Yaşayan kültür hazinelerimizden son temsilcilerinden birisi olan Hasan Paralı, kültürümü yaşatan “somut olmayan kültürel mirasın” koruması altında olması gereken bir değerdi maalesef dün onu son yolculuğuna yolladık. Çok değerli bir dostu ve üstadı kaybetmenin derin üzüntü içindeyiz.
Günümüzde halk anlatıcılığı geleneğini yaşatan son kaynak kişilerden birisiydi. Sözlü kültürümüzü günümüze kadar türküleri, manileri, ağıtları ve atışmalarıyla taşıyan Sayın Paralı, geniş bilgi ve kültür birikimiyle dinleyenleri kendisine hayran bıraktır özel bir kişiydi.
Ülkemizin iki ana dili olan Türkçe ve Rumcayı da pekiyi bilmekte ve 1974 yılına kadar Baf yöresinde yer alan düğünlerde kemanı ile katılarak Kıbrıs’a ait söyleyiş özellikleriyle maniler, türküler söyleyerek halkı eğlendirmeye gayret etmişti.
Kıbrıslıların geçmiş zamanlara ait tüm gelenek ve göreneklerini eserlerine yansıtan Sayın Paralı, bugünün yozlaşan toplumunu eleştirmekten de geri durmamaktadır.
Gelenek ve göreneklerimizi çok iyi bir biçimde yansıtıldığı ürünleri, sözlü kültürün, yazı geçirilmesi açısından çok önemlidir. Kayıt altına alınan bu eserler geleceğe emin bir biçimde taşınarak, ileriki kuşaklara kaynaklık ederken, geçirmiş olduğumuz sosyal ve kültürel değişimin, nasıl olduğunu ne biçimde kimler tarafından bozulduğuna da tarihsel bir mühür vuracaktır.
Halkın içinden çıkan ve halkımızın değerlerini çok iyi gözlemleyen, halk ozanımız Hasan Paralı bizlere birçok konuda kaynaklık etmekteydi.
Hasan Paralı yaşamı ve üretimi için şöyle demişti: “Baf in Yakacık (Magunda) köyünde, onbir çocuklu bir ailenin, dördüncü çocuğu olarak, 1944 yılında dünyaya geldim. İlkokulu kendi köyümde bitirdim. Ortaokulu Poli'de Kurtuluş Lisesi'nde okudum. O günkü şartlar benim daha öteye gitmeme mani oldu. Hayatımı kazanmak için işçilik yapmaya başladım.
Müzikle yakın ilgimden dolayı Kıbrıs havaları ile ilgili çok çalışmam oldu. Ancak dört satırın içine bir dünyanın sığdırıldığı, aşıkların aşkını, dertlilerin derdini, sevinçli olanın neşesini ve bunların toplamında bir toplumun kültürünün şifrelerini taşıyan manilerden çok etkilendim. Çok yaldızlı sözler bilmem size bunu yine manilerle anlatayım.
Dam üstünde kediler
Ekmek verdim yediler
Bizim Hasan PARALI
Mani söyler dediler.
Hasan Paralı mani söyler
Sevdiklerini eyler
Yoldan geçenner
Dururda O'nu diğner.
Deyip sizleri manî pınarında bırakıyorum...
Çağırsalar giderim
Gelmesini beklerim
O yare çok yakışdı
Boynundaki pelerin
Mektup aldım ağladım
Yollarını golladım
Mektubun cevabını
Hemen yazdım yolladım
Mektuplar gider gelir
Aracılar getirir
Yüz yüze görüşmedik
Bu dert beni bitirir
Gündüz oldu garannık
Mektubun ucu yanık
Yarime gitmek için
Bulamadık aralık
Arabası enişde
Yanına geldim işde
Köyün gizini sevdim
Size oldum enişde
Evinin önü yokuş
Pencereye gondu guş
Yarim uzakda galdı
Haber getirsin bayguş
Mendil bağladı dala
İşini godu yola
Böyce anam evdedir
Anaŋı bize yolla
Derelerin sazları
Serin olur yazları
İnsana hayat verir
Buraların gızları
Yaprak dalda sallanır
Fisdan geydi allanır
Dudakları çok datlı
Öpdük sonra ballanır
Sabır eridir daşı
Gözden akıdır yaşı
Gendime yar edemem
Böyle belalı başı
Çeşmeden akar sular
Evin önünü sular
Benim yarim çok nazik
Tokunmayın tez solar
Arklar dereye akar
Sevdiyim camda bakar
Biri görüp demesin
Anasından çok gorkar
Odun kesdim daha yaş
Bu yola godum ben baş
Bekledim da gelmedir
Yüreciğim oldu daş
Evlerinin kirişi
Ağzında altın dişi
Öyle yari neyleyim
Elinde yokdur işi
Denizde vardır balık
Gece oldu garannık
Gel yarim gavuşalım
Yeter artık ayrılık
Dağlarda olur yamaç
Balık tüfeyi gamaç
Seni görmek deyil
Sana sarılmak amaç
Yavaş oldum ezildim
Yollarına dizildim
Gittim yari görmedim
Onun için üzüldüm
Odun olur yanarım
Yokdur benim gararım
Herkes ne dersa desin
Birine yok zararım
Bacadan çıkar duman
Yokdur bu işe aman
Gel yarim gavuşalım
Geçmeden fazla zaman
Ağacın kölgesine
Ben yandım cilvesine
Madem beni sevmiyor
Ben yanayım nesine
Derelerin mersini
Yan devirir fesini
Geçerkan türkü söyler
Çok beyenir sesini
Beyaz oldu aklandı
Esmer oldu datlandı
Çok gücük yaşda sevdi
Her şeyine gatlandı
Bakdık sora uzar dağlar
Arkasında yarım ağlar
Ben o yere gideceyim
Yaprak dökünce bağlar
Dağları sardı duman
Yar geldi amman
Öyle bir yar sevdim ki
Hem paralı hem yamman
Şimdi sahatın beşi
Herkes sever beleşi
Gızlara goca bırakmaz
Mahallenin kör leşi
Gökte uçan arıdır
Ganatları sarıdır
Beni yardan ayıran
Bir sarışın garıdır
Potinneri gırmızı
Sevdiyim urum gizi
Aslını sorarsaŋz
Hristofyas'ın baldızı
Gadefleri çakalım
Keyfimize bakalım
El ayak çekilinca
Gel beraber yatalım
İşgimizi içelim
Gendimizden geçelim
Kimse bizi görmeden
Gel bu akşam gidelim
İşgi bizi bitirdi
Gendimizden geçirdi
Gel bu akşam sevgilim
Anam horoz bişirdi
Horozlar sabah öter
Var olan bize yeter
Allaha şükürler olsun
Başgası bizden beter
Mahzende şarap vareli
Kaç gün oldu geleli
Aylar seneler oldu
Sözümüzü vereli
Çakmağımı yakarım
Ateşine bakarım
Şarja söz söyleyenin
Çırasını yakarım
Çıra yakdım göresiŋ
Ateşine gelesin
Biri beni görmedan
Gucağıma giresiŋ
Sarmaşıklar sarardı
Yaprağına sarıldı
Aradığını bulamadı
Başgasına darıldı
Gara daş oyulur mu
Güzele doyulur mu
Güzel seven yiğidin
Golları yorulur mu
HASAN PARALI ve YAZDIĞI TÜRKÜLER
ARABİYE
Deŋizin kenarında
Gaybettim biçaçığmı
Çok gücüksüŋ a yavrım
Doldurmaŋ gucacığmı
Atla da gel yanıma
Dolanda gir goluma/goynuma
Çok üşüdüm a canım
Sokulacam goynuŋa
Çemberciği oyalı
Potinneri boyalı
Benim iki gözümün
Yüreciği yaralı
Atla da gel yanıma
Dolan da gir goluma/goynuma
Çok üşüdüm a canım
Sokulacam goynuŋa
Sepedi doldu daşdı
İşi başından aşdı
Bana geleceg deyi
Dağı daşı dolaşdı
Atlada gel yanıma
Dolanda gir goluma/goynuma
Çok üşüdüm a canım
Sokulacam goynuŋa
Sağlanamadı nisap
Dudmadı hiçbir hisap
İkimizin sevdası
Yazılacak bir kitap
Atlada gel yanıma
Dolanda gir goluma/goynuma
Çok üşüdüm a canım
Sokulacam goynuŋa
ALBA ALBA ALBA
Serildiler yattılar da
Savurdular/galdırdılar attılar
Üç guruş atmış para (da)
Seni baŋa sattılar
Alba alba alba
Altın gerdannık Alba
Yakında düğün vardır (da)
Dakınacam ben onda
Bir garışlık boyuŋ var (da)
Çeşit türlü huyun var
Hiç birşey agnamazlar (da)
Ne biçim bir soyuŋ var
Alba alba alba
Altın gerdanık Alba
Yakında düğün vardır (da)
Dakınacam ben onda
Duvarda sarı böcek (da)
Bu şans bize gülecek
Yarim yolda gelecek (da)
Bir öpücük verecek
Alba alba alba
Altın gerdanık Alba
Yakında düğün vardır (da)
Dakınacam ben onda
GİDMEM ANAM GİDMEM
Gidmem anam gidmem
Yollar uzakdır
Bu bize gurulmuş (anam)
Böyük tuzakdır
Gidmem anam gidmem
Ben yol bilemem
Hasda olsam anacığım
Saŋa gelemem
Ana benim bunda
Abam gardaşım
Evlenecek yaşa (anacığım)
Gelmedi yaşım
Gidmem anam gidmem
Budur huyumuz
Uzakda yaşamaz anam
Bizim soyumuz
Ben napayım anam
Yaban gocayı
Var söndürme anacığım
Bizim ocağı
Ben bundayım anam
Bunda galacam
Sevdiğim buralı anam
Onu alacam