1 Eylül, bütün dünyada “Dünya Barış Günü” olarak kutlanır. Bu kutlamalar için bir gün belirlenmesi güzel de, dünayadaki savaş ve soykırımlar hala bütün şiddeti ile devam ediyor. Hangi kavganın barışıdır, diye sorası geliyor insanların. Gerçi savş ve kavgaları sonlandırmak için bir anımsatmadır bubarış günü. Lakin kim duyar? Kimin yüreğindeki kin çözülür?
Genel olarak bütün ülkelerin iç ve dış kavgalarına baktığımızda, hemen hemen her ülke ve her kıtada savaş ve ölümler vardır.
Dünya barışını iyi niyet ve insan olmakla eşleştirebiliriz. İyi niyet yoksa, hiçbir zaman barış olmaz.
Barışın en büyük düşmanı iktidar hırslarıdır.
William Shakesper’ın hemen hemen bütün eserlerinde iktidar hırsı ve kavgalar vardır. Yani dünya var olalı, hangi milletten olursa olsun, öfke ve kin onları büyük çatışmalara götürür.
Hani bir söz vardır...
“Tüfek icad oldu mertlik bozuldu” diye...
Ne kadar doğru bir sözdür, değil mi?
İlkel insanlar hep ağaç dalından yapılmış oklarla ve mızraklarla savaşırlardı. Yani yine savaş vardı o zamanlarda. Eski gravürlerde tarih çok iyi anlatılmış. O gravürleri inceleyiniz, tümünde kavga ve savaş temaları vardır.
Orta çağa gelindiğinde tunç devriydi, demir devriydi derken, bu kez insanlar kendi savaş malzemelerini yaratmaya çalıştılar. Çağ değiştikçe savaşların da şekli şemali değişti.
Şimdili film yapımlarında tarihi sahneler, çok güzel kurgulanmış ve eski çağların savaş ve çatışmalarını gözler önüne sermiştir. Esasında o dönemler, yani ateşli silahlar icad edilmeden, savaşlar hep bazu gücüne dayanıyordu.
1987 yılında bir görevle gittiğim Viyana’da, “Milletler Müzesine” gitmiştim. Benim amacı, Osmanlı ile ilgili malzeme ve görsel efektleri görmekti. Nitekim çok da iyi olmuş.
Duvarda Merzifonlu Musatafa’nın yağlı boya tablosu vardı. Biraz ödedeki salonda esas görmek istediklerimdi. Osmanlı’nın Viyana Kuşatması’na ilişkin savaş sonrası arkalarında bıraktıkları vardı. Avusturyalılar ne kadar güzel kullanmışlar Osmanlı’nın Viyana Kuşatmasını belgeleyen minyatür askerlerle...
Duvarda lime lime olmuş üç hilalli yeşil bir Osmanlı bayrağı vardı. İki cam arasına preslenmiş, ısı değeri ayarlanmış ve yan tarafında ısıyı gösteren derece duvara asılmıştı. Gürzler ve mızrakları kaldırmak el kol isterdi bana göre. Yümü de bazu gücüne dayanan savaş malzemeleriydi. Kocaman kılıç ve mızraklar da aynı şekilde ince sivri uçlu savaş araçları. Salonun ortasına da özel camlı bir bölme yapmış Avusturyalılar. Ortadaki camlı kocaman bir bölmenin için yüzlerce Osmanlı askerini, Vuyana Kuşatmasını sembolize eder şekildeydi. Osmanlı askerlerinin elinde yine küçücük üç yıldızlı bayraklar vardı. Yani diyeceğim şudur.
O dönemin savaşları ile şimdiki dönemin savaşları arasında dağlar kadar fark vardır. İnsan beyni atomu, lazerli ve ışık saçan silahları üretti. Şimdilerde insansız hava uçakları ile, akıllı füzelerle kocaman şehirleri yok ediyor devletler.
Silah ve para bğyğyğp geliştikçe, işte şimdiki savaşlar kendini gösteriyor. İşte size en yakın savaşlar. Rusya-Ukrayna savaşı... İşte size İsrail-Filistin savaşı...
Dünya barışı işin eylemler ve bayanatlar sürerken insanlar durmaksızın ölüyorlar.
Yani 1 Eylül Dünya Barış Günüymüş. Hadi canım sizde. Gerçek olan şudur ki güçlü olan, zayıfı bitiriyor. Yani barışı ararken olagelen ölümler...