Geçtiğimiz ay kabusa benzer günler yaşadık. Her ne kadar ülkemizde silah sesleri, roket patlamaları yaşanmış olmasa da yanı başımızda günlerce devam eden İran –Israil savaşı, savaşa başından beri müdahil olması beklenen ABD nin denge yoksunu başkanının maç yönetirmişçesine savaşa hakemlik yapması, güneyi bilmem ama KKTC de yaşayan bizleri epeyce telaşlandırdı!

Biliyorsunuz İsrail in genişleme hayallerinin başında Kıbrıs ın tamamı da var. Hatta Türkiye nin güney doğusunun tamamını da içine alan geniş topraklar var.

Yahudiler bu topraklara “vaad edilmiş topraklar” diyorlar. Bunu da saklamaya gerek duymadan söylüyorlar.

ABD Başkanının kaleme aldığı senaryo gereği şimdilik bölgede ateş kes hakim. Her iki taraf ta 12 gün süren savaşın galibi olduklarını iddia ediyorlar.

İran da halen yaşamakta olan bir dostumla telefonla görüştüm. “İran halkının direnci yerinde ama büyük tahribat var” dedi. Ateşkesin sürekli olacağına o da inanmıyor. ”Bir yerden yeniden başlayacaklar” diyor.

Bunca gürültüden sonra her şeyin süt limana döneceğini sanmak aptallıktır.

Başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere, savaşın içine Türkiye yi de çekebilmenin yolları aranıyor. Almanya da yayınlanan internet oyunlarında savaşın sonlanmasındaki etken olarak güya Türkiye den İsrai le atılan füzeler gösterilmeye çalışılıyor. Vizyonda şimdi bunlar pişirilmeye çalışılıyor.

Bütün bunların ABD odaklı senaryolar olduğu, büyük Yahudi hayallerinin gerçekleşmesi için uydurulmuş senaryolar olduğu ortada ama politikacıların havaya girme olasılıklarını da göz ardı etmemek lazım.

Oluşan sessizlik bana göre hayra alamet değil. Yaşananlar bir deneme idi, bir yoklamaydı. Böylesi bir gelişmede örneğin Rusya nın, örneğin Çin in tutumunun ne olacağının ölçülmesiydi.

Kıbrıs için durum daha da vahim. Tıpkı Filistin de geçmişte uygulanan yöntemler burada da uygulanıyor. Önce, çok masum gözüken toprak alımlarıyla işe başlanıyor arkasından kolonileşme yöntemleri ile alan genişletiliyor.

Ederinin çok üzerinde cazip rakamlarla topraklar bir, bir ele geçiriliyor.

Yerli insanlar tabir yerinde ise “ ne oldum delisi” oluyor. Sokaklarda Masaratiler, Lamburciniler, lüks Mersedesler kol geziyor ama zaman içinde bir de bakıyorsunuz toprak çoğunluğu Yahudilerin eline geçmiş.

Bilhassa KKTC de durum derinlemesine daha da kötü . Zira bu gidişi önlemek için harekete geçmesi gereken makamlar uykuda. Ortada dönen paraların ülke ekonomisinin ileriye gidişinin neticesi olarak halkı uyutmak işlerine geliyor.

Geçtiğimiz günlerde üst kademelerden emekliye ayrılan eski bir arkadaşımla karşılaştım. “Vaziyeti nasıl görüyorsun gardaş” dedim, gülerek bana “ çok şükür Adnan ım” dedi.

Dayanamadım ve“ bizim şükür çekmemiz önemli değil gardaş, önemli olan bizden sonrakilerin şükür şekip, çekememesi” dedim.

Ne acıdır ki ülke elden gidiyor ama biz uyuyoruz!