Çalışma hayatımın en önemli isimlerinden birisi de çok sevdiğim ve saydığım, dengeli ilişkileri ve dostlukları olan sevgili Aysel Erduran bu dünyadan sessizce çekti gitti. Adeta Yahya Kemal’in Sessiz Gemisi gibi bir gidiş...
Kıbrıs Türkü’nün ulusal davasında nice sessiz kahramanlar vardır. Karda yürürler ve izlerini belli etmezler. İnandıkları dava için de ölümüne bir mücadele verirler.
Aysel Erduran katıksız milliyetçiliği, 1963 Aralık çarpışmalarında ortaya çıktı. Hani TMT’nin gizli ve kahraman mücahitleri adeta mantar gibi yerden biten bir varlık gibi o da, öyle çıkmıştı halkın karşısına. Yılların bürokratı artık mücahit elbiseleri ile serbestçe Lefkoşa sokaklarında dolaşabilir, cephede savaşabilir ve Kıbrıs Türkü’nün davasına katkı koyabilirdi. Onuu ilk kez öyle tanımıştım.
Yılların bürokratı dediğmde, elbette ki İngiliz dönemini, Kıbrıs Cumhuriyeti dönemini ve KKTC ve önceki dönemlerini kastediyorum.
Zaman bizi, memuriyet dönemlerimizin son dönemecinde bir araya getirdi, Byındırlık Ulaştırma ve Turizm Bakanlığı’nda. O, Posta Dairesi Müdürü, ben de Bakanlık Müdürü idim.
Posta Dairesi öyle görüldüğü gibi basit bir müdürlük değildir. Posta Dairesi, en önemli iletişim merkeziydi. Şimdiki zamanları düşündüğümüzde herhalde internet ve cep telefonları öne geçmiştir.
Posta Dairesi’nde Müdür olarak çalıştığı dönemlerde filateli çalışmaları ve KKTC’nin anısal ve hatırlanacak ilk gün zarfları hep onun zamanında hayat buldu.
Bu görevi yürütmek, çok iyi İngilizce diline vakıf olmayı gerektirir. Aysel Erduran liseyi İngiliz zamanında bitirmiş. O dönemlerde lisenin İngilizce seviyesi çok yüksekti. O dönem mezunları mükemmel İngilizce diline vakıftılar. Aysel Erduran da görevini İngilizce diline vakıf olmasıyla yapmıştır.
Bir ara Bakanlığa bir davet gelmişti. O davet, Güney Asya Haberleşme Örgütü SWAPU’nun Antalya’da yapılacak Uluslararası toplantısına dairdi. Bu önemli toplantıya zamanın bakanı Mehmet Byram, benimle Aysel Erduran’ın katılmasına karar vermişti. O toplantı gerçekten çok önemliydi. KKTC’nin adının oraya yazılması ve minicik bayrakların masalarda gözler önüne serilmesi önemliydi. Toplantının amacı posta ve yazınsal iletişimle ilgili olduğu için Türkiye PTT Genel Müdürü merhum Mustafa Bayram ve ekibi de katılmıştı. Türkiye ve KKTC dışında bu toplantıya Azerbycan, İran ve Pakistan delegasyonları da katılmışlardı.
Toplantıda bir gün önce otelimize yerleşmiş ve hazırlığımızı yapmıştık. Çok kalabalık bir toplantıydı. Aysel Bey bütün posta malzemelerini masamıza koymuş, minicik KKTC bayrağını da masamıza yerleştirmişti. İşte o saat kıyamet kopmuştu, toplantının ilk günü. İran delegasyonları tepki göstermişlerdi KKTC bayrakları için. Mustafa Bayram hem onları hem de Aysel Bey’le bizi yan odaya alarak bir saate yakın içerde tartışmıştık. Aysel Erduran, soğukkanlılığı ve mükemmel İngilizcesi ile onları ikna etmişti.
Esasında İran delegasyonlarının beyni Rumlar tarafından yıkanmıştı. O nedenle zorluk çıkarıyorlardı. İran delegelerinin özgeçmişlerine baktığımızda, tümünün ya İngiltere, ya da Amerika Üniversitelerinde eğitim gördüklerini görmüştük. Adamlar su gibi İngilizce konuşuyorlardı. Daha sonraki çalışmalarda onlarla sözde dost olmuştuk.
En ilginç delege, Azerbaycan Haberleşme Bakan Yardımcısı İndikam Bagırlı idi. Yani bu isim bana hem intikamı, hem de bağırlı ve yürekli olmayı çağrıştırdı. Delege İndikam tek bir kelime İngilizce bilmiyordu. Toplantı arasında Aysel Bey’le benim yanıma gelerek, “N’olur beni yalnız bırakmayın. Sizler İngilizce biliyorsunuz” demişti.
Neticede bir hafta süren toplantı bitmiş ve adaya dönmüştük.
Aysel Erduran’ın fotoğraf ve resim tutkusu da ayrı bir özellikti. Kestirmeden, Aysel Erduran gibi değerler, nesli tükenen değerlerdir.
Kendisine Allah’tan rahmet, yaslı ailesine baş sağlığı dilerim.
“Güle güle güzel insan. Yattığın yer nur olsun. Seni unutmayacağız ve hatıralarımızla seni anacağız.”