Son dönemde dünya ölçeğinde yapılan seçimlerin ilginçliklerle dolu olduğunu söylemek olasıdır. Genel bir değerlendirmede bulunmak gerekirse sol söylemlerle yola çıkan siyasilerle partilerin başarılı oldukları biliniyor. Amerika’da yaş almış olan kişinin söylemlerinin fazladan dikkate alınmadığını gösteriyor. Birleşik Amerika Devletlerinde yapılan ara seçim diye tanımlanacak seçimlerde de sonucun değişmediğini gösteriyor. BM merkezinin bulunduğu Newyork’ta Yaş almış kişinin ağır saldırılarına karşın Müslüman Sosyalist kişinin Belediye Başkanlığının artçı sarsıntılarının uzun süre daha tartışılacağının da unutulmaması gerekiyor.

Yaş almış kişinin partisinin yalnızca BM Merkezinin bulunduğu Newyork’tan başka New Jersey ile Arizona seçimlerini kaybettiğinin de unutulmaması gerekiyor. Alınan bu sonuçlar yaş almış olan kişinin saldırganlığını arttırıyor. Bazı devlet katkılarının belediye bütçesine aktarılmasına izin vermeyeceğini aynaya bakarak söylüyor.

Aynı kişinin Nobel Barış Ödülünü alacak kişilerle birlikte anılıyor olmasının ödülü verecek kuruma da büyük saygısızlık olacağının da unutulmaması gerekiyor. Bu yıl ödül alan kişinin yaş almış kişi için de başarı olduğunu söylüyor olması Barış sözcüğünün bile zarar görüyor olacağıdır. Ülkesindeki silah üreten fabrikaların sürekli çalışıyor olacağı karşılığında suçsuz insanların kırıma uğramalarının ve adının ne zamandan beridir Barış olduğunun da ilgisinin olamayacağının da bilinmesi gerekiyor. Örneklemek gerekirse İsrail’in Filistinlilere uygulamakta olduğu kırımın da barış ile ilgisinin olmadığının ve barış sözcüğünün kirletilmesinin ötesinde anlam içermediğinin de unutulmaması gerekiyor.

Karşımızdaki unsurun en önde gideni başta olmak üzere Tufan Erhürman’ın seçim başarısından sonra yayınladıkları ve söyledikleri iyi niyetli sözlerden sonra şimdilerde dillerini yaban arısı sokmuş gibi saldırılarına başladılar. Konuşmalarında ve açıklamalarında Türklerin adada olmadığını olanların da küçük bir azınlık olduklarını aynaya bakmadan söylüyorlar. Yapılmış olan bu açıklamalar karşımızdaki unsurun söylemlerinde her hangi değişikliğin olmadığının da göstergesi oluyor. Onların bu söylemlerine karşın Kıbrıs Türk liderliğinin barış için yoluna devam edeceğinin bilinmesi gerekiyor. BM Genel Sekreteri’nin kişisel özel temsilcisinin yazdığı raporun yol gösterici olacağına da inanmak gerekiyor.

Yeni diye tanımlanacak olan müzakere sürecine adım atılırken öncelikle 04 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı BMGK Raporunun veya kararının güncellenmesi ile çalışmalara başlanması gerektiğinin unutulmaması gerektiği karşımızda duruyor.

Bir yerden başlamak gerekiyorsa Crans Montana’dan değil 186 sayılı BMGK kararından başlanması gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…