Ulu Önder Attürk’ün Türk gençliğine armağan ettiği 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, Türk tarihinin dönüm noktasının bayramıdır. Atatürk kafasına koymuştu... İstanbul’da saltanat süren son Osmanlı Padişahı, adeta ülkeyi son hızla uçuruma sürüklüyordu. Batı, gözlerini Türkiye’nin topraklarına dikmişti. İngilizler Osmanlı’nın en zayıf dönemi olarak belirlemişlerdi. Onunla birlikte batının görüşü de oydu. Özellikle Yunalılar İzmir’i işgal ettiklerinde Türk milleti anlamıştı topraklarının işgale uğrama sürecinde olduğunu.
İstanbul limanında köhne bir vapur vardı. Vapurun yan tarafında “Bandırma” yazıyordu.
Memleketin elden gitmekte olduğunun farkına varan genç ve dinamik asker Mustaa Kemal, Bandırma Vapuru’na binerek Karadeniz’e açılmıştı, takvim 19 Mayıs’ı gösterdiğinde. Karadeniz’in azgın dalgaları ile boğuşarak Samsun’a giden o vapur, esasında bir milletin kurtarıcısını, Mustafa Kemal’i taşıyordu.
O büyük asker, Karadeniz’in bulanık sularına bakarak Türk milletinin nasıl kurtulacağının muhasebesini yapıyordu.
Onun kafasındaki plan, Türk milletini ancak halkın ve milletin iradesinin kurtarabileceği planıydı.
Samsun’a çıkışı 19 Mayıs gününe denk geliyordu. Karaya ayak basar basma arkadaşları ile Kongreler yapmaya başlamışlardı. O zor günlerin en büyük sorunu, bir kısım halkın padişaha bağlı olmalarıydı. Yobazlar ve mollar ayrı bir engel kitlesiydi. Mustafa Kemal herşeyi göze almıştı. Derhal türk milletinin bağrından çıkacak orduyu yaratmalıydı. Mustafa Kemal harıl harıl çalışırken, son Osmanlı Padişahı bir ferman yayınlamış ve onun kellesini istemişti. Mustafa Kemal’in ölmesi demek, Türk milletinin ölümü demekti.
Düşman kendilerine göre Türkiye’yi adeta parsellemişlerdi.
Büyük asker şöyle diyordu düşman için.
“Geldiler ama geldikleri gibi geri gidecekler.”
Ata’nın organizesi ile doğu Anadolu’da bir de silah fabrikası kurdurulmuştu. Köylüler, cefakar kadın ve çocuklar el ele vermişler vatanı kurtarmak için canla başla çalışıyorlardı. Bir kadın, çocuğunun üzerindeki bezi alarak top mermisini cepheye taşıyan kahraman Türk kadınının merminin üzerine örterek yağmurdan ıslanmasını engellemişti. O kahraman kadın, o mermi ile bir sembol haline geldi zaman içinde. Nice kahramanların da heykelleri dikildi sonra.
Artık bölgelerde savaşlar başlamıştı. İnönü savaşları zaferle sonuçlanmıştı. Annesi ile son kez buluştuğunda annesine şöyle demişti:
“Buralarının da Selanik gibi olma ihtimali var. Giderken gözüm arkada kalmasın. Memleket için uğraşırken sizden yana bir üzüntüye düçar olmak istemem.”
Hele bir düşünün... Bir tarafta ailesi, bir tarafta millet, ve bir tarafta da düşman çizmeleri.
Vatan kurtulduğunda Yunanlılar İzmir’e dökülmüştü. O neden değil mi Yunanliların bize düşman yapan? Ordu Kurtuluş Savaşından sonra düşmanı denize dökerken, bütün İzmir bayraklarla donatılmıştı. Artık vatan gençliğin omuzlarında yükselecekti.
Bundan sonraki soru şuyduı:
“Nasıl bir gençlik?”
Atatürk’ün gençliğe hitabesi, herşeyi anlatıyor. Atatürk o hitabeyi gençliğe armağan ederken, “böyle bir gençlik istiyorum” diyordu.
19 Mayıs, Türk gençliğine kutlu ve mutlu olsun.