Dünya teknolojisinin gelişme gösterdiği bir zaman diliminde cep telefonu ile ilk tanışmam, bundan tam 30 yıl öncesine rastlar. Otuz yıl önce ben de nacizane bir ifade ile Bayındırlık Ulaştırma ve Turizm Bakanlığı’nda Bakanlık Müdürü olarak görev yapıyordum. O görev döneminde bakan, değerli dostum Mehmet Bayram’dı.
30 yıl öncesinin gelişmişliğini araba telefonlarında görmüştüm. Araba telefonlarının hayatımıza girmesi hayli ilginçti. Bir de Ankara’da önemli bir kuruluş olan TURBAN’da (Turizm Bankası) görmüştüm. O dönemde de Kıbrıs Türk Turizm İşletmeleri Yönetim Kurulu’nda üye iken toplantı için Ankara’da Ömer Bilgin’in makam arabasındaki araba telefonunda tanık olmuştum.
“Bu teknoloji geliştikçe, herhalde hayatımıza daha da yenilikler girecek” diye düşünmüştüm. Nitekim Kıbrıs’ta Telsim kurulunca, ilk kez Mehmet Bayram’ı da, ilk kez cep telefonu ile konuşurken görmüştüm. Artık insanlar ankesörlü telefonlarda sıra beklemeyeceklerdi. Malum ankesörlü telefonlarda telefon kulübelerinin önünde bir avuç jetonla arkadaş ve akrabalarla konuşabiliyorduk. Ama artık o günler geride kalmıştı. Hatta kent merkezinden uzakta bir tatil evi almışsanız, artık ne telefon hattı çekmek ister, ne de teknik çalışma. Cep telefonları herşeyi halletmiş oluyor.
Bizzat kendime ait cep telefonuna, 1998 yılında milletvekili adayı olduğum zaman sahip olmuş ve cebime girmiş. Yani yaygın hale gelen cep telefonu ile konuşma süresinde malik olmuştum. Ne büyük kolaylıktı.
Çocuk yaşlarımızda uzaylı filmeri izlerken, açılan otomatik kapılar ve ellerindeki walkie talkie cihazıyla konuşmaları hep ütobik bir olay diye düşünürdüm. İnsan hayatına böyle birşeyin girmesi mümkün müydü? Demek mümkündü.
Bir de Londra’ya gittiğimde ablamın evindeki televisyonu uzaktan komuta ile açmaları, kapamaları, program aramaları tuhafıma gitmiş ve aynı şeyi düşünmüştüm.
Daha sonra renkli televizyonlar hayatımıza girince, biz de komuta kullanmaya başlamıştık.
Ve zaman hayli ilerledi ve gelişmelerle kendini gösterdi.
Artık cep telefonları herkesin hayatına girmiştir. Hatta talebelerin bile ceplerinde birer cep telefonu vardır. Sokakta yürürken arkamdan gelen birisinin kendi kendine konuşur gibi zehaba kapılır ve bana tuhaf gelirdi. Benim gibi herkese tuhaf gelirdi. Meğer arkamdaki şahıs, yüksek sesle birisiyle konuşuyormuş.
Polisiye filmere de konu olan cep telefonları, mesajlar ve daha da iletişim programları hayli iş görüyor. Polisiye filmlerde cinayet davalarında cep telefonundan kimlerin arantığı araştırılıp cinayetin sırrı çözülüyor.
Cep telefonları hayatı kolaylaştıran bir araç haline geldi.
Ülkemize ilk cep telefonunu getiren işletme, Telsim’dir. 30’ncu yaşını kutlayan ve bu aralar vodafone’la meşgul olan Telsim Genel Müdürü Sefer Tüz, şöyle bir mesaj yayınladı.
“Ülkemizde ilk cep telefonu sinyalini verdiğimiz günden bugüne tam 30 yıl geçti. Kuzey Kıbrıs’ın birinci operatörü olarak üzerimizdeki bu büyük sorumluluğu her zaman hissederek, ilk günden bugüne ülkemize olan inancımızı ve geleceğimize yönelik yatırımlarımızı sürdürdük.
Bugün, 30. Yılımızı kutlarken, her zaman en iyi deneyimi sunmak ve ülkemizin dijital dönüşümünü gerçekleştirmek için çalışmaya devam ediyoruz. Hep birlikte nice 30 yıllara. Saygılarımla, Sefer Tüz. Telsim Genel Müdürü.”
Biz de Telsim’i kutluyoruz, otuz yaşına ulaştığı için.
Bazı insanların aklı teknolojiye yatmaz. Maalesef ben de onlardan biriyim. En basitinden konuşma yapabiliyorum, veya beni aradıklarında cevap verebiliyorum.
Hayatımızı kolaylaştıran cep telefonları sayesinde otel rezervasyonları yapabiliyor, uçak alanından sizi arayacak taksiyi ayarlamak, tur programlarına yazılmak, banka havalesi yapmak mümkün.
Bu tür incelikleri kullanan kişilere her zaman hayranlık duymuşumdur. Yine de “iyi ki cep telefonları hayatımıza girdi” demeden duramıyoruz. Yani gelişen teknoloji...