Eskilerin yeri geldikçe kullandıkları “el gücüyle gerdeğe girenin hali nicedir” diye tanımladıkları deyiş var ya, gelişmeler, işte tam da güney Kıbrıs ın içine düşmüş olduğu halleri tasvir eden bir durumu gözler önüne sermektedir.

Güney Kıbrıs şimdide, güneyde Fransızların kalıcı bir şekilde  üs oluşturması ve bu üs te savaş gemileri bulundurması konusunda yeni bir iş birliğine gidileceği yönünde haberler ayyuka çıkmış durumda.

Hidrokarbon arayış ve çıkarılması, akabinde sevk i konusunda  Türkiyenin takınacağı tavırdan endişelenmiş olan Güney Kıbrıs yönetimi  adaya yeni ve güçlü iş birlikçileri davet ederek bu sorunu def etmeye çalışmaktadır.

Biz Türklerin “Diyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olmak” değişinin karşılığı Rum ya da Yunanlılarda mevcut mu bilmiyorum ama bunu hesaba katmadan , sonrasını düşünmeden gerçekleştirilmek istenilen bu yeni gelişme geleceği daha büyük belirsizliklerin içine çekecektir.

Esasen Kıbrıs adasında İngiltere nin iki üssü mevcuttur.

Zurih ve Londra anlaşmaları uyarınca var olan bu üsler yanında şimdide Fransızların üs oluşturması adaya ne getirir, ne götürür?

Rumların böylesine marjinal kararlar alıp uygulamaya sokması, Kıbrıs Türk yönetimi ile farklı oluşumlara sahip olmanın sınırlarını derinleştirmiyor mu?

Bu tutum karşısında, hem de çok yakın bir zamanda,

Türkiye nin adaya daha kalıcı bir şekilde üs oluşturmasına, sayı bakımından bu günkünün çok üzerinde asker ve askeri teçhizat yığmasına kim engel olabilir?

Deniz üssü tesis etmesinin kim önüne geçebilir?

İki toplum liderini yeniden bir masa etrafında buluşturmak için yoğun kulislerin yapıldığı hatta perde gerisinde karmaşık menülerin hazırlandığı bir dönemde bu yeni gelişme karşısında söylenebilecek tek söz “boşuna görüşme başlatmayın” dan ibaret olur.

Siz de boşuna zaman kaybına sebep yaratarak oyunun bir parçası olmayın!

Hele Yunan Dış İşlerinin sivri dilli Bakanı Kociasınyoğun alkışlarla karşılanan konuşmalarında buyurdukları gibi, oluşturulacak görüşme masasında daha güçlü olacakları ifadelerinin dayanağı, her halde adada müttefiklerinin oluşturmayı planladıkları askeri üslerden kaynaklanmaktadır.

Ya da Kıbrıs Türklerine o güven duygusunu bir türlü veremeyen tutum ve davranışların, perde gerisinde yapılan olası pazarlıkların sonucu gibi.

Bir kez daha vurgulamakta yarar görüyorum!

Ön koşul olarak garantörlükleri tartışılır olarak masaya getirilmesini kabullenmek, hatta ifadesine bile rıza göstermek Kıbrıs Türkünün geleceğini karanlıkların içine fırlatıp atmakla eş değerdedir.