"Devlet Adamı" nedir?

2500 yıl önce Platon'a göre, eğitimli, deneyimli adil kişi olarak tarif edilmiş.

Aristo'ya göre ise devlet adamının görevi sadece devleti yönetmek değil, devleti yönetirken insanları mutlu etmektir.

Devleti yönetirken kendinin yada devletin çıkarlarını değil halkın çıkarını gözeten adamdır devlet adamı.

Erdemli ve hukuka saygılı olan adamdır devlet adamı.

Peki günümüzde yaşayan gerçek devlet adamı olarak tanımlayabileceğimiz bildiğiniz bir siyasetçi varsa lütfen yazınız da, miller okuyup ( vay be!) desin.

(Hasan Mullaoğulları)

Dün övdüklerine bugün sövenler, dün sövdüklerini bugün övenler göstermiştir ki; köpekler her avcı ile ava çıkarlar.

(Eralp Şerifoğlu)

Sosyal Medyanın Sesi
Sosyal Medyanın Sesi
İçeriği Görüntüle

GINA GELDİ ;

Kıbrıs soru bir asırdır sürüyor. İsyanlar, terör, görüşmeler, ihtilaller, savaşlar, bitmeyen görüşmeler ..

Bir ömür aynı seyleri dinlemek, artık GINA getirdi.

Sebep basit : ENOSİS.

BİR TARAF YAPMAK İSTER, DİĞERİ ENGEL OLUR.

Arada oyun bozanlarda çok.

Peki bu sorunu çözmek için, yerel ve uluslararası yüzlerce diplomat uğraştı.

Ya becereksizdiler , yada ortada art niyet var.

İşin tuhaf tarafıda MASUM , suçlanıyor. Soruna sebep olan SUÇLU, MASUM pozisyonunda .

İnsan Hakları, Uluslar arası hukuk, hepsi zırva.

Rahmetli annem bu sorunun çözümü için şu öneriyi yapmıştı.:

- Ne uğraşıp didiniyorsunuz, gidin Metaxas Meydanına, bir beyaz bayrak dikin, birde ENOSİS i engellediğiniz için Rumlardan ÖZÜR dileyin. Konu kapansın!!!

Bakıyorumda bazıları annemin nasihatını CİDDİYE ALIYORLAR !!!

Nurlarda yat. Müthiş bir hanımdın.

(Yücel Dolmacı)

Ersin Tatar’ın üçlü görüşmeyi reddetmesi akıl alır gibi değil. Konunun doğrudan muhatabıyla ve BM'nin hakemliğinde bir masaya oturmayı reddetmek, sıradan bir siyasi tutarsızlık değil—bu, ciddi bir özgüven krizinin dışavurumudur! Kusura bakma ama küserek devlet yönetilmez sevgili Tatar. Bu işler çocuk oyuncağı değil: ya masaya oturur ciddiyetle bu oyunu oynarsın, ya da kenara çekilip oynayanların önünü açarsın!

(Mete Hatay)

BU GENÇ ÖLÜMLER NEDEN!

Kimse neden sorgulamıyor? Neden son dönemde bu kadar fazla genç hayatını sonlandırıyor?

Soruyorum gerçekten: Neden?

Her sabah yeni bir acı habere uyanıyoruz. Hayatının baharında, gözlerinin içi ışıl ışıl parlayan gençlerimizi kaybediyoruz. Kimi bir gece vakti sessizce aramızdan gidiyor, kimi sabahın köründe bir parkta, bir köşede bulunuyor. Sosyal medya sayfaları kara çerçevelerle dolup taşarken, acıdan başka kelime bulamıyoruz. Ama neden?

Yeşil, güzelim adamız…

Bir zamanlar huzurun adresi, şimdi kiralık katillerin, uyuşturucu baronlarının, kara para tacirlerinin cirit attığı bir bataklığa mı dönüştü? Çocuklarımız, gençlerimiz, hayalleri olan o pırıl pırıl beyinler, neden kendilerine bu karanlık çıkış yolunu seçiyorlar?

Kimse bu soruları sormuyor mu?

Aileler susuyor, yetkililer sessiz, medya birkaç gün yazıyor sonra unutuyor. Ama bu gençlerin arkasında analar, babalar, kardeşler, dostlar kalıyor. Sessiz çığlıkları göğe yükseliyor, duyuyor musunuz?

Gelecek kaygısı, işsizlik, parasızlık, eğitim sisteminin çıkmazları… Ve en kötüsü: umutsuzluk.

Bu umutsuzluk koca bir karanlığa dönüşüyor ve o karanlığın içinde gençlerimiz kayboluyor.

Bu ölümler “bireysel trajedi” diye geçiştirilemez. Bu bir toplumsal alarmdır!

Bir ülkenin en büyük zenginliği gençliğidir. Gençlik gidiyor, tükeniyor! Peki biz ne yapıyoruz?

(Cihan Kombos)