Ah be FACEBOOK ah.
Ne kolaydır eline telefonu alıp bilmeden ,görmeden sormadan soruşturmadan öğrenmeden ahkam kesmek.
Alfabenin 29 harfi elinin altında, önünde bas bas yazsın. Hata o kadar akıllı klavye ki yanlış yazssanda kelimeyi düzeltir. Şimdi gündem KÖPEK’ten PARTİSİNDEN İSTIFA edenlere sıçramış.
Aman da ne aman. Her istifa haberine kalıplaşmış klişelenmiş sözler. Sanki ayni klavyeden çıkmış gibi yorumlar, aşağılayan ve ötekileştiren.
Mamma kesilmiş, arsa vermemişler, kredi vermemişler, kendini kızını oğlunu ise almamışlar, yalakalar ,yağcılar benzerlikte birçok yorum.
Belli ki bu yorumları yapanların çoğunluğu başka partinin ya mensubu, ya sempatizanı veya hiçbir partiyle bağı olmayıp mevcut düzene karşı olanlar. Peki bu düzeni beğenmeyip de bu düzeni savunan kişilerin istifa etmeleri, beğenmeyenleri memnun etmesi gerekmez mi? Mantık olarak memnun etmesi gerekir. O zaman da böyle olumsuz ve kişiyi rencide eden yorumlar niye yapılsın. Mesela "iyi ettin arkadaş, doğruyu gördün dostum, sende bizimle birlikte ol gibi yorumlar yapılması olabilirdi. Öte taraftan bakıyorum bir elin parmakları kadar insan bu istifa edenleri savunmaya çalışıyor.
Anladığım şu "Taşı sen savur ben susayım, ben savurayım sen sus" Demokrasinin yeni bir versiyonu bu olsa gerek.
Oysa ortak ve çok güçlü bir bağımız var. KIBRISLI TÜRK olmak.
Atış serbest.
(Hüseyin Cumaoğlu)
Sosyal medyada herkesin birbirinin hayatını gördüğü ve dolayısıyla bildiği yönünde güçlü bir algı oluştu. Oysa gördüğümüz şey, buzdağının yalnızca görünen kısmı. Asıl hayat, görünmeyen tarafta. Kimse kimsenin yaşamına dair, onun göstermek istediğinden fazlasını bilmiyor.
Üstelik gösterilen şey, seçilmiş ve kurgulanmış bir versiyon. Zamanlaması gerçeğe paralel olmayabilir, görüntüsü yaşanmış olana denk düşmeyebilir. Fakat sosyal medya öylesine güçlü bir simülak yaratıyor ki, gerçek olmayanı —seçilmiş, kurgulanmış, estetize edilmiş olanı— gerçeğin ta kendisi sanıyoruz.
Fotoğraflar, yakalanan anlardan çok, yaratılan anlara dönüştü. Gerçeği yansıttığı düşünülen fotoğraflar da yaratılan anların gösterilme aracına dönüşünce işler iyice karıştı. Blur zamanlar…
(Yetin Arslan)
Seçim yasaklarına aldırış etmeyin lütfen.
O, yasaya, hukuka, Anayasa'ya bağlı olanlar; ülkesini sevenler için.
Sizin için değil elbet.
Aldırış etmeyin!
Kuytu köşede unuttuğunuz bir rant varsa bence bugün de bir kaç karar alın.
Bakın, ne kadar çok insanı 2 gündür partisine küstürdünüz, kırdınız, üzdünüz.
Lütfen yasak vs aldırış etmeyin.
Çünkü sizin lugatınızda ülke sevgisi, kurumlara, yasalara saygı yok....
"Te da ki" rant var, hepsiniz B1R'siniz
(Aral Moral)
Ülkenin dingilinin koptuğunu, tuzun koktuğunu, çamura battığını, karanlık kuyunun dibinde olduğunu anlamak için Cumhurbaşkanlığı seçiminin gelmesi mi gerekiyordu ?
Yozlaşmanın, yolsuzlukların, yandaş düzenin, rant sevdasının ülke yönetimini ele geçirdiğini anlayabilmek için bugünün gelmesi mi gerekiyordu ?
Bu düzen hepinizi doyurmuş ki sin da gulle geçsin diye diye bugüne kadar geldiniz !
Bu gayrimeşru hükümet döneminde yaşananlara ses çıkarmayanlara, olanları normalleştirenlere, tüm bunları meşrulaştıranlara da selam olsun !
Geçelim bu "ne hale geldik" yakınmalarını, çünkü bugünler ayan beyan, bağıra çağıra, herkesin gözü önünde geldi !
(Turgut Alas)