İsveçli gazeteci Joakim Medin, geçtiğimiz Mart ayında Türkiye’ye ayak basar basmaz tutuklandı ve hapse atıldı…
Medin; 2023’te Stockholm’de, TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sembolize eden bir maketin yer aldığı protesto gösterisinde rol almakla suçlanan 13 kişiden biriydi.
“TC Cumhurbaşkanı’nı aşağılamak ve hakaret etmek” suçlamasıyla hapis yatarken, Mayıs ayı ortalarında ülkesinin Başbakanı Ulf Kristersson bir açıklama yaptı.
“Göreceli sessizlik içinde yapılan sıkı çalışma meyvesini verdi” dedi ve gazetecinin İsveç’e “iade edildiğini” açıkladı.
Başbakan; kendi Dışişleri Bakanlığı’na ve Avrupalı meslektaşlarına, gazetecinin iadesinde yaptıkları katkılardan ötürü teşekkür etti.
Türkiye’de “hukuk” böyle işliyordu…
İsveç Başbakanı’nın bir telefonu ve Avrupa’dan daha birkaç mesaj, “yağdan kıl çeker gibi” adamı hapisten çekip alabiliyordu…
Anımsayın; Amerikalı Papaz Andrew Brunson vardı. İzmir’de kiliselerde çalışıyordu. Ekim 2016’da Türkiye’de hapse atıldı.
Papaz hapis yatarken, Erdoğan meydanlarda haykırıyordu:
"Bu fakir burada olduğu sürece o teröristi alamazsınız” diyordu.
Ne oldu?
Trump; Erdoğan’a doğrudan ve hakaretamiz biçimde “baskılar” uyguladı.
Papazın hapsedilmesini kişisel meselesi yaptı.
Arkasından Papaz Ekim 2018’de ABD’ye iade edildi.
Gazeteci Medin, İsveç vatandaşıydı…
Papaz Brunson da ABD vatandaşı…
Türkiye, önce yakalayıp hapsetti sonra da ülkelerine “iade” etti…
Bu iki örneği dikkatlice okuyun ey “manipülasyon” ustaları…
Ey; devletin ajansına haber yaptırarak, “TC Adalet Bakanlığı’nın KKTC’den herhangi bir iade talebi yok” diyen AKP ataması “gademici seçimsiz bakan” Ertuğruloğlu…
Hakkında Ankara’da hüküm verilen Şener Levent için “iade” elbette söz konusu değil…
Ankara onun memleketi değil ki; iade edilsin…
Şener Levent’e yapılan doğrudan, bir “teslim ol” çağrısıdır…
TC’nin Ankara Başsavcılığı, KKTC’yi bir TC vilayeti sayıyor…
Şener Levent’e de kendi vatandaşıymış gibi davranıyor…
Bu yüzden buradaki muhataplarına “Bu yazıyı Şener Levent’e tebliğ edin” diyebiliyor…
Onlar da polis aracılığıyla “postacılık” yaparak, Şener Levent’e, kendi ülkelerinde hiçbir hapislik kararı bulunmayan bir vatandaşına “kuzu kuzu” bu yazıyı tebliğ ediyor…
TC adaleti, “benim elim oralara kadar uzanır haa…” diyerek korku veriyor adeta…
Bir “Kıbrıs Cumhuriyeti” vatandaşına, bir AB vatandaşına, hatta 2018 yılında “Avrupa Vatandaş Ödülü” sahibi bir gazeteciye “Seni gıyabında yargıladık ve suçlu bulduk. Bir yıl ceza kestik. 2 fotoğrafla birlikte yakın bir Başsavcılığa gel teslim ol” demektedir.
Tabii bu; Şener Levent aleyhinde sonuçlanmış 3 davadan sadece biri…
Bir yıl hapislik ve 6 ay hapislikle sonuçlanmış, 2 ayrı davası daha var…
Herhalde onlar için de “Gel teslim ol” çağrıları sırada bekliyor…
Bundan sonraki aşama “kendiliğinden teslim olmadığına göre” tutuklama emri çıkarılması aşaması olacak…
Benim bildiğim Şener Levent, tanınan bu 10 günlük süre içinde Ankara’ya teslim olmayı aklından bile geçirmiyor…
Zaten; aleyhine verilen mahkeme kararlarını tanımadığını daha önce de defalarca açıkladı…
Bir sabah, onu alıp götürürler mi?
Hatta, KKTC makamlarına bile haber vermeden böyle bir “çılgınlık” yaparlar mı?
Türkiye’deki rejim, bir “otorite zehirlenmesi” yaşadığına göre, burada hiç kimsemiz güvende değiliz…
Belediye başkanlarını, siyasi parti liderlerini, muhalefet vekillerini içeri sokmakta tereddüt etmeyen bir rejimden söz ediyoruz…
Bu yüzden, buralarda birilerini tutuklayıp Ankara’ya götürmek hiç de “olasılık” dışı gibi görünmüyor.
1974’ten beridir, bunun örnekleri çok…
Kısacası; “Bizim anayasamıza göre, bilmem hangi protokole göre yapamaz” diyenlerin hukuksal değerlendirmelerinin Ankara’da pek bir karşılığı olduğunu sanmıyorum.
Türkiye’de ne kadar “hukuk” varsa, burada da o kadar olacaktır…
Ne bir eksik, ne bir fazla…
Düşünebiliyor musunuz?
Kıbrıs Cumhuriyeti Meclisi, oybirliği ile “zulmü” kınıyor. Hristodulidis; AB’nin tüm kurumlarına mesaj gönderiyor…
TC’nin üye olduğu Avrupa Konseyi durumdan haberdar ediliyor…
Dünyanın hemen tüm saygın gazeteci örgütleri ayağa kalkıyor…
Ancak; Bay Tatar’dan tıs yok…
Ne diyor Bay Tatar? “KKTC algısı yükseliyor”muş…
Çok doğru…
KKTC’nin “kumar ve kara para şampiyonu” imajına şimdi bir de “tam bağımlı vilayet” algısı yerleşecek ve yükselerek uçacağız…
Eminim ki Türkiye’deki rejim, bu coğrafyanın “kendisine bağlı ve bağımlı” görüntüsünden hiç de rahatsız değil…
1974’ten sonra “aman işgalci gibi davranmayalım” diyen siyasi anlayışın yerinde artık yeller esiyor…
Bu yüzden Tatar ne bir Kristersson gibi “sessizce ve derinden” birşeyler yapabilir, ne de yanındaki siyasilerin medya özgürlüğüne ve insan haklarına ilişkin bir “gailesi” vardır…
Hatta; burada bir “mahkumiyet” kararı gerekse, Bay Tatar bunu da halleder…
Meclis’te bir “yasa” ile Ankara’yı tatmin etmek, bu yapıda Tatar ve şürekâsı için işten bile sayılmaz…
Bu konuda kendilerine zerre kadar güvenim yoktur.
Bu yüzden de “Size verecek Şener Leventimiz yoktur” diye hamaset de yapamıyorum…
Ancak eminim ki Ankara’nın hukuk garabetini geriletecek “sivil güç” giderek büyüyor ve umut veriyor.