Sonbahardan başlayarak ilkbaharın ortalarına kadar turizm fuarları devam eder. Turizm fuarlarının amacı belli. Yeni pazarlar bulmak, turist polüpülasyonunu artırmak ve gelecek günlere daha güzel ulaşmaktır.
Bazı insanlar, yahut da uzaktan yakından turizmle alakası olmayan insanlar sorarlar.
“Turizmin de pazalaması mı olur?”
Esasında Kıbrıs’ın coğrafi konumu, hem Türkler için, hem de Rumlar için turizm açısından bulunmaz bir nimettir. Masmavi gökyüzü, berrak denizi ve sıcacık kumları, gerçekten bütün dünyanın arayıp da bulamadığı bir ülkedir. Bir yerde Kıbrıs insanı denizini, güneşini, sıcacık kumsallarını ve mutfağını satar. Tabii ki otellerdir esas işi yapan. Uzman turizmciler, böyle fuar zamanlarında çantalarına otellerinin özelliklerini anlatan broşürlerini koyarlar ve fuarlardaki “work-shop”larda birerbir görüşmede otelini pazarlar.
Turizmle uğraşan insanların mutlaka yabancı dil bilmeleri şarttır. İngilizce, Almanca ve Fransızca iyi iş yapıyor bu tür çalışmalarda.
Dil bilmezseniz tarzanca mı konuşacaksınız? O nedenle özellikle beynelmiiel dil İngilizceyi iyi bilmek lazım.
Değişen dünyanın çehresinde turizm cuk diye insan hayatının tam ortasına oturmuştur.
Eskiden insanlar farklı diyarlara gittiklerinde han ararlardı, gecelemek için. Şair boşuna yazmamış Han Duvarları şiirini. Han dendi mi akla han duvarları ve gurbet gelirdi. Ya şimdi... Şimdi içinde bulunduğumuz cönemde beş yıldızlı veya delüks oteller, ülkemizin zenginliğini anlatır.
Güneyde otel bırakan rahmtlik Cahit Yılmazoğlu, Larnaka sahiline yapmış olduğu otelinde turizmin ne büyük bir deraya olduğunu anlatırdı bana. Kuzeye geçince ona da oteline karşı bir baika otel vereilmişti.
Güneyden gelen girişimcilerimiz de otel işletmeciliğine atılmışlar ve bu işi kendilerine meslek edinmişlerdir.
Harekattan önce Con Aziz’in başlatmış olduğu Celebrity Otel, gerçekten büyük bir riskle yapımına başlanmıştı. Con Aziz Celebrty’nin yerini bir Laptalı Türk’ten almıştı. O dönemde yapılmıştı Mutlu Barış Harekatı. Sonra karşısındaki araziyi de alarak oraya bir başka turistik tesis yapmıştı.
Harekat sonrasında olan girişimciler Oscar Otel’in yaratıcısı Erdem Oskar ve Deniz Kızı’nın yaratıcısı Niyazi beylerdi. Rumlardan kalan tek veya iki yıldızlı otelleri de ihale yoluyla alan bazı girişimcilerdi. Zaman içinde bu girişimciler otellerini daha bir albenisi olan oteller haline getirmişlerdir. Hatırlıyorum zamanında görevlerimiz icabı turizm fuarlarına gittiğimizde, bu işletmecileri de fuarlada görürdük.
Eski kültürlerimiz de her zaman turistin cazibesi olmuştur. Köylerde kentlerde yapılan panayırlar, şimdilerde festival karakterine bürünmüştür.
Turizmin sadece konaklamadan ibaret olmadığını insanlar anlamışlardır. Mesla ülkemizde yapılan hellim ve peynir, ülkemizin yemek kültürünü anlatır. Yani gastronomi açısından. Hurma, susamlı bitta, zeytinli ve hellimli çörekler, köy ekmekleri yanınnda dokuma bezlerinin pazarlanması var. Karpaz perdesi, gerçek anlamda asil renkleri oluşturan bir kumaştır. Sadece pencerelere asmazlardı eski insanlar Karpaz perdesini, kara sandığın üzerine de sererlerdi.
Turizm fuarlarına gidildiğinde bütün bu malzemeleri götürüyor turizmciler.
Turizm fuarlarına katılımamız, maalesef KKTC adı altında değil de bize yakın dıştaki seyahat acentelerinin standlarında “Kuzey Kıbrıs” adı altında oluyor.
Sonbaharın en önemli fuarı, Londra’daki “World Travel Market”tir. Şu anda Turizm Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Fikri Ataoğlu da hazır bulunmaktadır. Görsel efektlerle oradaki yabancı insanları etkilemeye çalışıyor arkadaşları ile.
Esasında Londra pazarı, bugün oluşmuş bir pazar değildir. Harekattan hemen sonraki yıllarda oluşturduğumuz bir pazardır Londra Fuarı..
Sanırım bunca geçen zamandan sonra girilmiş olan turizm fuarları yimiye yakındır.
Turizm fuarları ölü sezonda faaliyete geçer. Özellikle yaşlı yabancı turistler, her zaman Kıbrıs’ın yakıcı güneşinden kaçarlar. O nedenle onların tercihleri Mart, Nisan ve Mayıs ayları olur.
Soğuk ülkeler Kıbrıs’a geldiklerinde yanmış bedenlerini ülkelerinde sergilemeyi çok severler.
Hakikaten soğuk ülkelerde yaşayan insanlar, güneşe ve sıcak deniz ve kumlara hasrettirler. Bundan on yıl kadar önce bir gazeteci grubu ile Stockholm’a gitmiştik. O kadar soğuk vardı ki, o insanlara acımamak mümkün değil. Yılın on ayı dondurucu soğuk ve karlarla geçer. Bu soğuk ülkelerde yaşayan insanlar turizm fuarlarında gidebilecekleri sıcacık ülkeleri seçerler.
Kıbrıs sorunu çözümlense, hem Türkler kazanacak, hem de Rumlar. Lakin Rumlar çılgınlıklarının bedelini ısrarla çözümsüz tavırları ile öderler. Bu aaya huzur gelse, daha ne paralar düşer iki tarafa da. Halbuki Rumlar, kuzeye bizim sıcakık denizlerimize gelen ve güneyde konaklayan turistleri kontrol altında tutuyorlar zaman zaman.
Esasında kuzeyin deniz ve sahilleri, doğal güzellikleri daha çoktur güneyin sahillerinden ve denizlerinden. Kuzeye gelen yabancı turistler, katiyen güneyde tatil yapmayı istemiyorlar.
Neylersiniz... Herşeye karıştığı gibi politika turizmi de menfi yönden etkiliyor.
Hayat devam ettiğine göre, günün şartlarına göre kendimizi daha da geliştirecek ve daha da büyük hedeflere ulaşacağız, Rumların ambargolarına rağmen.