Asırlara meydan okuyan Kıbrıs, galiba yeniden “Korsan adası Kıbrıs” kimliğiyle yeni asıra mühür vuruyor. Kıbrıs’ın coğrafi konumu, uzak doğudan gelen, uzak doğuya giden, veya doğudan batıya, batıdan doğuya giden zamanın tacirlerinin konaklama merkeziydi Kıbrıs. Şayet tarihi eşelersek, herhalde Kıbrıs adasında konaklayan nice tacirlerin korsanlardan çok çektiklerini anlarız.

O çağın hırsızlarına korsan demişler. Özellikle Osmanlı’nın Kıbrıs’ı fethetmesinin nedenleri de korsanlardı. Akdeniz’de yüzen bütün gemileri haraca bağlayan korsanlardan bezen Osmanlı padişahı, büyük bir savaş vererek Kıbrıs’ı kendine bağlamış ve Akdenizde yüzen bütün gemicileri o beladan kurtarmıştı.

Korsanlık üzerine pek çok film çekilmiş. Hatta hazine avcıları ile korsanları bit bütün olarak kurgulamışlar. O filmler biraz da ironik yapıyı oluşturuyordu.

O zaman korsanlık vardı da şimdi insan kaçakçılığı yok mu?

Çağımızın en büyük belası haline gelen insan kaçakçılığı, yine Kıbrıs adası üzerinden yapılıyor. Kendine umut arayanlar büyük paralar karşılığında köhne teknelere bindirilerek Kıbrıs’ın ıssız sahillerine veya gecenin en sessiz zamanlarında adaya çıkıyorlar. Ne olacak bu işin sonu? Bu durum Rumlarda da bir bela haline geldi.

Dünyada sorunlar arttıkça, tedbirler de ikiye üçe katlanıyor. Bir yerde asayiş ve polis güçleri bütün bu insan kaçakçılarının ülkede en önemli gücü haline geldi.

Mesela sahil güvenlik çok önemli bir görevdir. O önemli tedbirlerden birisi de odur. Sahillere kaçak çıkanlar ve onlara yardım eden kişi veya kişiler marifetiyle o ülkede normal bir vatandaş gibi bir tavır içinde yaşamaya başlayabiliyor.

Hemen hemen her gün gazetelerde boy boy çeşitli ülkelerden gelen ve Kıbrıs’ta kaçak olarak yaşayan nice insanla ilgili haberler yer alıyor.

Bu kaçaklar tutuklanıp hapse gönderilirken, bu kez ortaya ekonomik ve sosyal sorunlar çıkıyor. Kimi kaçaklar için bir kurtuluş ve karın doyurma yeridir hapishane.

Kaçakların sınır dışı edilmeleri ayrı bir bela. Ülkenin ensesine binen kambur gibi, milyonlarca dolar harcanıyor, kaçakların sınır dışı edilmeleri için.

Şayet bu konuda bir senaryo yazacak olsam, bu kaçakların ülkelerinden çıkışıyla başlarım yazmaya. Sonra açık denizlerde veya TIR’ların dorselerinde bir hayat kavgası vermelerini belgelerim. Bunlar gerçeklerdir.

Kaçakçılıkla ilgili olanlardan bazıları da uyuşturuculukla ilgilidir.

Geçenlede bir haber vardı TIR’ın dorsesinde 38 yaşında uyuşturucu kullanan ve satan bir gencin uyuşturucudan aranırken havasızlıktan ölmesi tam bir daramdır. Öyle bir haber vardı o gençle ilgili basında.

Kıbrıs’a kaçak girenler tümden özgürlük ve yeni bir gelecek için gelmiyorlar. Bunu çeşitli haberlerde gördük.

Kıbrıs açıklarına tekne ile gelen zavallı insanların kaderleri de hep hüsranla biter. Genellikle alabora olan ve yüzme bilmeyen çoluk çocuğun ölümün kucağına düşüşü de ayrı bir dramatik durum.

EOKA ilk silahlarını Baf’ın Klora köyünün sahillerine çıkarmış ve İngiliz onları kıskıvrak yakalamıştı. O zaman da sahil güvenlik görevlileri vardı. Sıkı tedbirler ve asayiş İngiliz’in işiydi o zamanlar. Tabii ki bu durum başka birşey. Nitekim EOKA sahilleden Kıbrıs’a silah soktuğu gibi bizim TMT de aynı yöntemle Kıbrıs’a silah sokmuştu. Özellikle bu silah taşıyıcıları köhne gemileri ile Türkiye sahillerine giderek gemilerine silah yükleyip gelirlerdi. Bu da mücadelenin bir diğer yüzü. Silah taşıyan balıkçılara Bereketçiler denmişti.

Esasında insan kaçakçılığı başka, özgürlük ve mücadele için silah kaçakçılığı başka. Bu durumu kitaplarımda etraflı bir şekilde vermişim. Velhasıl Kıbrıs’ın kaderidir bu durumlar.

Anlayacağınız Kıbrıs’ın kaderidir eski ve çağın korsanları ile savaşmak.