Birebir insan ilişkilerinin bir süre sonra yerini kalıcı dostluğa bırakması son derece doğal olarak kabul ediliyor olmasının ayrı bir güzellik olarak kuşaktan kuşağa devam etmesi de adeta tarihe not düşmek gibi kabul ediliyor. Ülkeler arasında benzer ilişkilerin başlatılması uzun erimli düşünüldüğünde gelenekselleşir. Kıbrıs Türklerinin Türkiye ile ilişkileri de siyasi parti farkı gözetilmeden aynı doğrultuda kuşaktan kuşağa sonsuza dek devam eder gider.

Böyle bir ortamda Kıbrıs konusunun da önemi kendiliğinden ortalığa çıkıyor. Müzakere sürecinin yeniden başlatılması tartışılırken Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yeni seçilen Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman müzakere süreci öncesinde Ankara’da yıllar öncesinde başlatılmış olan geleneği de yerine getirerek izlenecek yol haritasının yeniden kalıcı zemine oturtulduğunu söylemek olasıdır.

Uzun yıllardır yapılan görüşmeler ve çözüm önerileri tartışılarak gelinen nokta ortalıklarda duruyor. Tam da bu noktada Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantörü olduğunu anımsayan İngiltere Dışişleri Bakanlığının konuya ilişkin açıklaması yüreklere su serpmenin ötesine geçerek suçluların telaşına dönüştü diye okunması daha mantıklı oluyor. İlgili Bakanlığın açıklamasında Kıbrıs sorununun adil ve kalıcı çözüm bulunmasına bağlı kalacağına değiniyor.

Uzun bir aradan sonra yapılmış olan bu açıklamayı eniştenin baldızla olan olası

İlişkileri ile ilişkilendirmemek gerekiyor. Bugüne değin uyguladıkları Rum yanlısı tutumlarında bir değişikliğe neden olup olmayacağına kısa süre sonra tanıklık edeceğiz. İngiltere Hükümetinin tavır değişikliğinin müzakere sürecine katkısının ne olacağına tanıklık etmiş olacağız. 1968 yılında başlatılmış olan müzakere sürecinin de serüveni de ortalıklara dökülecektir. İngiltere Hükümetinin mimarlığını yaptığı bilinen 04 Mart 1964 tarihindeki BMGK’nin 186 sayılı kararının günümüz koşullarına göre yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor.

Kıbrıs Türklerinin anılan kararla görmezden geliniyor olmasının çözümsüzlüğü her olay ve fırsatta gündemden kaçırılmaması gerekiyor. Bunun ötesinde daha gerçekçi bakışla başlatılacak müzakere süreci adadaki konunun çözümünün önündeki engelin de kaldırılması zorunlu olarak karşımızda duruyor. Yaşanmış olan olaylardan gerekli ders çıkarılması ile adil ve kalıcı bir çözüme ulaşılması olanaklı olacaktır.

Müzakere sürecine çok sayıda özel görevli gönderilmesi ile sonuç alınamayacağının bilinmesi gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız...