Tatar, Erhürman ve Hasgüler aday ama Ekim’deki seçim, adı konmamış RTE ile ilgili bir referandum şeklinde ilerliyor.
Oy pusulasında RTE’yi temsilen Tatar’ın olduğu algısı seçmende hâkim. Tatar için büyük bir ikilem söz konusu. Aday olmak için RTE’ye ihtiyacı vardı ama o ihtiyaç şimdi ona seçmen nezdinde yük oldu. RTE’nin olası bir siyasi hezimete ne derece ortak olup olmayacağını da seçim tarihi yaklaştıkça göreceğiz. Malumunuzdur RTE siyasi manevraları ile siyasi literatürde şimdiden yerini almış bir liderdir.
Adaylığının bu noktaya gelmesinde Tatar’ın izlediği içi boş bırakılmış ve bize 5 yıldır ne kazandırdığı meçhul iki devletli çözüm siyasetinin etkisi var.
En önemlisi Kıbrıs Türkünün yaşam tarzı, laiklik anlayışı ve hassasiyetleri ile ilgili suskunluklarının büyük etkisi var.
Seçim tarihi yaklaştıkça hükümet ayrı Cumhurbaşkanlığı ayrı demeye başladılar ama ısrarla oluşması istenilen “sağduyu” ittifakının oluşturduğu koalisyonun numunelik icraatlarının! ve usulsüzlüklerinin seçmende yarattığı infial de cabası oldu. Tatar’ın hanesine eksi olarak yazıldı. Baştaki o ittifak hevesi şimdi yük oldu.
Tüm bunlar birilerinin Tatara oynadığı oyun değil. Onun oynadığı oyunun sonucu bu.
Tüm bunları toplayınca seçim “niye Erhürman’dan” ziyade, RTE etkisi ile birlikte “niye Ersin değil” in oylanmasına dönüştü.
Bu atmosfer içerisinde Erhürman’ın Kıbrıs sorunu ile ilgili ne dediğine ya da seçim sürecinde şu ana kadar bu temel konu hakkındaki sessizliğine bakan yok.
Bu durum karşısında gün sayarak bir an önce sandığın gelmesini bekleyen bir Erhürman fenomeni ortaya çıktı.
Seçimi kazanma adına şans kapısını rakibi Tatar onun için her attığı ve atmadığı adım ile o kadar büyüttü ki, seçim kazanmak hiç bu kadar kolay olmamıştı diyeceğiz sanırım.