İnsanlık öldü mü, yoksa henüz ölmedi mi?
İşte asıl tüm dünyayı sarsan temelli soru bu…
ABD’siyle, Avrupa’sıyla, Arap dünyasıyla, doğusu ve batısıyla bu kocaman dünya, büyük bir “sınav”dan geçiyor…
Bu sınavda; ellerden düşmeyen bir “bayrak” vardır ki, bu zorlu dönemeçte insanlığa adeta yol gösteriyor.
Sokaklar, caddeler, meydanlar bu “bayrağın” yükselişine şahit oluyor, protestolar bu bayrakla anlam kazanıyor…
Siyah, beyaz, yeşil ve kırmızıdan oluşan bir mücadele simgesi bu…
Bu bayrak; Filistin halkının kimliğini, bağımsızlık aşkını temsil ediyor, Arap dünyasının diğer öğeleriyle bağını anlatıyor…
Siyah renk Abbasileri, beyaz renk Emevileri, yeşil renk Şii hanedanını, kırmızı ise Osmanlı’ya karşı Arap isyanını sembolize ediyor…
1916’dan beridir bu bayrak hep var oldu ama, hiçbir zaman bağımsız bir “devlet”in semalarında yükselemedi…
Ancak, şimdilerde tüm “insanlığın” soykırıma karşı, etnik temizliğe karşı ortak “sembolü” haline geldi…
Tabii; emperyal güçler ve onlara payandalık yapan yönetimler, bu bayrağa ve onun temsil ettiği değerlere yasaklar koyuyor, eylemcileri copluyor, hapse atıyor, müzikçilerin konserlerini ve vizelerini iptal ediyor, gazetecileri işten atıyor, BBC bile sansür uyguluyor ama, öteki yanda savaş karşıtı dev global bir sivil toplum hareketi çığ gibi büyüyor.
Bu bayrağa eşlik eden, bu “bayrağı” bütünleyen, tüm dünyadaki protesto ve dayanışma gösterilerinde yaygın olarak kullanılan bir de “keffiye” var…
Desenli kumaştan şal ya da başörtüsü…
Bu “ikili” dünyanın geç kalmış uyanışına müthiş bir ivme kazandırıyor…
Ünlü tasarımcıların büyük defilelerinde genç kadın ve erkeklerin üzerindeki gömlekler, pantalonlar, ceketler, ellerindeki çanta ve aksesuarlar “keffiye”ye hayat verirken, Filistin’deki soykırımı siyaset dışı alanlara taşıyor…
Filistin’in bayrağı ve kefiyyesi…
Barış’ın, savaş karşıtlığının, soykırıma direnmenin adı oldular…
New York’ta İsrail Konsolosluğu önünde 40 günlük açlık orucunu tamamlayan, Vietnam, Irak, Afganistan gibi savaşları yaşamış 80’lik kadın erkek “veteran”lar, elleri arkadan kelepçelenirken bu bayrağı polislerin gözlerine sokarcasına salladılar…
İngiltere’de barışçı “Palestinian Action” derneğini yasaklayan ve “terörist” ilan eden İşçi Partisi’ne inat, sokaklarda binlerce kişi bu bayrağı taşıdı…
Dünyaca ünlü “punk‑rap” şarkıcısı Bob Vylan, 200 bin kişinin izlediği son konserinde “Filistin’e özgürlük” derken sahnede bu bayrakla dans etti, sloganlar attı.
Danimarka’da Ortodoks Yahudi çocukların okuduğu bir ilkokulda öğrenciler bu bayrağı boyunlarına asarak Filistin’e destek verdiler…
Harward Üniversitesi mezuniyet töreninde bir genç kız, diplomasını alır almaz cübbesini açarak, içine nakşettiği bu bayrakla mesajını verdi…
Stockholm’da, binlerce kişi, trampetler eşliğinde, metrelerce uzun, bu dev boyutlardaki bayrağı heyecanla taşıdılar…
Bir Yahudi marketini basan gençler, “bebek katillerinin marketinden alış veriş etmeyin” diye bağırırken bu bayrak ellerinde dalgalanıyordu…
Fransa’da birçok belediye binasına çekildi bu bayrak…
Hollanda’da üniversite öğrencisi bir kız, yüzlerce öğrencinin alkışları arasında metrelerce yukarıya tırmanarak bu bayrağı fakülte binasının demir parmaklı cephesine dikti…
Glastonbury Festivali’nde Amerikan müzikçi Marc Rebillet “Fa.k Netenyahu” derken, sahnede bu bayrağı salladı…
Netenyahu’nun Kudüs’teki evinin önünde protesto gösterisi yapanların elinde bile bu bayrak vardı…
Kanada’da, Toronto’da kentin ana caddesinde, telefonunun ekranına bu dört renkli sembolü, gelip geçenlere gösteren genç kız, bireysel digital eylem yaptı…
İsrail hava üssü önünde protesto edenler…
İsrailli savaş araçları üreten şirketin önünde eylem yapanlar…
Hep bu bayrağı gururla taşıdılar…
Danimarkalı şarkıcı Tessa, sahnede konser boyunca hep bu bayrağı sallayarak şarkı söyledi.
Napoli’de (İtalya) kemanını, trampetini kapan sokağa çıktı, dev bir orkestra oluştu. Çav Bella’yı hep birlikte çalarken, bu bayrağın renklerindeki balonlar göklere yükseldi.
İrlandalı boksör ringte İsrailli rakibini yendikten sonra göğsünden bu bayrağı çıkarıp kalabalığa alkışlattı.
Fokur fokur kaynıyor dünya…
Ne yazıktır ki bu, yetersiz bir “kıpırdanış”
Yüzde 70’i kadın ve çocuklardan oluşan 60 bine yakın Filistinli’nin katledilmesinden sonra görünür olmaya başladı…
Dünya 1967’den beri 1 milyon Filistinli’yi tutuklayan İsrail’e hiçbir şey yapamadı...
İsrail hapishanelerinde bulunan 10 bin Filistinli’den de haberi olmadı dünyanın…
İsrail; “anti-semitizm” algısıyla aldattı tüm dünyayı… “Yahudilere karşı düşmanlık” anlamına gelen böylesi bir öğretiyle dünyada yarattığı “insani hassasiyeti” kullandı bugüne dek…
Bundan beslendi…
ABD’yi ve AB’yi yanına aldı… Ancak “halk düzeyinde” eski “mağdur” İsrail yok artık…
Gene de, dünyada Filistin’e karşı oluşan bunca desteğe rağmen, şu ana kadar 2 Mart 2025'ten itibaren Gazze Şeridi’ne girişi sağlayan kapıların açılması bile başarılabilmiş değil.
Gıda ve ilaç bile giremiyor Gazze’ye…
Bir gerçek de şu: Filistin’e destek; İslam’la, Araplarla, Müslümanlıkla ilgili değil…
Dünyalı olmak, “insan” olmak, Filistin’e desteği gerektiriyor…