Kartalkaya Oteli ile İsias Oteli arsında farklı bir benzerlik var.  Her ikisinin de birleştiği nokta, ihmal ve fazla para kazanma hırsıdır.

            İsias Otel depremde yerle bir olurken yüze yakın insan o enkazın altında kaldı ve can verdi. Allah’tan gelene söyleyecek birşey yok. Lakin insandan gelene söylenecek çok şey vardır.

            Bolu’daki Grand Kartalkaya Otel tamamen yanıp bir enkaza dönüştü.  Ucuz malzeme, ahşap ağırlıklı inşaat, yangın merdiveni olmayışı ve cayır cayır yanarak ölen insanlar...

            Öyle gösteriyor ki Turzim ve Çevre Bakanlığına çok iş düşecek. Veya ilgili bakanlığa. Bilemiyorum sistem Türkiye’de nasıl çalışır.  Bütün otelleri denetleyecek teknik ve idari komisyonlar ve heyetler var mı?  Bölgelerdeki belediyelerle ilgili bakanlık arasında gidip gelen konular sonrasında, felaket kimin boynunda kalacak bilemiyorum.  Ancak gerçek olan birşey vardır ki, o da Türkiye’nin çeşitli illerindeki bütün otel işletmelerinin sıkı bir denetlenmeye ihtıyacı vardır.

            Haberlerden öğreniyoruz.  Oteldeki eksiklikler rapor edilmiş ama o rapor yerine ulaştırılmamış.  O rapor neden yerine ulaştırılmadı?  Veya rapor eden kişi nerden ve kimden çekindi.

            Aklıma torpil mekanizması geliyor.  Özellikle bu gibi işletmelerde işletmeci ile ilgililer arasında büyük muhabbetler olur. Söylemeye veya itham etmeye hakkım olmadığı gibi, kimseyi karalamaya da hakkım olmadığını düşünüyorum.  Yani rüşvet meselesi.  Veya tehdit ve şantaj meselesi...

            Otelin eksiklerini rapor eden memur belki de geleceği ile oynanabileceğinden korkmuş ve “Bana dokunmayan  yılan bin yaşasın” felsefesi ile hareket etmiştir.  Veya “Memleketi ben mi kurtaracağım” felsefesi...

            Otel sahibine söylenen yangın merdiveni konusu gündeme gelince o da “Sezon bitsin yapacağız” demekle yetinmişti.  İhmallerin giderilmesi gerekliyse halledilmesi lazım.  Sezon mezon asla beklemeye gelmez. İşte sezon başka türlü işledi.

            Ve daha bir sürü teknik araştırmalar...

            Şimdi İsias Otel sahipleri gibi Kartalkaya Otel sahipleri de tutuklandı ve konu yargıya gidiyor.  Sanırım yargı esnasında bir sürü şey ortaya dökülecek.  Suçlular belirlenecek.

            Yapılan açıklamaya göre yangın mutfakta başlamış ve bütün binayı sarmış.  Peki yangın nereden başlamış?

            Yangın mutfakta muhabbet yapan ahçıların açık bıraktıkları bir elektrikli ocakta olmuş.  Şimdi herkes “miş muş”larla konuşuyor.

            Ben yine bir kıyaslama yapmak istiyorum.  KKTC Turizm Baklanlığı’na bağlı olan Turism Plan Proje Dairesi vardır.  Bu daire, yapılacak herhangi bir otel veya turistik tesisin mevcut yasa ve tüzüklerine uygun olup olmadığını denetler ve herşeyin nizami yapıldığına kanaat getirince otel inşaatına onay verilir.

            Hatırlıyorum bizim bu dairemizin ne kadar hassas ve ne kadar titiz çalıştıklarını.  Kıbrıs’ta yapılacak herhangi bir proje, önce belediyeye, sonra Şehircilik Dairesine ve en son da Mimar Mühendis Odalarına gider ve onay verilir.  Buna ilaveten Otelleri denetleyen Oteller Encümenimiz vardır.

            Bizim etimiz ne budum ne?  Koskocoa Türkiye ile boy ölçüşebilir miyiz?  Sadece gerçek olan birşey vardır.  O da Türkiye’de meydana gelen facaialardan içimiz kan ağlar ve üzülürüz.  Tıpkı Hatay depremi ve Kartalkaya otelin yanışı gibi.

            Türkiye’nin çeşitli illerinde pek çok turistik tesis vardır.  Bence ilgili bakanlık kimsenin gözünün yaşına bakmaksızın bütün otelleri sıkıca denetlemelidirler. Bugün yangın, yarın deprem ve inşaatlarda malzeme hırsızlığı.

            İsias Otel sahipleri ve sorumluları için bir karar çıktı.  Lakin o karar felakete uğramış Şampiyon Meleklerimizin ailelerini tatmin etmemiş.  Onlara da istinafa gidiyorlar.  İyi de ediyorlar.  Giden canların bedeli ödenmez ama, bundan sonrakilere ders olması ve caydırıcılık gerçeklerine uymaları için verilecek cezanın canları yanan insanları tatmin etmelidir.

            Kartalkaya Otel sahibi ve daha da tutukluların sonu belli olacak bir yargıdan sonra.  Nerdeyse artık güneş yüzü görmeyecekler.  Bundan sonra hayatları demir parmaklıklar arasında geçecek.

            Eeee...  Bu dünya yapma etme dünyasıdır.   Yangında yakınlarını kaybeden insanlar da sokağa dökülmeyecekler mi?  Şampiyon Melekler’in aileleri gibi adliye sarayının önünde eylem yapmayacak mı?

            Gidenler geri gelmeseler de bu ve bunun gibi davaların emsal teşkil edeceğini düşünüyorum.

            Dün aldığımız bir başka haber.  Ne bileyim hangi apartman yıkılmış.  Neden yıkılmış?  Çünkü apartmanın altındaki iş sahibi dükkanını genişletmek için ana kolonu yıkmış ve iş yerini büyütmüş.  Sonunda da bina esas ana sütun ortadan kalkınca koca apartman yerle bir olmuş. 

            Ben diyorum ki, Türkiye’nin bütün illerinde bu ve bunlar gibi durumlar vardır.  Gün geçmiyor ki binalar yıkılmasın veya inşaat hırsızları yakayı ele vermesin.

            Bundan sonraki süreci gazete ve televizyonlardan izleyeceğiz.  İçimiz kan ağlasa da izleyeceğiz, empati yaparak.