İsrail’in AB’ndeki baş destekçisi, Netenyahu’nun “altın” dostu Hristodulidis; geçenlerde Hindistan başbakanı Narendra Modi’yi ağırladı.

Ona da, aynen Türkümsü devletlere söylediği gibi; “Kıbrıs, Hindistan’ın Avrupa’ya açılan kapısıdır” dedi.

Hindistan’ın Pakistan ile ilişkileri bozulunca, Türkiye’nin dostu olan Pakistan’ın, hemen karşı tarafına geçerek “2026’da Kıbrıs AB’nin başkanı oluyor; gel, seninle iş yapalım.” diyen Hristodulidis, gerçekten büyük oynuyor.

Aynı günlerde ise; Hindistan’ın “Drone Destination” adlı insansız hava aracı firması, Kıbrıs’ta yan kuruluş kuracağını duyurdu. Kıbrıs’ta; drone geliştirme, hizmet, eğitim ve drone sporları gibi faaliyetler yapacakmış.

Hindistan firmasının hedefi; Kıbrıs üzerinden Avrupa pazarı…

2010 yılından beridir; “Kıbrıs Cumhuriyeti” geleneksel dış politikası, ABD’ye doğru çark etti ve etrafında da “Türkiye’nin düşmanları”ndan bir “stratejik çember” oluşturdu.

Hepsine de “AB havucunu” uzatıyor…

Öte yandan, dünyanın en büyük “emperyal” gücü ABD bölgemizde “kovboy”luk yaparken, bu toprakları “babasının çiftliği” gibi kullanıyor…

Donald Trump; işbaşına geleli henüz 6 ay oldu ama; sınır tanımayan “savaş tehditleri” tam bir “deli hovardılığı” gibi dünyayı sardı…

Kanada’yı, 51. eyalet yapmakla tehdit etti…

Panama hakkında “Kanalı geri alacağız” dedi.

“Grönland’ı Danimarka’dan alabiliriz. Gerekirse askeri müdahale ederiz.” dedi..

Kuzey Kore’yi “tamamen yok etmekle” tehdit etti…

Mısır ve Ürdün’ü ABD’nin Gazze projesini desteklemezlerse “yardımı keseriz” diye tehdit etti…

Ve tabii; bu arada Yemen’i, “gündelik” olarak bombalamayı da sürdürüyor…

Son olarak; İran’ın üç nükleer tesisine dünyanın en korkunç savaş makinesiyle saldırdı.

Donald Trump; ABD’deki muhaliflere göre, İran’a saldırmakla Anayasal suç işledi. Savaş kararı için Kongre’ye baş vurması gerekiyordu, yapmadı…

Netenyahu’yu saldırıdan haberdar etti ama Demokrat’lara bilgi dahi vermedi…

Dünyada ve bu coğrafyada ne yazık ki irili ufaklı “Trump”cıklar çoğalıyor…

Adam; “Az önce başarılı saldırıyı tamamladık. Dünyada bunu yapacak başka bir ordu yok.” diyerek savaş çığırtkanlığı yapıyor.

Bir de utanmadan; “şimdi artık barış zamanı” diyebiliyor…

Oysa; İran nükleer enerji masasından kalkmamıştı ki…

Bu yüzden, ABD’nin İran’ın Uranyum zenginleştirme programlarını, nükleer enerji projelerini “gerekçe” göstererek İran’a saldırması, BM Genel Sekreteri’nin de dediği gibi “uluslararası barış ve güvenliğe yönelik doğrudan bir tehdit”tir.

Netenyahu’nun ise; oradaki “rejim”i gerekçe göstermesi tamamen bir “safsata”dır.

Her iki “sav” da inandırıcı değil ve bu saldırıların asıl gerekçesini oluşturmuyor…

Hem Amerika, hem de İsrail; Ortadoğu’da yıllar önce “dizayn” edilmiş bir projeyle bu coğrafyadaki tüm enerji kaynaklarının sahibi olmaktan başka bir niyet taşımıyor.

Bu “niyet” için de tüm Arap halkları, İran ve diğer toplumlar onların düşmanı…

Ya boyun eğecekler, ya da bu bölgeden çekip gidecekler…

“Ortadoğu Projesi” başarıya ulaşır mı?

Filistin ortadan kaldırılır mı?

İran, dünyadan tecrit edilir mi?

İşin ucu Türkiye’ye kadar gelir mi?

Kıbrıs ve buradaki İngiliz üsleri “hedef” yapılır mı?

Bu sorulara; sağlıklı yanıt vermek çok zor…

Ancak; şurası da bir gerçektir ki; Gazze’deki İsrail katliamı dünyada geç de olsa bir ciddi “uyanış” dalgası yarattı…

ABD’de, “savaşa hayır” kampanyalarına milyonlarca kişi katılıyor…

İsrail’de askere gitmeyi reddedenlerin sayısı yüz binleri buluyor…

Avrupa Birliği “ortak bir tavır” alamıyor. Başkanı Ursula von der Leyen’in, İsrail’e desteği birlik içinde büyük tepki yarattı…

Artık New York’ta, Avrupa’nın hemen her yerinde, sokaklarda, diploma törenlerinde, parlamentolarda protesto gösterileri var…

Dünya; resmi Filistin Yönetimi raporlarına göre, Gazze’de yüzde 70’i kadın ve çocuklardan oluşan 56,000 kişi öldürüldükten sonra, bir miktar uyanmış gibi görünüyor.

Bu “yarı uyanık”lık, Trump’ın çılgınlıklarına “dur” diyebilecek mi, bilmiyoruz…

Ancak, şu bir gerçektir ki ABD’de savaş karşıtlığı, İran’a saldırıya tepki, özellikle sokakta ve ayrıca da Senato’da çığ gibi büyüyor.

Bunun da başlıca nedeni, ABD’nin 2. Dünya Savaşı’ndan sonra girdiği savaşlarda dişe dokunur başarılar elde edememesi ve çok sayıda Amerikalı askerin yaşamını yitirmesidir.

Örneğin; Kore savaşında 37 bine yakın ABD askeri hayatını kaybetmiştir.

Ya Vietnam… 58 bin ABD askeri ölmüştür.

Körfez Savaşı’nda 2000’e yakın…

Afganistan’da 2500’e yakın…

Irak’ta; 4500’e yakın ABD askeri telef olmuştur. İşte bu tablo, Amerikan halkında bir “uyanış”ı yaratabilirse, Trump gibi “otorite” meraklılarının önü kesilebilecektir.

Tabii; ABD’nin İran saldırısı, Gazze’deki insanlık dramını gündemden düşürmüş; dünya, İran-İsrail-ABD savaşına odaklanmıştır.

Ancak ambargo altındaki Gazze’de yaşanan açlık sorunu henüz çözümlenmiş değil.

Dünya bu konuda İsrail’i zerre kadar yumuşatamadı. 3 Mart’tan beridir sürdürdüğü amborgoyu kıramadı ki asıl “utanç” buradadır.

Kıbrıs ise; tüm bu ateş çemberinin ortasındadır. Hissedin istedim.