Antalya Diplomasi Formu’na “devlet parasıyla” rekor düzeyde en büyük katılım buradan gerçekleşti…
Cumhurbaşkanı, Başbakan, BB Yardımcısı, Dışişleri Bakanı, tüm parti başkanları (ana muhalefet dahil) ve daha bir yığın bürokrat hepsi oradaydı…
Haber ve fotoğraflara baktım…
“Kör gelin, kör kaynana” türünden “biz bize” çektirilen fotoğraflar…
Hiçbirinin “haber değeri” taşımadığı kesin…
Tatar, Anadolu Ajansı’na konuşuyor… AKP’nin “diplomatik başarısını” göklere çıkarıyor, bu kadarla da yetinmeyerek, “Antalya toplantıları, Davos toplantılarını geçmiştir," gazını vermekten geri durmuyor…
Erdoğan’ı, Çavuşoğlu’nu, övüyor da övüyor…
Sonra, kendi ülkesinin resmi haber ajansına değerlendirmeler yapıyor…
Diyor ki: “Dünyanın her yerinden devlet başkanları, dışişleri bakanları, sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri ve medya ile bir araya geldik…”
Tabii tüm bunlar, “gizli temaslar” herhalde… Kimsenin görmediği, bilmediği temaslar…
“Dünyanın her yerinden devlet başkanları” ile görüşüyor ama bir tek fotoğraf karesi yok…
Kendisi dışında görüştüğünü iddia ettiği bir tek yabancıdan, bir tek “dost ülke”den en küçük bir “cümle” bile yok…
Başbakan ise, “izleyici” olarak katıldığı oturumları, toplumuna “katılımcı” olarak sunuyor…
Aslında; Tatar ile Sucuoğlu’nun, “ayrılıkçı” politikalarının “Antalya Diplomasi Formu”nda zerre kadar “sempati” ile karşılanması mümkün değildi…
Dünyaya “Gelin, diplomasiyi yeniden kurgulayalım” iddiası ile çağrı yapılan bir platformda “diplomasiden kaçan taraf” olarak neyi anlatacaksınız?
Siz; “Kıbrıs’ta ancak egemen eşitliğimiz tanınırsa müzakerelere otururuz” dediğinize göre, “diplomasi” sizin neyinize? Antalya’da “diplomasiyi yeniden kurgulamaya” gelenlere masaya oturmamak için direnen politikanızı hangi yüzle savunacaktınız?
Elbette, bizim hoyrat milliyetçi Tatar ve çevresinin “masaya oturmayı reddeden” politikalarının “Diplomasi Formu”nda karşılık bulması beklenmezdi…
Kimsenin de bu “politika”nın oralarda kabul gördüğünü, anlayışla karşılandığını, neredeyse tanındığımızı iddia eden “yandaş” medya manipülasyonlarına itibar ettiğini sanmıyorum…
Ancak; “Antalya Diplomasi Formu” belki dünyada büyük bir “diplomasi” başarısına imza atmayı başaramadı ama bir başka “ülkecik”te, sessiz sedasız bir “darbecik” yapmaya vesile olmayı başardı…
Formun ev sahibi TC Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, işlerinin yoğunluğundan olsa gerek, “KKTC Dışişleri Bakanı” olan kişinin “kendi adamı” olmadığını son anda fark etti…
KKTC’de daha önceki kabinede Dışişleri Bakanı olan Tahsin Ertuğruloğlu’nun forma katılacağını sanıyordu. Oysa, KKTC’de seçimler yapılmış, yeni hükümet kurulmuş, Başbakan da Çavuşoğlu’na sormadan, Hasan Taçoy’u “Dışişleri Bakanı” olarak atamıştı.
Tabii, “Atadığınız adamı değiştirin, yerine Tahsin Ertuğruloğlu’nu getirin” şeklindeki emri derhal yerine getirildi ama KKTC’deki siyaset de ciddi biçimde sallandı…
Böylesine bir “hata”yı nasıl yaptıklarını, Çavuşoğlu’nun onayını almadan nasıl bakan atadıklarını, Tatar’ın bu “ayrıntı”yı nasıl gözden kaçırarak onay verdiğini kimse anlayabilmiş değil…
Oysa daha önceki “hükümet kurma” deneyiminde Başbakan Sucuoğlu, listesini hazırlamadan önce, TC’nin Lefkoşa Büyükelçiliği’ne gitmiş, oradaki “nabzı ölçmüş” ve Tatar’ın karşısına Ankara’dan “onaylı” bir liste ile çıkmıştı…
Tabii bu ziyaret “Elçi’den onay alma” şeklinde yorumlanarak tepki ile karşılaşınca da “Ne oldu, Sayın Elçim ile bir kahve de mi içemeyeceğim?” demişti…
Anlaşılan odur ki bu kez “kahve içme” bölümünü atladı, Tatar’ın da “boş saatine” geldi ve KKTC Dışişleri Bakanlığı’na Hasan Taçoy atandı. Taçoy, aslında AKP çevrelerinde “tutulan” bir isimdi. Üstelik, UBP Parti Meclisi, bakanlıklara, “halkın seçtiği” kişilerin atanmasına karar vermişti. Oysa Tahsin Ertuğruloğlu, seçimlere katılmamış, aday bile olmamıştı. Bir önceki kabinede “Meclis dışından” yer alması, kendi partisi içinde bile pek hoş karşılanmıyordu.
Ama olsundu… Çavuşoğlu, “Antalya Diplomasi Formu”nun açılışını yapmak üzereyken, Ankara ile KKTC arasında bir “diplomasi krizi”ne yol açmaktan zerre kadar çekinmiyordu.
KKTC Başbakanı gece televizyonda “kabine değişikliği yok” dedikten sonra, sinirli biçimde bunu iddia eden medya mensuplarını fırçalarken, ertesi gün birkaç saat içinde “operasyon” gerçekleştirildi ve Çalışma Bakanı istifa ettirilerek, yerine Dışişleri Bakanı kaydırıldı. Böylece Tahsin Bey’e yer açıldı.
Dışişleri için “Bulunmaz Hint kumaşı” muamelesi gören Tahsin Bey, MHP’nin de “dayatması” çerçevesinde, 17 gün önce makamı devrettiği kişiden Dışişleri koltuğunu geri aldı.
Tabii “diplomasi krizi” çözülünce, KKTC’nin neredeyse tüm siyasi makamları “Antalya Formu” için “davetiyelerini” alarak oraya uçtular…
Böylece TC’nin “Diplomasiyi yeniden kurgulamak” denince bundan neyi anladığı, uygulamalı olarak KKTC üzerinde denenmiş oldu.
Çavuşoğlu’nun, “en az Rumlar kadar egemen olduğunu ” iddia ettiği KKTC’de, Meclis’ten güvenoyu alan bir hükümetin 6. gününde, Dışişleri Bakanı’nı yerinden eden bu “yeniden kurgulanmış diplomasi” gerçekten dünyanın yüzyıllardan beridir tanımladığı “format”ı allak bullak edecek nitelikte…
Öte yandan, bu “operasyonda” zılgıt yiyen, aşağılanan, tükürdüğü yalatılan yerel siyasetçilerin güle oynaya Antalya’ya gidişleri ve yaşadıklarını normalleştirmeleri “insanlık formatı”nın ne kadar uzağına düştüğümüzü net biçimde gösteriyor…