Türkiye’nin aile planlaması yeniden hedefleniyor. Özellikle Cumhurbaşkan Rrecep Tayyip Erdoğan’ın verdiği mesajlar, doğumların ve nüfusun azalması nedeniyle rahatsızlığını gösteriyor. Hatta gençlerin evliliğe teşvik edilmesi gerektiğini söylüyor. Hedefin de üç çocuk sahibi olunması yönünde açıklamalar yaptı.

Daha önceki yıllarda da aile planlamasıyla her ailenin üç çocuk sahibi olmasının gereklerini ortaya koymuştu. Özellikle kırsal bölgerlerde pek aile planlaması yok da, “Allah her çocuğun rızkını da verir” diyerek durmaksızın çocuk doğuran Anadolu kadınlarında sıkıntı olmaz. Sadece kültürlü ve kentli aileler bir veya iki çocuk yapmaktan öteye gitmiyorlar. Daha doğrusu gidemiyorlar.

Aile nüfusunu artırmayı düşünenler ve düşünmeyenler şeklinde aileleri iki gruba ayırmak lazım. Bunu da şöyle verebiliriz.

“Ekonomik durumları iyi olanlar ve olmayanlar” diye.

Gerçek olan odur ki, dünyanın pahalılığı yakıp kavurduğu bu zamanda her çocuğun dünyaya gelişi ile masrafları da beraber büyür. Yani işin başı geçim derdi.

Çocuğu doğurmak kolay da o çocuğu istendiği gibi besleyip büyütmek ve çocuğa yeni bir gelecek hazırlamak gerçekten çok zor. İşte bunun cevabı aile ekonomisinin ve geçim şartlarının olumsuzluğundadır.

Kıbrıs’a çalışmaya gelen Hatay’lı bir boyacımız vardı. Çok güvendiğim, çok dürüst ve çok çalışkan bir gençti. Belki sekiz on seneden beri bizim evin boya işlerini yapardı. Adet haline getirmiştik. Kıbrıs’a her dönüşünde mutlaka birinci bana soracaktı bir işim var mı diye.

Bu arkadaş adeta bizim evladımız gibi olmuştu. Oturur dertleşir ve geleceği konuşurduk. Ben de sık sık kendisine ailesi hakkında sorular sorardım. Kaç kardeşsiniz sorusunu sormuştum bir defasında. Tamı tamına 12 kardeş olduklarını söylemişti. Ben de kendisine “Demek baban fulbol takımını hazırlamış” dediğimde gülüşmüştük.

“Kardeşlerinden yüksek tahsil yapan oldu mu?” sorusunu sorunca, “Yok abi, kimimiz boyacı, kimimiz rençber, kimimiiz kaportacı v.s.dir” demişti.

Bir de ne zaman evleneceğini sormuştum kendisine. Kıbrıs’a gelişi nedense üç yıl kadar sürmüştü. Üç yıl sonra geldiğinde bana şöyle demişti:

“Osman abi ben evlendim, üç tane de çocuk yaptım.”

Üç yıl aradan sonra yine Kıbrıs’a çalışmaya gelmişti. Bana bu kez şöyle demişti:

“Abi üç çocuğumuz daha oldu. Yani topu topuna 6 çocuğumuz var şu anda. Belki birkaç tane daha yaparız.”

Kendisine yönelttiğim sorum şu olmuştu:

“Oğlum bu kadar çocuğu nasıl yetiştireceksin?”

İşte bana verdiği önemli yanıt şuydu:

“Abi Allah onların rızkını verir.”

Allah onların rızkını verir de, bu çocukların kimisi boyacı, kimisi yapıcı, kimisi de çeşitli mesleklerin erbabı olacaklardı herhalde.

Bu zihniyette olan Anadolu insanının kafası aynen böyledir.

Bu arkadaşın ekmeği sekize bölünür her gün. Bari ik, bilemedin üç çocuk yapsalar, belki çocuklarını iyi yetiştirebilirler.

Bence evlilik ne kadar teşvik edilirse edilsin, herkes yaşadıkları pahalılıktan geri itiliyor.

Gerçekte mükemmel çocuklar yetiştirmek için, mutlaka aile bütçesini iyi analız etmelidir çocuk yapacak olanlar. Fakat şimdiki gençler önce evlilikten korkarlar, sonra da çok çocuk yapmaktan.

Özellikle şu anda yaşadığımız çağ, bekaretin ortadan kalktığı çağdır. Yani gençlerin kadın ihtiyacını giderecek bolluk şimdi çok. İki genç bir ara tanışırlar, gece de yatağa girerler. Yani bütün tabular yıkıldı. Ahlak tabusu.

O nedenle aile planlamasının yapılabilmesi için önce gençlerin evliliğe adım atmaları, sonra da çocuk sahibi olmalarıdır önemli olan.

Bir ülkede savaş olduğunda yetişmiş gençlerin tümünü askere alırlar. Nüfusu az olan ülkelerin gençleri azsa, az insan gider askere. Çoksa da pekçok genç gider. Yani bir ülkenin sınırlarının ve topraklarının korunması da aile planlamasına dayanan bir husus. Sanırım sayın Erdoğan’ın teşviki bu amaca yöneliktir.

Bakalım önümüzdeki yıllar bize ne getirecek, onu da göreceğiz.