Kıbrıslı Türklerin ilk kadın milletvekillerinden 90 yaşındaki Ayla Halit Öneren, özellikle üretimde ve siyasette geçirdiği yılları birkaç kelimeyle özetleyerek, “Çok çalıştım, mücadeleden korkmadım. Her zorluğun üstesinden evlatlarım için geldim” dedi.

Hayat arkadaşı Halit Kazım’ı trafik kazasında kaybeden, 30’una basmadan 4 çocuğuyla yalnız kalan ve bir anda kendini hem dönümlerce araziye yayılan çiftlik işlerinin, hem de siyasetin ortasında bulan Ayla Halit, milletvekili de olan eşinin ölümüyle boşalan sandalyeyi doldurmak üzere ara seçim yapılmaksızın Temsilciler Meclisi'ne gönderilmesini “Seçimle değil tayinle milletvekili oldum. Kimse de buna itiraz etmedi” diyerek anlattı.

Ayla Halit, Larnaka’da geçen çocukluğunu, hukuk okumak isterken evlendirilişini, eşi Halit Kazım’ın kaybını, Temsilciler Meclisi’nde milletvekili oluşunu, Baf’tan Yeşilova’ya, Yeşilova’dan da Güzelyurt’a göçüyle yaşadıklarını Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) ile paylaştı.

Kendi yöresinde Kıbrıs Türk halkı için elinden geleni yaptığını söyleyen Halit, “İnsanlara her yönden yardımcı olmaya çalıştım. Bunu da karşılık beklemeden yaptım” dedi.

Tüm zorluklara rağmen 2’si hekim, 2’si mühendis olmak üzere 4 çocuk yetiştiren Ayla Halit, evlat sevgisinin bambaşka olduğunu söyledi.

Halit, “Hep dua ederdim; ‘Allah’ım beni dosta düşmana karşı mahcup etme, bu çocukları büyüteyim, insan içine çıksınlar, sevilip sayılsınlar, başka bir şey istemem’ diye. Çok şükür Allah yardım etti…” dedi.

LARNAKA’DA BÜYÜDÜ

Evlenmeden önceki ismiyle Ayla Müderrisoğlu, Larnakalı Mehmet Zeki ile Limasollu Nezihe Hanımın ilk çocuğu olarak 1934’te Larnaka’da dünyaya geldi. Çok eskiden okul olarak kullanılan Larnaka’daki o evde geçirdiği çocukluğunu ise hiç unutmadı.

“Bir kapısı denize, bir kapısı mahalleye açılan kocaman bir evimiz vardı. Çocukluğumuz güzel geçti. Annemle babam çok muhabbetliydi. Birbirleriyle isimleriyle hitap etmezlerdi, ‘Canım’ aşağı, ‘canım’ yukarı. Babam Dr. Küçük’ün kardeşi Ahmet Efendiyle Türkiye’ye ve Arap ülkelerine canlı hayvan satardı. Kumaş dükkanı da vardı. Annem dükkandaki kumaşlardan çok güzel elbiseler dikerdi bana.”

ÜNİVERSİTE YERİNE BAF’A GELİN GİTTİ.. “KISMETTİ, YAZIYDI, ÇEKECEĞİM VARDI…”

İlkokula Larnaka’da başlayan Ayla Halit, Amerikan Akademi’ye devam etti. Her sene sınıf birincisi gelen, parlak bir öğrenci olan Ayla Halit’in en büyük hayali hukuk okumaktı ancak 17 yaşında Halit Kazım’la evlendirildi.

“Zamansız evlendim. 18 yaşına basmamıştım diye nikâhta babam kefil oldu bana” diyen Ayla Halit, üniversiteye gitme hayal kurarken Baf’a gelin olarak gitti. “Baf’ta amcam vardı, Eyüp Efendi. Onun yetiştirdiği Orhan Şevket’le arkadaştı benim rahmetlik. Beraber geldiler bize. Saçları ağarmış bir adam, evli barklı biri sandım ben onu. Yemek yedik birlikte. Bilsem karşılarına çıkmazdım. Orhan Bey’e kızı Engin’in hangi üniversiteye gideceğini sordum. ‘Kızlar çok okuma istemez Ayla’ dedi. Ben de hukuk okuyacağımı söyledim. Baf’a dönerken, ‘Kız bize okuyacağını işittirdi, bu iş olmaz Orhan’ demiş. Annem bir hafta sonra söyledi bana görücü geldiklerini. ‘Okuyacağım’ dedim, rahmetlik babam tutturdu, ‘Kalbime sızı gelir, öleceğim, hepiniz ortada kalacaksınız’ diye. Dedem (Mehmet Zihni) başını yere soktu, hiçbir şey söylemedi. Çok canım sıkıldı ama kısmetti, yazıydı, çekeceğim vardı…”

72 YILLIK BEYRUT KOLTUKLARI

Ayla Halit, Larnaka’daki iki günlük nikâh töreninde bir gün mavi, ertesi gün de pembe elbise giydiğini dün gibi hatırlıyor. 11 ay sonra da Baf’ta düğünü yapılan Ayla Halit, eşinin Baf'ta yaptığı villa gibi bir evde 1953’te evlenmiş. Ayla Halit, 72 yıl önce evlenirken aldığı Beyrut koltuklarını hala kullanmanın gurur ve mutluluğunu yaşıyor. "Böyle eşya kimsede yoktu.."

“HALİT KAZIM KİMİN İHTİYACI OLSA YARDIMA KOŞAN BİR ADAMDI”

Eşinin evlenir evlenmez çocuk istediğini, arka arkaya 3 oğulları bir de kızları olduğunu söyleyen Ayla Halit, kimin ihtiyacı olsa yanına koşan eşinin Baf’ın Türk belediye başkanı oluşunu “Rum-Türk belediyeler ayrıldıydı. Baflılar ısrar etti belediye başkanı olsun diye. Oldu. Kimin bir şeye ihtiyacı olsa koşardı rahmetlik. Kim para istese yardım da ederdi” sözleriyle anımsadı. Ayla Halit, eli açık bir insan olan eşinin öldüğünde 18 bin Kıbrıs Lirası alacağı olduğunu da unutmamış.

Ayla Halit, Baf’ın Rum semtinde yaşadıklarını, eşi Halit Kazım’ın hayvancılık ve tarım işlerini köyü Yeşilova’da (Mandirga) yaptığını ve çok yoğun çalıştığını söyledi. “Sabah sabah evden çıkar işçilerin yanına giderdi. Yaz-kış işçi çalıştırırdık yanımızda. Beş yüz baş davarımız vardı. Yer fıstığı, fasulye, arpa, buğday ekerdik. Köydeki işleri bitirince kasabaya, kendi ofisine gelir, belediyenin işlerini buradan yapardı. Şikâyeti olanlar bazen eve de gelirdi”

4-5 yıl belediye başkanlığı yapan, 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduğunda da Temsilciler Meclisi’ne seçilen Baf Milletvekili Halit Kazım, 1963’te Avukat Altay Aziz’in arabasıyla Lefkoşa’daki komite toplantısına giderken trafik kazası geçirerek 42 yaşında hayatını kaybetti. Ayla Halit, 29 yaşında 4 çocukla yalnız kaldı.

Kazadan haberi olan pek çok yakını o gün eve gelmiş ancak kimse bir şey söyleyememiş. Boğazı ağrıdığı için verilen ilacın bile sakinleştirici olduğunu düşünen Ayla Halit, ‘Ne var, ne oluyor?’ derken kazayı öğrenmiş ve yıkılmış. “Genç, sağlıklı bir insanın ölüm haberini vermek de almak da çok zor… Köyü Mandirga’ya gömdük rahmetliği. Cenazesi çok kalabalık oldu. Türk, Rum, herkes katıldı, yollar insanları sığmadı.”

BABASIZLIĞIN ACISI

Ayla Halit, eşinin kaybıyla annesiyle birlikte destek için yanına taşınan babasıyla çocuklarının benzeyen kaderi paylaştığını düşünüyor. “Dedem müderristi. Hicazda koleraya yakalanıp ölmüş, orada gömülmüştü. Babam da babasız büyüdü. Bunun acısını çok iyi bilirdi. O yüzden çok destek oldu bize.”

Eşinin yasını tuttuğu o günlerde nasıl toparlandığını ise şu sözlerle anlatıyor Ayla Halit:

“Halit, annesinin yardımcısının rüyasına gelmiş, ‘Ayla’ya söyleyin uyku ilacı içip yanıma gelsin’ demiş”. Rüyayı dinleyince toparladım kendimi. ‘Ben ölürsem bu çocuklara kim bakacak?’ dedim. En küçüğü 3, en büyüğü 9-10 yaşlarındaydı. Bir süre sonra malı kim idare edecek davası çıktı. Dedikodular başladı. Yani düşmanlarım vesile oldu toparlanmama diyebilirim. Oturup ağlamak çare değildi yani. ‘Kalk Ayla, al ambarların anahtarlarını git köye’ dedim. Babamı da alıp Mandirga’ya gittim. İşçiler durdu, ambarların kapıları kapandı. Tereke kurulana kadar para çekemedim. Babam yardım etti bana, işçileri öyle ödeyebildim”

O güne kadar belirli çevrede yaşadığını, ne köy işlerini, ne hellim yapmayı bildiğine vurgu yapan Ayla Halit, kendini bir anda çiftçi buluşunu “Bir anda bütün işin başına ben geçtim. Sarhoş gibi hissederdim ama mecbur hepsini öğrendik… Fıstık, fasulye, arpa-buğday ne zaman ekilir, tarla ne zaman, kaç defa sürülür? Yapacak çok da iş vardı” sözleriyle anlatıyor.

Kısa devre, aracı yaktı
Kısa devre, aracı yaktı
İçeriği Görüntüle

YİNE BİR RÜYA VE MİLLETVEKİLLİĞİ DÖNEMİ…

Eşinin kaybından sonra Baf seçim bölgesinden Temsilciler Meclisi’ne girmesine yine bir rüya vesile olmuş.

“Yine rüyamda gördüm rahmetliği. Etrafında teşkilatın adamları vardı. Ertesi gün Denktaş Bey’in adamları gelip ‘Milletvekilliğini kabul eder misin?’ diye sordu. Meclis’te anlaşmazlık vardı, ‘Seçime gitmeyelim’ dendi, belliydi bir şeyler olacağı. Kabul ettim.”

Temsilciler Meclisi’nin ilk kadın milletvekili olan Ayla Halit’in yemin töreni 26 Ekim 1963 tarihli Akın Gazetesi’nde “Temsilciler Meclisi’nin ilk kadın üyesi Ayla Halit Kâzım dünkü oturumda ant içti” diye verildi.

“Meclis Başkanı Glafkos Klerides, Başkan Vekili de amcamın oğlu Dr. Orhan Müderrisoğlu’ydu. Klerides’in huzurunda yemin ettim. Seçimle değil, tayinle milletvekili oldum, kimse de itiraz etmedi. 2-3 defa anca gidebildim Meclis’e, olaylar çıkınca Meclis işi bitti ama Denktaş Bey Türkiye’den döndükten sonra bizi yine toplantılara çağırırdı. Bir defasında köye de geldi, konuşma yapmak istedi, onun partisinden olmayan köylüler Denktaş Bey’in konuşması dinlenmesin diye traktörleri çalıştırdıydı.”

BAF’TAN YEŞİLOVA’YA GÖÇ

Olayların başlamasıyla Baf’ın Rum semtindeki evlerinden ayrılarak Yeşilova’ya Ayla Halit ve ailesi, kapatıp kaçtıkları evlerinin talan edilmesiyle bir süre sonra tüm eşyalarını köye götürmüş.

“Çocuklarla köydeki ambarlardan birine yerleştik. Rumlar, inşaat, mevzi yapmasınlar diye Türklerin çimento almasına izin vermezdi. Bu süreç geçene kadar ambar ambar dolaştık, hangi ambar boşsa orda kaldık. Köyde bakkaliyemiz de vardı. Çok çalıştım köyde. Rumlara da çok iş yaptım.”

Çalışkanlığı ve topraktaki başarısı nedeniyle kendisine “hanım ağa” denmesini kabul etmedi. İngilizce bildiği için Birleşmiş Milletler askerleri ve komutanların sürekli iletişime geçtiği Ayla Halit, bu ilişkiyi fırsata döndürüp, bölge halkının ihtiyaçlarının giderilmesinde kullanmış…

“Lisan bilen kimse yoktu. BM askerleriyle iyi anlaşırdım, davamızı, zorluklarımızı da anlatırdım. Zor durumda olan köylere Barış Gücü ile yiyecek yolladık. BM askerleri gizli gizli bademliğe gelirdi, ben erzakları arabama yükler, götürürdüm. Mazot, gaz yağı, yiyecek. Aklınıza ne gelirse...”