ORJİNAL LARNAKALI'YIM
Abilerimiz Ablalarımız 1963 oncesi Bekirpasa Lisesi'nin gercek binasinda okuduklarını soyler ve biz o okulda okuyamadik diye üzülurdük.
51 yıl once bugün kim derdi okuyamadigimiz okulda aylarca esir yatacagımızı.
Kader iste şimdi o zamanlar o okulda okuduk diyenlere bende o okulda esir yattım diyebiliyorum.
(Hüseyin Cumaoğlu)
Kibirli bir “Blue blood” gibi. Yok gecekondu imiş yok baraka imiş… “Üzerinde güneş batmayan imparatorluğun” kaymakamlık binasıdır. Bu toplumun tarihinde önemli yeri vardır ayrıca…
(Mustafa Gürsel)
BÜYÜK SU DARLIĞININ EŞİĞİNDEYİZ: Düşen su basıncı, beklenmedik su kesintileri ve musluklardan adeta nazla akan günlük su, gelecekteki ciddi bir darlığın ilk sinyalleri olsa gerek… KKTC Su Temin Projesi devreye girdiğinde tanık olduğumuz, boruları bile patlatırcasına akan o coşkun su şimdi nerede!.. Sanırım suyumuzu düşünerek ve tasarrufla kullanmanın zamanı gelmiştir…
Toros Dağları'nın suyunun Akdeniz'den boru ile geçirilerek KKTC topraklarına taşınması o dönemdeki nüfusu öngören bir projedir… O günden bu yana ülkede yaşanan nüfus patlaması, sanırım hesapları da alt üst etmiştir… Hesapların alt üst olması, başlıca su kaynağımız olan Geçitköy Barajı üzerinde de olumsuz etkisini yaratmaktadır…
Gelecek kuşaklarımızı da düşünerek ve aidiyet duygumuzu da canlı tutarak su tasarrufuna itina göstermemiz gerekiyor… Ama bu duygularla donanmış kaç insanımız kaldı ki şu kozmopolit ülkede?.. Zaten nüfusumuzun büyük çoğunluğu bu duygulara asla eğilim göstermeyecek çeşitli ülkeden taşıma bir nüfustur… Umurlarında mı aidiyet!.. Umurlarında mi gelecek kuşaklar ve ülkede azalan su!..
KKTC'ye yılda 75 milyon metre küp su ulaştırmakta olan KKTC Su Temin Projesi 2015’te devreye girmiştir ve 50 yıllıktır… Bu kullanım sürecinin 10 yılı da dolmuştur zaten… Zaman ne kadar hızlı akıyor!.. Şu andaki toplumsal su kullanımı da zamanımızın ölçeğini oldukça aşmıştır.. 2070’lerde kullanmamız gereken suyu, gelecek nesillerin nimeti olarak habire tüketmekteyiz… Gelecek neslin deposunda olması gereken suyu bonkörce bugünden harcıyoruz…
Devrede olan Su temin Projesine rağmen büyük bir su darlığına girmenin eşiğindeyiz ve bunun önlemlerini almakta da hayli gecikmiş durumdayız…
(Ahmet Tolgay)
KKTC'ye yatırımlar elbette önemlidir. Türkiye Cumhuriyeti, dün de bugün de Kıbrıs Türkü'nün hep yanında durdu. Sorun, "Biz ne yapıyoruz?" sorunudur. Nerde duruyoruz? Bu iyi niyeti ve cömertliği nasıl kullanıyoruz?
Maalesef KKTC'de yönetim anlayışı dibe vurdu. Ortaya çıkan bir projeyi yürütecek liyakatli kamu kadroları tarih oldu. Torpille makamlara gelenler, ya dolgun maaşlı emekliliğini düşünüyor, ya da bir köşede ihale takibinde...
Siyasette köşe başlarını tutanlar ise, "yönetmekten" çok, kendilerini hayatın akışına bıraktılar. Devlet işlerine değil, "dünya işlerine" daldılar... Sonuç? Kötü yönetim. Sonuç? Dağılan adalet... Sonuç? Soyup soğana çevrilen kamu kaynakları...
Böyle bir tabloda, isteyen istediği kadar süslü ya da hamasi söylemlerin arkasına saklanarak konuşsun; fark etmez. Pratiğe bakarız biz. Bu pratik bize ne dayatıyor? Binalar gelişirken, okullar, hastaneler gelişirken, içini neyle dolduruyoruz?
Örneğin bu nüfus politikası ile istediğiniz kadar yeni hastane, istediğiniz kadar yeni okul yapın... Binalar bitmeden, ihtiyaçlar çoğalıyor. Planlama yok çünkü. Gayle de yok... Dediğim gibi... Sürükleniyoruz.
Kurdeleyi Türkiye'den gelen bakan kesiyor; bizimkiler "teşekkür ederim" dahi diyemiyor... Çünkü aslında, yapılan icraatlarda rolleri de o kadar... Tören merasimi bitince, sosyal medyadan bize havalarını atıyorlar; o kadar...
(Hüseyin Ekmekçi)



