Rumların kafasında Enosis çivisi çakılıdır.

Bunun için sürekli olarak Tehlikeli oyunlar içinde olacaklardır.

Bunu böyle bilelim ve geçmişte olduğu gibi

Gelecekte de el ele verelim.

Dr. FAZIL KÜÇÜK

Yeşilırmak bölgesine yönelik ilk Rum saldırısı 9 Mart 1964 günü sabahın erken saatlerinde başladı.

Amaçları; Yeşilırmak bölgesinin Yeşilırmak ile Günebakan sınır karakollarında bulunan barikatların kaldırılması ile direniş hareketini kırarak bölgeyi egemenlikleri altına almaktı.

Aradan altmış bir yıl geçmesine rağmen o günü dün gibi hatırlıyorum

     Sevgili canlar,değerli dostlar Rumların bize yaşama hakkı tanımak istemediğini bildiğimiz için 1958 yılında bölgenin öz evlatlarıyla birlikte büyük özverili çalışmalarla örgütlenmeye başladık.

  Erenköy bölgesinin yiğit balıkçılarının Türkiyemizin kıyılarından Erenköy ile Yeşilırmak kıyıları arasında adeta mekik dokuyarak,koskoca dalgalarla boğuşarak, güçlükle getirdikleri savaş malzemelerini teslim alarak Lefkoşaya sevk ettik.Bunlardan bir kısmını kendi bölgemize tahsis ederek gizlice yer altına sakladık. Bölgenin mukavemetçilerini peyderpey sırayla Türkiyeye göndererek askeri eğitim almalarını sağladık.

     Rumların Türkleri kitleler halinde öldürmeye başlaması .

Bardağı taşıran son damla olması,

Nedeni ile  hazırlıklarımızı tamamladığımızdan dolayı, yer altında gizli saklı tuttuğumuz silahları yer yüzüne çıkararak mücahitlerimize dağıttık.21 Aralık 1963 yılında özgürlüğe giden yolun başlangıcını açmak için  Lefkoşa ve Lefke sancaktarlıkları ile birlikte eş zamanda ateşin ilk kıvılcımını yaktık.

Direniş hareketini silahlı olarak yürütmeye başladık, çünkü

Bizim kitabımızda teslim olmak,boyun eğmek yoktu.

Başkaldırmak, direnmek vardı.,

Yedi kilometre uzunluğunda deniz kıyı şeridine sahip  yirmi beş kilometre karelik bir yüz ölçümü üzerinde bir kantonal yapı oluşturduk. Halka dayalı egemenliğimizi ilan ederek kendi kendimizi idare

Etmeye başladık.

Yeşilırmak köyünün doğu kesiminde tam anlamıyla hakim Limbi, şimdiki adıyla mücahitler tepesindeki arazilerin tümü Rumlara ait olduğu için oraya mevzi inşa etmemiştik, fakat Lefkoşaya savaş malzemesi nakleden Yiğit Ahmet bollicinin kamyonuna yükleme yaparken Rumlar fark etmesin diye gözcülük yapmaları için birkaç mücahit görevlendiriyorduk. Söz konusu tepe,bölgenin deniz kenarında oluşu nedeniyle stratejik öneme haizdir.Bu tepenin mücahitlerin kontrol altında olması Yeşilırmak bölgesinin savunulması elzemdi.

Mücahitlerimizin tepeye intikalinin biran önce sağlanması için başta mücahidelerin lideri Rasiha Köycü yanına aldığı birkaç arkadaşı ile birlikte Beyaz Sarayın(o dönemdeki Yeşilırmak bölgesinin karargahına halkımızın verdiği bir isimdi) kapısına dayandı.(Daha neyi bekliyorsunuz? Rumların gelip tepeyi almalarını mı bekliyorsunuz? Tepeye biran önce çıksanıza,eğer siz çıkmazsanız. ,biz çıkacağız sözleriyle çıkış yapınca mücahitlerimiz tepeye çıkmaya başladılar.

       Tepede gözcülük görevini tek başına ifa etmekte olan Mehmet Halile takviyeye giden Salahi Şekerali, Rasım İbrahim,Kazım İbrahim,Azer İbrahim Rumlara karşı aslanlar gibi savaşmaya başladılar.Rumlar polis üniformalı, eokacılardan oluşan yüz kişi kadar olduğu tahmin edilen bir kuvvetle durmadan mücahitlerimize ateş açıyorlardı.

    MUHABERESİZ MUHAREBE OLMAZ

Bu ateş altında Rauf Özhun henüz bıyıkları terlememiş on dört-on beş yaşlarında Alkan Mustafa ile omuzlarında birer piyade tüfeği olduğu halde çamaşır telinden hat çekmek suretiyle mevziyle karargah arasında haberleşmeyi başardılar. Çatışma devam ederken telefonun köydeki ucunda karargahta bulunan Asım Altıok bana (RUMLARIN İNGİLİZ ASKERLERİ ARACI İLE SİLAHLARIMIZI BIRAKIP TESLİM OLMAMIZ DURUMUNDA HALKIN MALINA ve,IRZINA DOKUNMAYACAKLARINA DAİR HABER GÖNDERDİKLERİNİ) söyledi.

     Bölgemizdeki orman dairesine ait telefonlara el koyarak iletişimi sağladığımız muti tepesinde şimdiki adıyla Kocatepe mevziinde bir avuç mücahidin başında bulunan, Rumlarla çatışmaya giren Yıldız Kabaran ile karargahta İngiliz komutanı ile görüşmekte olan bölge komutanımız Halit Köycü ile yaptığım telefon görüşmesinden sonra oy birliği ile aldığımız kararı İngiliz askerleri vasıtası ile Rumlara bildirdik.

TESLİM OLMAK YOK.

GELECEKLERİ VAR İSE, GÖRÜCEKLERİ DE VAR.

Aralıklı sekiz saat süren bu çatışma neticesinde Rumlar iki ölü vererek Yeşilırmak bölgesi mücahitleri ile baş edemeyeceklerini anlayınca ateşkes yapmak istediklerini bildirdiler.Mücahitlerimiz bu iki tepeyi üç bren,on piyade tüfeği ile savundular.Bu çatışmada mücahitlerimiz herhangi bir kayıp vermediler.

SEVGİLİ CANLAR DEĞERLİ DOSTLAR

Rumlar 9 Martda aldıkları darbeden sonrada fırsat buldukça muhtelif tarihlerde Yeşilırmak bölgesine tecavüz ettiler.Fakat her zaman hezimetle hüsrana uğradılar.

Çünkü,  Yeşilırmak bölgesi her biri birer mücahit olan kadını-erkeği, genci-yaşlısıyla ortak amaçları olan özgürlüğü elde etmek için el ele,omuz omuza,gönül gönüle vererek tek vücut halinde hareket ettiler,düşmana geçit vermediler.Türkün namusunu,şerefini korudular.Şanlı Türk bayrağını yere düşürmediler.Düşmana bir karış toprak vermediler. Rumun egemenliği altına hiçbir zaman girmediler, 5 Eylül 1974te Türk ordusu ile müştereken yaptıkları (ERİKLER ÇİÇEK AÇTI)harekatyla yıllarca savundukları Yeşilırmak bölgesini KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİNE dahil ettiler.Dillere destan olan  yaptıkları bu kahramanlıklarına bir delil olsun diye Yeşilırmağa bir ünvan (GAZİLİK ÜNVANININ) verilmesini önerdiğimizde maalesef o dönemin sorumluları (KAHRAMAN YEŞİLIRMAK) kelimelerinin uzun olması nedeniyle haritalarda işlenmesinin zor olduğunu ileri sürerek reddettiler.

   FAKAT, AMA VE LAKİN

          Yaptıkları görüşmelerde yürekleri hiç sızlamadan Yeşilırmağı Rumların insafına terk ediyorlardı.

(KİMİN MALINI KİME VERİYORSUNUZ, BUNUN FARKINDA MISINIZ?

Diye sorduğumuzda

(EMPERYALİSTLERLE  KÜRESEL  HARİTACILARIN ÇOK BÜYÜK VE AĞIR BASKILARI VAR, EMİR BÜYÜK YERDEN .NE YAPABİLİRİZ Kİ) DİYORLARDI.

Yeniden müzakerelere başlanacağından söz edildiği bugünlerde görüşmelere katılacak yetkililerimiz umarım bu defa aynı hatayı yapmazlar,Yeşilırmağı Rumlara vermeyi akıllarının ucundan geçirmezler.

  Bugünün vesilesi ile başta Atatürkümüz olmak üzere vatanımızda bayraklarımız özgür dalgalansın diye şehit olan yiğitlerimizle hayata veda eden kahraman gazilerimizi özlemle anıyor,manevi huzurlarında tazimle eğiliyoruz,mekanlarının cennet olmasını diliyoruzKalplerimiz bu topraklar için savaşan gazilerimiz için minnet,şükran hisleri ile doludur.Halen hayatta olan bu gazilerimizi de saygıyla selamlıyorum. Bu arada bölgenin saygıdeğer halkı ile onların nesillerinin sonsuza dek şerefli Ayyıldızlı bayraklarımızın gölgesinde mesut bahtiyar yaşamlarını diliyorum.

GÜNÜN ŞİİRİ;

KOCATEPE- MÜCAHİTLER TEPE

Siperden bir kale gibi yükselir

Ve düşmana bir anda güzel ders verir

Her kurşun sıkışta düşman devirir

O kor bakışları kocatepenin,mücahitler tepenin

Sırtlanmış cephede bir aslan gibi

Alevden bir kora  benzeyen yüzler

Ümitlidir mücahidi kocatepenin,ve mücahitler tepenin

Bomba mı, mermi mi? Ne isterse yansın

İsterse bin kişi bu sırtları sağsın

Gücü var ise Rumun gelsin de alsın

Korkmaz mücahidi

Kocatepenin ve,mücahitler tepenin

Ey yeşilırmağın tepelerinde bu topraklar için çarpışan mücahit

Şunu iyi bilki bir gün bir güneş doğacak, seninle yeşerecek hürriyet.

ZEKAİ  ÖZAL, ŞİİRİN YAZILDIĞI TARİH 10 MART 1964

Günün sözü:

Efendiler, mazide memleketine

Bütün gücüyle hizmet etmiş olanlara

Minnet hissi beslemeyenlerin

İstikbale ümitle bakmaya hakkı yoktur-

GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK