Prof. Dr. Mehmet Hasgüler, siyasetçi, yazar ve aynı zamanda 27 yıllık akademisyendir. Onun adaylık süreci, Kuzey Kıbrıs'taki iç siyasetin ve Kıbrıs sorununun kökleşmiş sorunlarına odaklanan, eleştirel bir bakış açısıyla şekilleniyor.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bağımsız aday olarak giren Hasgüler, iç ve dış politikada gelenekselleşmiş yaklaşımlardan farklı olarak, radikal çözüm önerileri sunuyor. Mevcut siyasi tıkanıklık göz önüne alındığında, bu radikal duruş seçmen için önemli bir alternatif yaratma potansiyeli taşıyor. Kendisinin uluslararası ilişkiler disiplini içerisinde bölgede bilirkişi olmasıysa önemli bir avantaj. 2010-2014 yılları arasında KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun dış politika danışmanlığı görevini yürüttüğü süre boyunca uluslararası örgütlerle diplomatik temaslarda bulunmuş olması da kendisi ve kendi halkı için bir avantajdır.

Ayrıca, Hasgüler'in Kıbrıs'ın Akdenizlilik kimliği ve Karamanoğulları dönemi üzerine yaptığı derinlemesine araştırmalar, Kıbrıs Türk toplumu ve kimliği açısından önem arz ediyor. Keza, Kıbrıs Türk toplumunun adaya sonradan geldiği ve işgalci olduğu yönündeki tezlere karşı bir tarihsel meşruiyet ve süreklilik argümanı sunuyor. Rum ve Türk tarafının siyasi ayrılığına rağmen ‘Akdenizlilik’ kimliği üzerinden adadaki iki toplum arasındaki kültürel yakınlığı vurgulayarak ‘Kıbrıslılık’ kimliğini gün yüzüne çıkarması açısından da bu kimliğini savunan kesimler için akademik bir temel oluşturuyor. En önemlisi de Kıbrıs sorunu özelinde siyasi çözümü sadece toprak ve güvenlik konularından ibaret olmaktan çıkarıp, adanın kendine özgü tarihsel ve kültürel kimliğini koruyacak bir vizyonun parçası haline getirmesi açısından önemlidir.

İÇ POLİTİKA

Hasgüler’in iç politikaya dair planları, Kuzey Kıbrıs’ın demokratik ve kurumsal yapısının güçlendirilerek ve siyasi parçalanmışlığın aşılarak toplumsal sorunlara odaklanma gerekliliği üzerinedir. Kuzey Kıbrıs’taki kurumsal inşa süreciyle birlikte ekonomik dengesizliği gidermeye yönelik projeler hayata geçirmeyi planlıyor.

Uzun yıllardır nüfus sayımı yapılmadığı için Kuzey Kıbrıs’ın nüfusunun da ivedilikle kontrol altında tutulması gerektiğinin önemine vurgu yapıyor. Nüfus tam bilinmediği için topluma su temini gibi en temel ihtiyaçlarda bile sağlıklı planlama yapılamadığını bundan dolayı da vatandaşın mağdur edildiğini vurguluyor. Ayrıca, Kuzey Kıbrıs tarafında çok fazla yabancı olması nedeniyle yerel halkın kimlik tehdidiyle karşı karşıya olduğu görüşünde. Bu yüzden de nüfus kontrolü yapılmasına buna bağlı olarak Kıbrıs Türk toplumuna hakkettiği değerin verilmesi hayatidir. Nüfus ve kimlik konularını bu denli önceliklendirmesi, Hasgüler'in iç siyasetteki popülist kaygılar yerine, KKTC'nin uzun vadeli varoluşsal meselelerine odaklandığını gösteriyor.

Hasgüler’in seçilmesi durumunda yapacağı ilk iş ise, iç güvenliği Türkiye’ye bağlayan 1985 Anayasası’nın Geçici 10. Maddesi’ni kaldırmayı planlıyor. Böylece, kendi deyimiyle Türkiye’ye biat etme durumu ortadan kaldırılacak ve ada uluslararası hukuka göre yönetilecek. Kendisi bu konudan oldukça şikayetçi.

DIŞ POLİTİKA

Hasgüler, Kıbrıs sorunu özelinde diğer adayların federasyon ve iki devletli çözüme yönelik yapmış olduğu açıklamaların boş sözlerden ibaret olduğunu düşünüyor. İki devletli çözümün uluslararası hukukta geçerliliği olmaması nedeniyle, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son Birleşmiş Milletler toplantısında devlet liderlerine yaptığı ‘iki devletli çözüm’ çağrısının beyhude bir çaba olduğunu vurguluyor. Birleşmiş Milletler, 1983’te KKTC’nin ilanını hukuken geçersiz sayarak üye ülkelere KKTC’yi tanımama çağrısı yapmıştı. Ayrıca, ülkemizin de taraf olduğu ve Kıbrıslı Türklerin Lozan’ı olan 1959 Londra-Zürih Antlaşmaları Kıbrıs’ta iki devletli yapıyı yasaklayan bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşmaya göre Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin eşit kurucusu. Antlaşmaların Kıbrıs Türklerinin haklarını güvence altına alması nedeniyle de Hasgüler’e göre çözüm; Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönerek, iki toplumlu, iki bölgeli federasyonu tabandan yukarıya doğru izleyeceği stratejiyle tekrardan müzakere etmektir.

İzlenecek olan bu stratejide kurulacak olan teknolojik bir sistemle toplumunda dijital yollardan görüşü ve onayı alınıp o şekilde karar alınacak. Bu sayede de halkın ve kurumların yönetime katılımı sağlanacağı için halk nezdinde güven tazelenmiş olacak ve böylece halk siyasette ‘patron’ olacaktır.

Öte yandan Hasgüler, Kıbrıs sorunu dışında bölgede en önemli tehdidin İsrail olduğunu ifade ediyor. Rum tarafının bu tehlikenin farkına vardığını, Türk tarafınınsa ana vatan Türkiye’ye güvenmesi nedeniyle tehdit özelinde ‘düşünce tembelliği’ yapıp tehdidin henüz farkına varılamadığını, dolayısıyla çözüme yönelik adımların planlanmadığını ifade ediyor. Seçilmesi halindeyse bu konuyu gündemde tutacak ve strateji geliştirecek. Bu çerçevede, Hasgüler'in liderliğinde bölgedeki jeopolitik risklere karşı da KKTC’nin kendine özgü güvenlik ve dış politika stratejilerini geliştireceğini söyleyebiliriz.

Kıbrıs siyasetinde radikal bir çözüm isteyen, Anayasa'yı değiştirme cesareti gösteren ve aynı zamanda Akdeniz'e kendi kimliğiyle bakan bu yeni vizyona şans verilip verilmeyeceği özelinde son karar 19 Ekim’de Kıbrıs Türk halkının olacak.