Bundan tam 29 yıl önceydi. O günlerde derinya sınırında Rumlar sınır delme eylemleri yapıyorlardı. Adeta azmış gibiydiler. Özellikle büyük bir motorlu grubun yapmış olduğu eylemler hiçbir sonuç vermedi. Amaçları sınırlarımızı delmek ve özgürlüğümüzü zedelemekti.
İşte o gergin havada iki Rum İsaak ve Solomono’yu bayrağımızı gönderden indirmeye kalkışmaları nedeniyle mücahitlerimiz vurmuşlardı. Çok da iyi yapmış mücahitlerimiz. O iki Rum’u adeta Rumlar kahraman ilan etmişlerdi. Halbuki bir milletin bayrağı, o milletin şeref sembolüdür. Lefkoşa Metaksas meydanı civarındaki Bayraktar tabyası, Osmanlıların Kıbrıs’ı fethi esnasında Osmanlı bayrağını tabya üzerine dikmeye çalıştığı esnada vurulan bayraktar elindeki bayrağı bırakmayarak tabyaya dikerek direnmiş ve sonra can vermiştir.
Yani Rumlar bilmelidirler ki, bir milletin bayrağı gönderden indirilemez.
Rumlar birçok defalar bayrağımızı şerefsizce yerlerde sürümüşler, gönderden indirmişler ve elde ettikleri bayrağımızla kameralara poz vermişlerdir. Bunun kanıtı, Küçükkaymaklı’yı yakmaları esnasında Türk bayrağını eline geçiren Nikos Sampson kameralara o bayrakla poz vermiş ve şu ifadeyle Türk askerine mesaj göndermişti.
“Cesursan gel al!”
20 Temmuz çıkarması ile Türk askeri de o bayrağı aldı ve şöyle bir mesaj bıraktı.
“Cesurum, geldim ve kendi bayrağımı aldım.”
Şayet bir mücahit Rum bayrağını gönderden indirmeye kalıkışsa Rumlar kim bilir neler yaparlar ve ne yaygaralar çıkartırlar. Lakin bizim askerimiz de, mücahitimiz de komutanlarından öyle emir almadılar. Komutanları her zaman onlara şöyle demiştir.
“Asker, düşmanla savaşabilirsiniz, düşman bayrağını elinize geçirebilirsiniz. Bilmelisiniz ki düşman bayrağı da olsa, o milletin onur ve şerefinin sembolüdür.”
Kurtuluş Savalı’ndan sonra Atatürk’ü ziyaret eden İngiltere Kralı’nın çizmesinden bir avuç çamur atılmıştı Atatürk’ün elbisesine. Kral deketinin cebinden ipek mendilini çıkarığ silmek isteyince Atatürk ona şöyle demişti:
“Rica ederim ekselansları, o çamur benim vatanımın çamurudur. Lütfen rahatsız olmayın.”
Şimdi Rumlar bir anıt yaptılar. Solomon’un Türk bayrağını gönderden indirirken gösteren bir heykel anıt. Hala daha onu ve arkadaşını nerdeyse Allah yaptılar. Halbuki günahların en büyüğünü ve ayıbın en adisini işlediler.
Rumların Haravgi gazetesi Solomon’un bayrak indirme eylemini şu ifadelerle açıklar.
İsaad-Solomon’un gösterdiği özveri, cesaret ve fedakarlığın, Kıbrıs Halkının işgalin sona ermesi, vatanın yeniden birleşmesi ve tüm Kıbrıslıların temel özgürlük ve halklarının yeniden sağlanması yolundaki mücadelesine rehberlik eden ezeli işaret fişeğidir.”
Yaptıkları aşağılık hareketi böyle yaldızlı sözlerle tarihin sayfalarından silemezler. Esasında bu sözler yeniden birleşmeyi değil, ayrılığı daha da derinleştiren ifadelerdir. Kaldı ki bşrleşik olduğumuzu zamanı da gördük. Berbaer ve içiçe yaşadığımız günleri de gördük. Masum insanlarımızı sokaklardan toplayıp nasıl kurşunlayarak meçhul yerlere gömdüklerine de tanık olduk. Biz bunları yaptık mı? Yapmadı. Hep insanlık dedik. Tam on bir yıl bizleri gettolarda yaşamaya mahkum ettikerini de söylesinler. Böyle şatafatlı sözlerle kendilerini aklayamazlar.
“Kıbrıs işgalinin sonlanması”nden söz ederler. Hangi işgal? Kıbrıs Cumhuriyetini bütün olanakları ile işgal eden ve Türklere yaşama hakkı vermeyen Rumlarla mı yeniden birleşeceğiz? Allah yazdıysa bozsun.
Kısaca söylemek istediğim şudur:
“Bugün yine bayrağımızı gönderden indirmeye kalkarlarsa, yine vururuz, yine leşlerini yere sereriz.”
İşte hala akıllarını başarına almayan Rumlara son mesajımız bu olsun.