Avrupa İnsan Hakları mahkemesi bir kez daha Taşınmaz Mal Komisyonu’nun mevcutiyetini teyid ederken, bir kez daha Rumlara çözüm yolunun bu komisyondan geçtiğini de göstermiştir.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar bu kararı şöyle yorumladı:
“Taşınmaz Mal Komisyonu vardır ve işler, çözüm üretir. Bu vesileyle halkımızın tüm kesimlerine, hangi görüşte olursa olsun, bir kez daha birlik çağrısı yapmak istiyorum. TMK, Kıbrıs Türk halkının kendi iç hukuk sistemine duyduğu güvenin bir ifadesidir. Kendi ayakları üzerinde durmamız, Rumları korkutan şeydir.”
İskan uygulamasında ve demografik yapımızın oluşmasında bir gerçek vardır ki, o da zorunlu bir yapının oluşması demektir. Merhum Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’la zamanın Rum Lideri Glafkos Kleridis’in 1974’te imzaladıkları Nüfus Mübadele Anlaşması, bize topraksız bir vatan olamayacağını gösterdi ve hatırlattı.
Nüfus Mübadele anlaşması gereğince güneydeki Türkler kuzeye, kuzeydeki Rumlar da güneye geçmişlerdir. Kim isterdi böyle bir durum olmasını? Şimdi Rumlar neler vermezlerdi eski günlere dönmek için? Artık çok geç. Denktaş bir gün beyanatında vurgulamıştı. “Topraksız vatan olmaz. Benim cefakar ve vefakar vatandaşıma bir Kıbrıs değil, bin Kıbrıs feda olasun” diye.
Gerçek odur ki Rumlar tam onbir yıl Türklere uyguladıkları ambargolar ve getto hayatları ile yaptıkları katliamlar, bizi yeniden yarattı.
Bu anlaşma gereği halkımızın sosyal, ekonomik ve psikolojik durumunun ne hallere geldiğini düşünebilir misiniz? Gerçekçi olmak gerekirse, aynı durum, göçmen durumuna gelen Rumlar için de vardır. Bu durumun böyle olmasının sebebi, Rumların ENOSİS hayalleri peşinde koşmalarıdır. Özelikle fanatiklerdir.
O fanatiklik değil mi adanın bölünmesine sebep olan? Kıbrıs Türkü yıllarca TAKSİM için mücadele etti ama başaramadı. TAKSİM, Rumların Makarios’a yaptıkları darbe sonrasında 20 Temmuz 1974 sabahı Türkiye’nin garantörlük hakkını kullanarak adaya askeri operasyon yapması ile gerçekleşmiş oldu. Yani yıllarca biz TAKSİM dedik, yapamadık. TAKSİM’in gerçekleşmesine de Rumların ENOSİS sevdası yardımcı oldu.
Viyana anlaşmasından sonra kuzeyde ve güneyde terkedilen malların nasıl bir uygulamaya tabi tutulması gerçeğini bize zorunlu bir uygulamayı öğretti.
Durduk yerde bütün bu yaşananlar havadan olmadı. 1974 Harekatı’nın akabinde Bakanlar Kurulu oturup bir durum değerlendirmesi yaptı. Terkedilen kuzey malları için ne yapılmalıdır? Terkedilen Rum malları ne olacaktı? Göçmenler ne olacaktı?
Kuzeyde bütün bölgelerdeki evler, iş yerleri ve araziler, portakal bahçeleri ne olacaktı. İşte zorunlu ve mecburi göçün ardından eski hatıralarını ve mallarını arkada bırakarak kuzeye geçen Türkler, mutlaka boşalan evlere yerleştirilmeliydiler. Portakal bahçeleri ve arazi, iş yerleri sahiplendirilmeliydi. Nitekim öyle oldu.
Harekat sonrasında kurulan İskan Dairemiz, tarihi bir görevi yerine getiriyordu. Güneyden kuzeye geçenler için sosyal yapılarına göre iskan edilmeliydi. Bakanlar Kurulu oturdu ve bütün kuzeydeki Rum köylerinin isimlerini değiştirerek işe öyle başladı. Türkiye’den uzman kişiler ve heyetler geldi gitti. Ondan sonra da toplu yerleşimler sağlandı. Yurtlarda geçici barınan güney göçmenleri artık birer ev sahibi olmuştu. Bölgelerin sulu ve kuru arazileri de norm çerçevesinde o göçmenlere dağıtıldı.
Yani anlayacağınız yeni hayatlar, yeni yatırımlar, yeni ekonomik kalkınma ve psikolojik travmaların geride kalması.
Eee,Kıbrıs Türkü evinde oturup eli kolu bağlı mı oturacaktı? Ticaret, hayvancılık, ziraat, turizm, üniversiteler, emlakçılık, müteahhitlik ve dahaları hayatımızı biçimlendirmeye başladı.
Rumlar Türk harekatını hazmediklerindendir ki, güneye geçen bazı yatırımcıları tutuklayıp mahkemeye sevketmiştir. Esasında Rumların bize daha da üstünden para vermeleri gerekir kuzeydeki mallarına baktığımız için. Lakin işin aslı, Rumların artık kuzeydeki malların kendilerinin olmadığını kabul etmemeleridir.
Kuzey artık Kıbrıs Türkü’nün vatan topraklarıdır. Rumlar bu zihniyete devam ettikleri sürece Kıbrıs Türkü eğilip bükülmeden kendi yatırımlarını ve vatan yaptıkları bu toprakları biçimlendireceklerdir.
Harekat sonrasında devam eden ambargolar Kıbrıs Türkü’nü yıldırmadı ve yıldırmayacaktır. Çünkü kurduğumuz Cumhuriyetin temelleri çok sağlamdır.
O neden diyorum ki savaş sonrası iskanla ilgili uygulama ve gelişmeler, bizim can damarımız olmuştur. İskan uygulması ve yasaları diyorum, çünkü bizim için başka vatan yoktur. Kuzeyi vatan bildik ve bu da ilelebet devam edecektir.