KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerine Cumhuriyetçi Türk Partisi'nin (CTP) adayı olarak ikinci kez aday olan Tufan Erhürman, popülist söylemlerden uzak, akıl ve liyakat temelli bir vizyonla toplumsal güveni, ekonomik istikrarı ve uluslararası görünürlüğü artırmayı hedefliyor. Akademisyen kökeniyle ve deneyimiyle biliniyor. Hukuk alanındaki uzmanlığı ve siyasetteki geçmişi, onun bu hedeflere ulaşma potansiyelini güçlendiren önemli faktörlerden. Erhürman'ın akademisyen kimliği ile siyasetçi kimliğini harmanlayarak ‘rasyonel siyaset’ vaat etmesi, geleneksel Kıbrıs siyasetinin yorgunluğuna alternatif arayan seçmen nezdinde güçlü bir karşılık bulabilir.

İÇ POLİTİKA

Erhürman’ın iç politika vizyonuna baktığımızda, devletin kronikleşmiş sorunlarını çözmeye yönelik vaatlerde bulunduğunu görüyoruz. Devlet kurumlarındaki siyasi atamalar yerine ‘liyakat’ esaslı bir sistem kurmayı planlıyor. Katma değeri yüksek üretime dayalı ekonomi ve gençlerin yurt dışına yaptığı beyin göçünü durdurmaya yönelik ‘Girişimcilik ve İnovasyon Destek Programları’ iç politikada temel vaatlerini oluşturuyor.

Erhürman’ın adaylığı KKTC siyasetine olgun bir vizyon ve uzun vadeli çözüm önerisi getirme iddiası taşıyor. Popülist söylemlerden uzak diyebilirim. Sistematik ve uygulanabilir çözümler vaat ediyor.

Nüfus sayımının yapılması, altyapı planlaması, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun etkin ve şeffaf çalıştırılması, yabancılara yapılan mülk satışının sosyal ve kültürel etkilerinin denetlenmesi, Kıbrıs toplumunun can ve güvenliğinin güçlendirilmesi, siyasi baskıların ortadan kaldırılması adada hayata geçirmeyi planladığı projeleri arasında yerini alıyor. Bu vaatler, toplumsal güveni sağlamak, eğitimde eşitliği temin etmek, hukukun üstünlüğü ve tüm bunlara bağlı olarak KKTC’nin geleceği açısından kritik öneme sahip.

Vaatlerindeki liyakat vurgusu ve beyin göçünü durdurma hedefi, KKTC'nin kanayan yaralarına neşter vurma arayışının samimi bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Ancak bu vaatlerin eyleme dökülmesi, yerleşik çıkarlar ve bürokratik dirençle karşılaşma riski taşıyor.

Yine de şunu söylemeden geçemem: eğer bu vaatler sadece kampanya dönemi cümleleri olarak kalmazsa, Erhürman ülke siyasetinde ezberi bozabilir. Çünkü onun dili, güç gösterisinden çok kurumsallığı çağrıştırıyor. Bu da Kıbrıs Türk siyasetinin en çok ihtiyaç duyduğu şey.

DIŞ POLİTİKA

Erhürman, Kıbrıs sorununun çözümü özelinde ‘federasyon’ modelini destekliyor. Federasyon modelinde ‘tek uluslararası kimlik, tek egemenlik, tek vatandaşlık’ ilkesi öngörülüyor. Bu modelin getirilmesi durumunda KKTC’nin ayrı bir devlet olarak varlığını zayıflatabileceği tehlikesi var. Bu model Rum tarafını tek meşru otorite haline getirmesi riski taşıyor. Rum yönetimi hâlihazırda uluslararası toplum tarafından ‘tek meşru devlet’ olarak tanınıyor. Bu model kurulmuş olsa dahi federal devlet yapısında uluslararası tanınmışlık gücü Rum kesiminde kalacaktır. Hal böyle olunca adada yaşayan Türkler bu yeni sistem içinde azınlık statüsünde kalacak. Ayrıca, Rum tarafı ve Avrupa Birliği, uzun süredir Kıbrıs üzerindeki garantörlüğün ‘çağ dışı’ olduğunu savunuyor. Bu yüzden bu modele geçilmesi durumunda Türkiye’nin garantörlük rolünün zayıflatılması ve hatta kaldırılmasının önü açılabilir. Bu nedenle de bu modelin adaya barış getirmesinden ziyade Kıbrıslı Türkler için güvenlik boşluğu yaratacaktır. Daha da ötesi bu model riskli ve bir o kadar da ‘tuzak’.

Özetle, Erhürman, iç politikada liyakati, ekonomik gelişimi ve şeffaflığı temel alan, dış politikada ise federasyon modelini savunarak uluslararası görünürlüğünü artırmayı hedefleyen kapsamlı bir vizyon sunuyor. Seçilmesi halinde, bu vizyonun başarıya ulaşması için, reformların kararlılıkla uygulanması ve dış politikadaki federasyon tezinin, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğini ve güvenliğini tam olarak güvence altına alacak şekilde ve aynı zamanda Türkiye’nin garantörlüğünü ortadan kaldırmayacak şekilde hayata geçirilmesine bağlı olacak.