon dolardan fazla para Baba’nın talebiyle şimdi Amerika’ya akacak…
Gelelim daha yakına…
Cumhuriyet tarihinde TSK’nın kaybettiği bir tek savaş yoktur, Kurtuluş Savaşı, Kore Savaşı, Kıbrıs Savaşı, PKK terörüyle mücadele…Hepsinde zorlansa da hepsinden de yüzünün akıyla çıktı…
Kurtuluş Savaşı’nda dünyanın en güçlü emperyalist devletlerine karşı Atatürk’ün önderliğinde küllerinden doğan Türk milletinin emsalsiz mücadelesiyle tarihin en büyük varoluş destanı yazıldı…
Kore Savaşı’nda bir avuç Türk askeri gözü kararmış, merminin, süngünün üzerine atılan onbinlerce Çinli’nin saldırısını püskürttü, yüzlerce şehit verdi ama muharebeyi kaybetmedi, esir olmadı, çemberi yardı, hem geriye kalan Türk askeri kurtarıldı, hem de köşeye sıkışmış, katledilmesi artık kesin olan müttefik Amerikan birliği kurtarıldı…
1974’de ilk harekat sadece 5 bin askerle yapıldı, Kıbrıs gibi dünyanın en büyük adalarından birine sadece 5 bin askerle çıkıldı, ama harekatın kaderini sadece ve sadece 72 helikopterle savaş tarihinin bilinen en büyük uçar birlik harekatlarından birini yapan Yarbay Cemal Eruç komutasındaki Birinci Komando Taburu’nun iki bölüğü belirledi… Cemal Eruç’un komandoları Beşparmak dağlarının en zorlu zirvelerinde kendilerinden kat be kat üstün, mükemmel şekilde mevzilenmiş, her TSK komandosuna karşı ortalama on Rum-Yunan komandosunun var olduğu, dağların karşılıklı ateşten cayır cayır yandığı dehşetli bir dağ savaşında Türk kanı içmeye yeminli düşmanla çoğu zaman göğüs göğüse çarpıştılar ve verdikleri her bir şehide karşı düşmandan ortalama on tanesinin leşini serdiler, düşmanı adım adım mevzilerinden söktüler, dağlardan aşağı sürdüler…Beşparmak çarpışması bilinen savaş tarihinin en dehşetli ve zorlu çarpışmalarından biridir ve şartlara bakıldığında TSK açısından kazanılması imkansız bir çatışmaydı, ama TSK insanlık tarihinin en usta ve korkusuz savaşçılarını yetiştirdiğini bu savaşta bir kez daha ispatladı ve bir avuç TSK komandosu kendilerine “Yenilmezler” denen Rum-Yunan komando taburlarını darmadağın etti, sadece Kıbrıs’ın değil, tüm bölge coğrafyasının kaderini değiştirdi…
Türkiye’ye karşı Amerika tarafından kurulan, İngiltere-Fransa-Yunanistan-İran-Filistin-Suriye-Rusya ve daha bazı Avrupa ve Arap devletleri tarafından eğit-donat desteği verilen PKK ile mücadelede ise, TSK sadece emperyalist uşağı PKK çapulcularıyla çarpışmadı, esasta onu yaratan, destekleyen, eğiten, donatan düşmanlıkta her türlü kalleşliği yapmayı marifet bilen güruhla çarpıştı ve 45 yılda 40 binden fazla şehit verdi, gayrı resmi kaynaklara göre ise PKK altında Türkiye’ye karşı savaşan çapulcular da toplamda bu rakamın iki katından fazla militan kaybettiler…
İlk başlarda nizami ordu teknikleriyle mücadele edilirken teröristlerin vur-kaç taktikleri sayesinde ve tam olarak ne ile karşı karşıya olunduğunu anlama sıkıntısı yaşanırken, ve keza 80lerdeki siyasilerin terörün boyutlarını ve tehdidini yeterince dikkate almaması yüzünden zayiat beklenenden fazla olurken, Son 25 yılda, TSK’nın terörle mücadelede geliştirdiği savaş teknikleri sayesinde PKK tarafından katledilen her TSK mensubuna karşı ortalama 7 emperyalist beslemesi terörist etkisiz hale getiriliyordu…
PKK’yı besleyen, koruyup kollayan, eğitip donatan emperyalist tayfası baktı gördü ki PKK’yı kullanarak Türkiye’yi bölüp parçalamak için başlattıkları harekat TSK ve zaman zaman da polis özel harekat karşısında istenen başarıyı bir türlü gösteremiyor, dahası, artık dehşetli ve yeri doldurulamaz kayıplar veriyorlar, taktik değiştirme yoluna gittiler.
Bu sefer TSK’yı arkadan vuracak, içten çökertecek bir düzenlemeye gittiler ve Müslüman toplumların yumuşak karnı olan din sömürüsüyle, Türkiye içinde ve çevresinde siyasal İslamı çeşitli boyutlarda yarat-eğit-donat-yönet yöntemiyle, böl-parçala-yönet politikasına devam ettiler, AKP iktidarı boyunca Türkiye içinde ve çevresinde envai tür cihatçı, din sömürgeni, fanatik, sapık katillerden oluşan örgütler oluşturdular, eğitip donattılar, koruyup kolladılar, işlerine geldiği gibi kullandılar ve nihayette bu kukla, sapık katiller sürüsü yaptıkları eylemlerle İsrail’in önünü açtılar, doğu Akdeniz coğrafyasının kendi sonlarını da getirecek şekilde kaderinin değişmesine neden oldular, hem de sonsuza kadar …
Şimdi ise, Baba karar verdi, son darbeyi indirecek, yüz yıldır inatla emperyalizmin doğu Akdeniz bölgesindeki çıkarlarının karşısında duran Türkiye’nin de hesabını görecek!
Baba dedi ki, Türkiye’de gırtlağına çöktüğümüz, beceriksizlikleriyle zaten kendi kendini harcayan, sokağı kaybeden, bu gidişle önümüzdeki seçimi kaybetmesi çok yüksek ihtimal olan, Türkiye yüzyılı filan derken milletin yüzde seksenini askıda ekmeğe, askıda çaya, askıda yumurtaya, pazarda çürük domatesi yerden toplamaya mahkum eden, kendi halkını bizden ve bizden olmayan düşmanlar olarak bölen, parçalayan, iktidarı boyunca kaostan, kavgadan, nefretten başka bir şey üretmeyen, komplolarla bizim en büyük rakibimiz ve düşmanımız olan TSK’yı da kırıp geçiren, artık iktidarda kalmak için bizim mecburi emir kulumuz olmaktan başka çaresi kalmayan siyasi iktidarı kullanarak hemen bir ayak oyunu çevirelim, hem BOP’un son aşaması olarak Suriye’de çevirdiğimiz ve Rusya’yı dışarı şutladığımız dolabın çemberini iyice kapatalım, hem de TSK’nın sıkıp suyunu çıkardığı PKK’yı son bir kez kullanarak, bu yenilgiden bir zafer yaratalım, çünkü AKP-MHP ikilisi sayesinde durum gayet müsait…
E, zaten maharet de burada!
Dayağı fena halde yersin ama maçı yöneten piyon hakemlere bir işaret çakıp, şike ile zaferini ilan edersin…
Emperyalizm siyasette esas başarı noktası buradadır, savaşta kaybeder ama piyonları sayesinde masada kazanır…
Wilson Prensipleri ve Sevr de önümüze böyle sürülmüştü, ama Atatürk’ün dehası ve Türk milletinin iradesi hesaba katılmamıştı…
Emperyalizmin son 200 yıllık tarihinde bilinen tek kesin yenilgisi, tek istisna, Türk Kurtuluş Savaşı ve neticesi olan Türkiye Cumhuriyeti’dir, Atatürk ve Türk milleti bunları savaşta da yendi, masada da yendi, şimdi ise tam yüz yıl sonra, AKP-MHP ikilisi sayesinde “yeni Türkiye yüzyılında” emperyalizmin 100 yıldır beklediği rövanş zamanı…
Anlayacağınız, şu anda Baba tam da bunu yapıyor, siyaset ringinde TSK’nın canını çıkardığı PKK’yı ve uzantılarını meşrulaştırmaya, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran değerleri yıkıp, yok etmeye, ortadan kaldırmaya, ve neticesinde Türkiye’yi bölmeye, parçalamaya uğraşıyor, bunun için de Türk milleti tarafından son kullanım tarihleri getirilmeden AKP-MHP ikilisini tepe tepe kullanıyor…
Baba, emperyalizmin uşaklarını da kendi istediği doğrultuda konuşturuyor, hedef gösteriyor…Emperyalizmin uşağı Baba’sının emri doğrultusunda diyor ki; "Partimiz PKK; kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasasından alan Kürt inkâr ve imha siyasetine karşı, halkımızın özgürlük hareketi olarak tarih sahnesine çıktı. Doğuşunda reel sosyalizmin etkilerini yaşadı ve ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesini benimseyerek, silahlı mücadele stratejisi temelinde meşru, haklı bir mücadele yürüttü. PKK katı Kürt inkarının, buna dayalı imha siyasetinin, soykırım ve asimilasyon politikalarının egemen olduğu koşullarda şekillendi."
Ortadoğu coğrafyasının tarihteki en büyük palavra…
Türkiye’yi Türkler kurdu, emperyalizmi Türkler yenilgiye uğrattı, Lozan Antlaşması da emperyalizmin tarihteki ilk ve en büyük, ve hatta ilk ve son yenilgisinin yazılı tescilidir…
Türkiye’yi Türkler kurdu derken, işkembeden atmıyoruz, açarsınız kayıtları, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna vesile olan Kurtuluş Savaşı’nda, ondan önce Çanakkale Savaşı’nda kimler vatanı, milleti uğruna hayatını vermiş, kimler Kurtuluş Savaşı’nı arkadan, nasıl, kimlerin uşaklığını yaparak vurmuş görürsünüz…
Lozan Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti kurulurken Kürtlerin emperyalizm piyonu elebaşları başta Amerikan, İngiliz, Fransız ve Yunan “babalarının” kışkırtmasıyla Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı isyan üstüne isyan çıkarıyorlardı, Kurtuluş Savaşı sürerken ve sonrasında, 1921’den 1937’ye kadar da tam 29 isyan çıkardılar, onbinlerce masum insanı katlettiler, Ermenilerin eksik bıraktıklarını tamamladılar, ama günün sonunda Türk milleti topraklarına, devletine sahip çıktı, emperyalizmin uşaklarının kafasını ezdi, “babalarını” da Türkiye topraklarında hareket edemez hala getirdi, ama bıkmadılar, usanmadılar, günü geldiğinde PKK denen katiller ordusunu yarattılar...
Bunların hızını ilk başlarda biraz da Hitler Almanyası kesti, “Babaların Babası en Büyük Baba ve oğulları” Almanlar esip gürlemeye başlayınca kendi dertlerine düştüler, bu süreçte de Türkiye’nin iç barışını parmaklayan olmadığı için ülkenin her köşesinde tüm etnik vatandaşlar birbiriyle kavga etmeden, barış içinde yaşadı… 1950den sonra Atatürk’ün gölgesinden bile geçemeyecek bir şahsiyet olan, Atatürk’ün devletten resmen kovduğu ve mahalleye gönderdiği ama Atatürk’ün ölümüyle fırsattan istifade ülkenin başına geçen İnönü denen zat-ı muhteremin basiretsizlikleri ve beceriksizlikleri neticesinde Adnan Menderes denen emperyalizm çakması iktidara gelince, Türkiye’de hem siyasal İslamın temel taktiği olan din sömürüsü hortlatıldı, hem de birileri yeniden Kürtlerin emperyalizmin piyonu olmaya dünden razı elebaşlarını organize etmeye başladı…
TSK da bu süreçte boş durmadı, tecrübeleriyle biliyordu ki boş bulunursa, emperyalizmin en sevdiği Ortadoğu siyasetçi tiplemesi olan zübüğün önde gidenlerinin siyasal İslam ve etnik bölücülük eylemleri sayesinde ülke kaostan kaosa sürüklenecek ve bütün değerleriyle birlikte yıkıma gidecekti, sadece 2. Dünya Savaşı sırasında rafa kaldırılmış ama hemen sonrasında yeniden uygulamaya konmuş Sevr projesi hedefine ulaşılacaktı…
1950’den sonra tam 75 yıldır bu hedef için uğraşıyorlar ve kendi söyleyemediklerini piyonları PKK’ya söyletiyorlar; Neymiş efendim, Lozan Antlaşması Kürtleri inkar ediyormuş…
O anlaşma sayesinde emperyalizmin uşakları her türlü vatandaşlık haklarına sahip oldular ve tepe tepe kullanıyorlar, üstüne üstlük seçimlere giriyorlar, vekil seçiliyorlar, TBMM’de dünyanın gözünün içine baka baka bölücülük ve terörizm propagandası yapıyorlar, ülkenin kanını, canını emiyorlar, maddi manevi tüm kaynaklarını dibine kadar sömürüyorlar, onbinlerce insanı gözlerini kırpmadan katlediyorlar, ortalığı kan gölüne döndürüyorlar, trilyonlarca dolarlık zarara ziyana neden oluyorlar, bunu yaparken hiç gocunmadan “biz kurtuluş savaşı yapıyoruz diyorlar”, sonra da “Bu Cumhuriyet bana ne verdi yavvvvv!!!” diye yüzsüzlük, ahlaksızlık yapıp, Cumhuriyeti yıkma, bölme, parçalama amaçlarını açık açık söylüyorlar…
Bu kadar tahrikten sonra, sürekli tahrik edilen, sürekli Anadolu’nun cefasını çeken ama sefasını da ahlaksızların, emperyalist uşaklarının sürdüğünü göre göre tahrik edilen Türk milleti de ayağa kalkıp bunlara; madem siz Türklerin kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı bağımsızlık savaşı yapıyorsunuz, biz de kurduğumuz Cumhuriyetin bekası için siz düşmanlarımıza karşı bir kurtuluş savaşı daha başlatıyoruz derse, işte o zaman seyredin siz dünya kaç bucakmış…
Bu arada, böl-parçala-yönet politikasını çatır çatır bizim coğrafyada uygulayan Baba tek noktadan hareket etmiyor, eş zamanlı olarak birçok koldan aynı anda hareket ediyor…Baba gelip Kıbrıs’ta askeri üs kurdu, kendi ordusunun malzeme kapılarını sonuna kadar da Rumlara açtı, küçük ortaklarından Fransa da Kıbrıs’a geldi, Baba’nın küçük ama en değerli kardeşi İsrail’in bir ayağı zaten Kıbrıs’ta, 2018’den beri Baba, AB ve Rum tarafıyla çok ciddi dirsek temasında olan Türki cumhuriyetlerinin en büyük ve önemlileri de elçilik ve temsilcilikler açarak bir ayaklarını Kıbrıs’a soktular, AKP-MHP ikilisine “hade bye bye!” dediler, bütün bunlar olurken AKP-MHP ikilisi gık bile demedi, diyemedi…Aynı anlarda eş zamanlı olarak leşi çıkmış olan PKK, AKP-MHP ikilisinin eliyle yeniden canlandırılmaya çalışıldığını tekrar tekrar yazmaya da gerek yok…
Baba’nın himayesindeki Rum tarafı “Babasından” aldığı gazla 50 yıl sonra birdenbire coştu, Kıbrıs Cumhuriyeti kurucu anlaşmalarını takmıyor, istediği gibi askeri ve siyasi kararlar üretiyor, buna karşılık da AKP-MHP ikilisinin gıkı bile çıkmıyor, Türkiye’deki muhalefet de, her ne kadar sokağı ele geçirmiş olsalar da, hergün değişen gündem karşısında şaşkın ördeğe dönmüş durumdalar, ne Türkiye ne de Kıbrıs üzerinde oynanan oyunları doğru okuyamıyorlar, okusalar da korkularından ve özgüven yetersizliğinden ifade edemiyorlar…
Emin olun, Kıbrıs konusunda kapıların arkasında çok şeyler halledilmiştir ve birkaç ay sonra yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra, ki bu gidişle muhalefetin adayı kılını bile kıpırdatmadan seçimi kazanacak, zaten kazanması ve Türkiye’den kopması için de Kuzey Kıbrıs’ta her türlü ayak oyunu yapılıyor, devlet okullarına sokulmak istenen türban olayı ve AKP beslemesi trollerin, kripto FETÖ artıklarının Kıbrıs Türküne sosyal medya üzerinden saldırması, hakaretlerde bulunması, ellerinden gelen her türlü tahriği yapması da bu taktiğin bir parçasıdır, amaç sadece ve sadece muhalefetin adayının değirmenine dolaylı yöntemle su taşımaktır…
Sözde Tatar’ı destekler gibi yapıp, Tatar ve AKP karşıtlığını, dolaylı olarak da Türkiye karşıtlığını azdırarak, muhalefetin adayı Erhürman’a seçimi kazandırma derdindedirler, böylece şu anda tüm kozları eline geçirmiş olan Rum tarafının istediği doğrultuda bir çözümü rahatlıkla Türk tarafına empoze edecekler, arkasında da tam 65 yıl gecikmeyle Kıbrıs’ı jet hızıyla NATO’ya üye yapacaklar, hiç kaçarı koçarı yok…
Kıbrıs’ın NATO’ya üye olmasıyla birlikte, İsrail’i de kapıdan içeri sokacaklar ve böylece NATO Ortadoğu’ya da girmiş olacak, sonra da Suriye’de iktidara getirdikleri cihatçı çapulcu sürüsünü bir çırpıda ortadan kaldıracaklar, Suriye’nin batısını İsrail alacak, doğusunda da uydu bir Kürt devletçiği resmen kurulacak, İsrail’in güvenlik endişeleri ve toprak ihtiyacı tamamen ortadan kaldırılacak…
Bu sürece engel olacak bir babayiğit var mı?
Yok, olamaz da, babayiğitlik taslayan biri olursa, Baba “Bana bakın zübükler, benden başka baba yok ulan bu dünyada, benden habersiz, ben izin vermeden değil tuvalete gitmek, nefes bile alamazsınız!” deyip, iki saniyede defterini dürer…
Baba’nın hakkını vermek lazım, boşu boşuna dünyanın en büyük gücü olmadı, dünyada hedefe koyduğu toprakları da boşu boşuna zübüğün önde gideni, son kullanım tarihli kuklalarıyla doldurmadı…
Neyse, gelelim neticeye…
Kıbrıs konusu son viraja girip de şenlenmeden önce güvenlik açısından atılacak çok önemli bir adım var, o da TSK’nın Kıbrıs’taki operasyonel gücünü gerek personel gerekse teknik altyapı anlamında acilen artırmak, ki bu da asker sayısı artırımı filan demek değildir…
Asker sayısı azalsa bile, operasyonel anlamda KKTC’deki kolordunun altyapısı bir, hatta birkaç kat üst seviyeye çıkarılmalıdır, hem de hiç vakit kaybetmeden, yoksa altı ay sonrasında çok ama çok geç kalınmış olunabilir…
Hatırlarsınız, yakın zamana kadar Rumların olmayacağını bile bile söyledikleri, bizim muhalefetin de canla başla katıldığı “Kıbrıs askersizleştirilmeli ve silahsızlandırılmalıdır, özgürlük istiyoruz, TSK özgürlüğümüzün en büyük engelidir” diyenler korosuna gelince, Rumların güneyi NATO üssüne çevirme gayretlerini ve silahlanmaya dehşet boyutta bütçeleri nasıl ayırdıklarını görünce artık Rum tarafının tüm söylem ve taleplerinin sadece laf olsun torba dolsun niyetine söylendiğini, bütün bu hamasetin zaman kazanıp da şartları kendi lehlerine çevirmek için yapıldığını farketmişsinizdir…Farketmediyseniz salağın önde gidenisiz demektir!
Ve bir şeyi daha fark edin artık, güvencesiz, güvenliksiz hiçbir özgürlük olmaz, olamaz, mümkünatı yoktur…
İçinde bulunduğumuz coğrafyanın son 15 yılı bir daha gösterdi ki bir ulusun, bir devletin varoluşunun en önemli garantisi caydırıcı güce sahip bir ordusunun olmasından geçer, ekonomik güç ve omurgalı siyaset de bunu tamamlar…
Yoksa, sabah akşam Baba’yı gördüğümüzle kalırız…
Ve bu topraklarda Baba’yı yeterinden fazla gördük…
Son kertede Kıbrıs Türkü ile Türkiye bir oldu-bitti ile kopartılırsa, ki şu anda zemin de buna müsaittir, hepimiz bol bol kına yaktığımızla kalacağız…