Maraş: Rehin alınan bir fırsatın anatomisi
Evet, artık sağ cenah da Maraş açılımından söz etmeye başladı. Ne var ki bu geç kalmış ilgi, barışçıl bir vizyonun değil, artan Rum davalarına karşı "rövanş" alma hevesinin ürünü gibi görünüyor. Örneğin Bayındırlık Bakanı Arıklı’nın, Maraş açılımını bir tür misilleme olarak savunması, meselenin ne denli dar ve ham bir politik akılla ele alındığını gösteriyor. Oysa Maraş, sadece bir mülk meselesi değil; aynı zamanda Kıbrıs sorununun merkezinde yer alan adalet, hafıza ve barış konularının düğümlendiği bir simgedir.
Rum bireylerin AİHM nezdinde açtığı mülkiyet davaları ve son dönemde artan uluslararası hukuk temelli baskılar karşısında, Maraş’ı "koz" olarak değerlendirmek kısa vadeli bir siyasi manevra olabilir; ancak bu manevranın uzun vadede yaratacağı tahribatı göz ardı edemeyiz. Zira daha önce de gördük: 2000 yılında dönemin Cumhurbaşkanlığı seçimleri uğruna Maraş açılımı, kapalı kapılar ardında şekillenen yapıcı bir proje olmaktan çıkarılıp siyasi rehin alma operasyonuna dönüştürülmüştü. O gün açılmayan kapılar, bugün başka bir intikam duygusuyla zorlanmak isteniyor.
Ne var ki Maraş, bu ucuz hesaplara sığmayacak kadar karmaşık ve değerli bir meseledir. YAşayabilecek bir çözüm için Maraş’ın uluslararası hukuk çerçevesinde, tasarrufunu kaybetmiş Rum mal sahiplerine iade edilmesi elzemdir. Bu sadece hukukun gereği değil, aynı zamanda çürümekte olan kentin yeniden yaşama kazandırılması, barış için bir adım, gayrimenkul çatışmasının yumuşatılması ve TMK üzerindeki yapısal yükün azaltılması açısından da önemli bir adımdır.
Beş yıl önce, BM kontrolü altında açılacak bir Maraş karşılığında Kıbrıs'ı Türklere sağlanacak bazı avantajlar, güven artırıcı önlemler paketi çerçevesinde ele alınabilirdi. Ancak o tren çoktan kalktı gibi görünüyor. Yine de iade fikri masada duruyor. Durması da gerekli. Yaklaşık 30 bin eski sakinine mülklerini geri verecek, hem ekonomik hem de psikolojik bir iyileşme sağlayacak bu adım, sahici bir barış için ilk gerçek test olabilir.
Ama gelin görün ki, Maraş gibi kırılgan bir alanı "hukuki rövanş" gibi sığ bir motivasyonla ele alan bu hükümetin böyle bir yükü taşıyacak ne vizyonu ne de meşruiyeti kalmıştır. Mevcut siyasi iklimde Maraş açılımı ancak bir vitrin olabilir; içi boş, hukuken sakat ve diplomatik olarak itibarsız bir vitrin.
Maraş'ı açmak mı istiyorsunuz? O halde önce kapıları değil, iktidardaki zihniyeti değiştirin. Değiştiremezseniz istifa edin!
(Mete Hatay)
Karpaz’da freni patlayan minibüsteki öğrenciler gittikleri okulda da konteynerler içinde ders yapıyorlarmış.
Freni arızalı minibüste her gün canı burnunda öğrenciler konteynerler içinde ders yapmak için gidip geliyorlar ama öte yandan çuvallar dolusu para harcanarak Külliye yapıyorlar.
Neymiş; KKTC’nin İTİBARI artmış!
Söylenecek çok şey var ama ayıp ve kaba olacak diye vazgeçtim.
(Tayfun Çağra)
Anlaşılmayacak bir şey yok.
Federasyon da olsa, iki devletli da olsa, eşit egemen safsatası da kabul olsa, üniter devlete da dönülse ne isterse olsun bu adada hiç farketmez. O koçanlar yasal olarak kimin adınaysa; o evler, o araziler onlarındır. Sizin̈ değildir. Alsanız da satsanız da üstüne inkişaf yapsanız da mülkün sahibi mülkün sahibidir.
Benim açımdan tartışılacak bir konu yoktur.
(Besim Baysal)