Kıbrıs Türk şiirinin ve öykücülüğünün en önemli ismi M.Kansu hocanın şiir dünyasını ele alan “M.Kansu’nun Kıbrıs Türk Şiirindeki Yeri “adlı araştırma kitabı Kıbrıs Türk Yazarlar Birliği yayınları arasından çıktı.

Tüm gerçek öğretmenlerin Öğretmenler Günü kutlu olsun
Tüm gerçek öğretmenlerin Öğretmenler Günü kutlu olsun
İçeriği Görüntüle

Ahmet Uçar’ıı 302 sayfalık bu eseri tüm detaylarıyla hem şairi hem de şiirimizi inceliyor. Bu alandaki az eserlerden birisi olan bu çalışma, bundan sonra yapılacaklara da örnek niteliği teşkil ediyor. Kitabın sonunda yazarın şairle ilgili söyleşileri de yer almaktadır. Yazar eseriyle ilgili şöyle diyor:

“Şiirin ne’liği konusunda bugüne dek birçok şair, eleştirmen, teorisyen tarafından çeşitli tanımlar yapılmıştır. İlhan Berk, “Fırtınanın içinden gelen bir ses midir şiir?” diye sorarken Abdulkadir Budak’a göre “Şiir uyanıkken yazılan rüya”dır. Edip Cansever şiiri “Yapılan bir şeydir şiir; yuvarlak, kırmızı, geniş / En genişi en kırmızısı o ezilmişler katında” şeklinde tanımlarken Ülkü Tamer ise Şiir için Cevaplar şiirinde şu ifadelere yer vermiştir: “Şiir ateşin habercisidir, / yangının kundakçısı. // Yanardağın üstündeki kuştur şiir.”

Şairin varoluşu sadece şiir yazmaktan ibaret değildir. Şair, estetik üretiminin yanı sıra şiir üzerine düşünen, yeni bir gerçeklik arayan bir sanatçıdır. Ben de şiirin içimde bir yanardağa dönüşmesinden beri şiir üzerine düşünürken şiirin yeni bir gerçeklik yaratan, insana kendi yüzünü gösteren ve özellikle yeniliğin peşinden koşan, sanat olduğunu düşünmüşümdür. Buradan yola çıkarak şiirde yenilikçi arayışlara giren şairler, bende gördüğüm bir rüyanın bir başkasında gerçekleştiği hissi yaratır.

P H O T O 2025 12 02 15 15 16

Şair, Sisifos gibi bir cezayla lanetlenmiştir. Sisifos, Yunan mitolojisinde, tanrılara karşı gelmesi ve yaptığı “kurnazlıklar” nedeniyle sonu olmayan bir görevle cezalandırılmıştır. Bu ceza Sisifos'un devasa bir kayayı tepeye yuvarlamasıdır. Sisifos, bu kayayı ne zaman tepeye taşısa bu döngü yeniden başlamaktadır. Şiirin ne'liği üzerine düşünüldüğünde onun yenilikle ilişkili içerisinde olduğu söylenebilir. Nitekim edebiyatın ve şiirin günümüzdeki durumuna gelmesi de bu yenilikler sonucunda gerçekleşmiştir. Şair de yeni bir dil ve estetik altyapı yaratma uğraşındadır. Öte yandan şairin kendi dilini bulup özgün bir noktaya gelmesi de yeni bir sorunu oraya çıkarmaktadır: O da bir nehrin, yatağına alışmış olmasının yarattığı sıradanlıktır. Belli bir şiir anlayışı yarattıktan sonra orada takılı kalan şair artık yaşamını tamamlamış ve ölmüş sayılmaktadır. Nitekim şiirin sonu olmayan bir yol olduğu öncülünden hareketle belli bir noktada duran şairin gücünün kalmadığı yargısına ulaşılabilir.

Cemal Süreya, “Şapkam Dolu Çiçekle” yapıtındaki "Folklor Şiire Düşman" yazısında şairin yeniliğin peşinde koşması durumuna dil yönünden yaklaşmaktadır: "Şiirde de azalan verimler kanunu var. Dil bir açıdan işlendikçe o alanda elde edilen verimler bir noktadan sonra azalmaya başlıyor. Bu, bir bunalıma yol açıyor. Bunalımlar da yeni şiir alanları, yeni açılar bulunmasıyla sona erer hep." Şairin ustalaşmasını olumsuz bir durum olarak gören ve o noktadaki şairi ölü olarak düşünen Turgut Uyar ise Korkulu Ustalık yapıtındaki Efendimiz Acemilik yazısında bu konuya şu şekilde dikkat çekmektedir: “Halbuki acemilik. Efendimiz acemilik. Bir taş alacaksınız, yontmaya başlayacaksınız. Şekillenmeye yüz tutmuşken atacaksınız elinizden. Bir başka taş, bir başka daha. Sonunda bir yığın yarım yamalak biçimler bırakacaksınız. Belki başkaları sever tamamlar. Ama her taşa sarılırken gücünüz, aşkınız, korkunuz yenidir, tazedir. Başaramamak endişesinin zevkiyle çalışacaksınız.” Şiirin sonu olmayan yolculuğu, sürekli arayış içerisinde olması ve yolun sonuna geldiği sırada yeniden başlaması durumu Sisifos'un cezasına benzetilebilir. Şair de Sisifos'un devasa bir kayayı tepeye çıkarması gibi kendi şiirini bulmak ve edebiyata katkı koymakla cezalandırılmış durumdadır. Şair, amacına ulaştığı anda yeniden bir arayışa yönelmekte ve yeniliğin peşinden koşmaktadır. Bu durum da Sisifos'un lanetini çağrıştırmaktadır.Tüm bu unsurları düşündüğümüzde Sisifos, kayayı her tepeye çıkarışında nasıl tekrar en başa dönüyorsa şair de belli bir dile ulaştığında yeni bir dil arayışı içerisine girmektedir. Bu nedenle şairin Sisifos'un kaderini yaşadığı söylenebilir.

Kıbrıs Türk şiirine de bu açıdan yaklaşıldığında özellikle Şair-Yazar M. Kansu’nun bu yeniliğin peşinde olan, kendini içindeki ateşle yakıp yeniden yaratan bir kişiliğe sahip olduğunu düşünüyorum. Şair için an, estetik bir malzemedir. Şair, yaşadıklarını, gözlemlediklerini, olanı ve olması gerekeni imgesel bir dille ortaya koymaktadır. M. Kansu’nun şiir yolculuğuna göz atıldığında onun ilk şiir kitabı “İkinin Yaşamı”nı Ankara’da öğrenciyken orada tanıştığı bir başka Kıbrıslı Şair Fikret Demirağ’la ortak çıkardığı görülmektedir. M. Kansu’nun bu kitaptaki şiirlerinde Garip akımının etkileri dikkat çekmektedir. M. Kansu, Piramit Acısı kitabında İkinci Yeni hareketinin etkisi altında kalmıştır. M. Kansu, Fikret Demirağ’la birlikte İkinci Yeni hareketini Kıbrıs Türk şiirine getiren bir şair olarak da kabul edilmektedir. Şairin Direnişten Önce kitabında toplumsal bir şiire yönelim göze çarparken toplumsal yaraların imgesel ve kapalı şiirlerinde bile kendini ortaya koyduğu bir gerçektir. Şairin Marazlıyım Size ve Zamana kitabından itibaren Akdenizlilik ve Doğu Akdenizlilik odağında kendi kişiliğini bulduğu söylenebilir. Şair, bu kişiliği doğrultusunda Akdeniz bitkileri, uygarlıkları, iklimi, denizi, mitolojisi gibi birçok unsura şiirlerinde yer vermiştir. Şair, Japon şiir türü olan haiukuyu da 6 Mevsim kitabında kullanmış, birçok şiir kitabında resim ile şiiri birleştirmiştir. M. Kansu’nun şiirlerinin panoramasına bakıldığında onun yaşadığını yazana bir şair olduğu yargısına varılabilir. Çocukluğunu da sürekli yanında taşıyan şair o dönemlerde yaşadığı yalnızlığı, yoksulluğu estetik malzeme olarak kullanırken şiirine gerçekçi bir özellik katmaktadır. Aynı zamanda bir öykücü olan şairin şiirlerinde şiirle öykü arasında yakın bir ilişki kendini gösterirken, şiir teknikleriyle öykü tekniklerinin bir arada bulunduğu görülmektedir.

M. Kansu, bu şiir serüveninden de anlaşılabileceği gibi yeniliğin peşinde olan, olduğu yerde durmayan, gerçek hayatta olduğu gibi şiir dünyasında da yürüyen özgün bir kişiliktir. M. Kansu, yenilikçi ve üretkenliğiyle genelde Kıbrıs Türk edebiyatına özelde ise Kıbrıs Türk şiirine önemli katkılarda bulunsa da onun şiir yolculuğunu kapsamlı bir şekilde ele alan çalışmalar ne yazık ki yeterli düzeyde değildir. Bunun gerek Kıbrıs Türk edebiyatının kurumsallaşması gerekse de Kıbrıs Türk şiiri üzerine çalışacak kişilerin veri elde etmesi açısından büyük bir eksiklik olduğunu düşünüyorum. Beni bu çalışmaya iten unsurlardan birisi de bu eksikliği elimden geldiğince doldurmaya yönelik olan inancımdır.

“M. Kansu’nun Kıbrıs Türk Şiirindeki Yeri” adını taşıyan bu kitapta ise şairin şiir serüvenini kapsamlı bir şekilde ele almaya çalıştım. M. Kansu, daha önce de belirtildiği gibi şiirin yanında öykücü yanıyla da bilinirken bu çalışmada sadece şair yanı ele alınmıştır. Bu çalışma kapsamında M. Kansu’yla gerçekleştirmiş olduğum söyleşilerin onun şiirinin derinlerinde boğulmamak için bana yaşam olanağı sunarken ufkumu da açtığını söylemeliyim.”

P H O T O 2025 11 15 13 54 49

Ahmet Uçar Kimdir?

5 Şubat 1997’de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Lefkoşa ilçesinde doğdu. İlköğretimini Lefkoşa Atatürk İlkokulu, ortaöğretimini Demokrasi Ortaokulu, lise öğretimini Lefkoşa Türk Lisesinde tamamladı. Lisans eğitimini Uluslararası Kıbrıs Üniversitesinde Fen – Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde tamamladı. Yüksek lisans eğitimini ise Yakın Doğu Üniversitesinde yine Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde bitirdi. 2019’da Yeni Bakış, 2020-2023 yıllarında gazetesi ve 2024’te Bağımsız Gazetede muhabir, editör ve köşe yazarı olarak çalıştı. Lisans döneminde çalıştayda sunum ve edebiyat söyleşisinde moderatörlük yaptı. “Edebî Yolculuk” başlıklı sanat sayfasında şiir ve sanat konularında deneme yazıları kaleme alan Uçar, Prof. Dr. Şevket Öznur ile hazırladıkları “Kıbrıs Türk Şiirinde Kıbrıs Kültüründen İzler” ile “Lefkoşa’yı Yürümek I-II Kitaplarında Lefkoşa’yı Duyumsamak” bildirilerini ERPA 2023 Uluslararası Eğitim Kongreleri’nde sundu. “Kıbrıs Türk Şiirinde Kıbrıs Kültüründen İzler” bildirisi ERPA’nın bildiri kitabında yayımlanırken, “Lefkoşa’yı Yürümek I-II Kitaplarında Lefkoşa’yı Duyumsamak” makalesi ise Sakarya Üniversitesi Türk Akademi Dergisi’nde çıktı. Akademik yaşamının yanı sıra edebî üretimlerde de bulunan Ahmet Uçar, şiir sanatıyla ilgilenmektedir.

Şiirleri Afrika Pazar, Havadis gazetelerinde; İnsan Zaman Mekan, Uçsuz, Bakırdan, Eliz Edebiyat, Şiirden, Akatalpa, Yeni E, TEK, Derin Dergi, 21 Mart Şiir Dergisi, Şehir ve Duvardaki Delik dergilerinde yayımlandı. 2018-2023 yılları arasında tek yaprak oluşan TEK Genç Edebiyat ve Sanat Dergisi’ni çıkardı. 2016’da Fikret Demirağ Barışa Özlem Temalı Liseler Arası Şiir Yarışması’nda ve 2022’de Üniversiteler Arası Kâmil Özay Şiir Yarışması’nda birincilik kazandı. “Deniz Öksürüğü” başlıklı şiir kitabı 2024’te Lefkoşa’da Işık Kitabevi Yayınları tarafından yayımlandı.