Son birkaç gündür basında ve sosyal medyada sigorta reçete yolsuzluğuyla ilgili bir kısım doktor ve eczacılar tarafından yapıldığı iddia edilen eylemlerin bazılarının usulsüzlük teşkil ettiğini, bu nedenle polisin tahkikatını sürdürürken yolsuzluk yapanlar ile usulsüzlük yapanlar arasında bir ayırım yapması gerektiğine dair söylemler yer almaktadır.
Bu konuda polisin geniş çaplı bir tahkikatının devam ettiği ve mezkûr soruşturmaya ilişkin tutuklamaların olduğu hepimizin bilgisi dahilindedir. Durum bu noktada iken, polis nezdinde bulunan emareleri görmeden veya işlendiği iddia edilen suçla ilgili yeterli bilgi sahibi olmadan varsayıma dayanarak usulsüzlük yapan zanlıların tahkikatın bu aşamasında polis tarafından farklı bir prosedüre tabi tutulmaları gerektiği konusunda telkinde bulunulması kanaatimce yanlıştır ve yanlış sonuçlar doğurabilir.
Soruşturmayı yürütenlerin tarafsızlığı ve herkese eşit mesafede olmaları önem arz etmektedir. Her meselede olduğu gibi soruşturma bir bütündür ve bu olayın ortaya çıkarılmasındaki kamu yararı göz ardı edilmemelidir. Suçun ciddiyetini ve mahiyetini dikkate alarak polise tahkikatını sağlıklı bir şekilde yürütmesi için ancak kişi özgürlüğünü de gereksiz yere kısıtlamadan yeterli zaman ve imkân tanınması gerekir.
Bu aşamada, polisin kişisel görüşlerin ve önyargıların etkisinde kalarak usulsüzlük mü yoksa yolsuzluk mu ayırımı yapmasının yanlış olduğu ve bu değerlendirmeyi yapacak olan mercilerin Başsavcılık ile Mahkemeler olduğu kanaatindeyim.
(Emine Dizdarlı)
YAZI YORUM.
"NERDEN BULDUN YASASI"
Hade getirin meclise Hadi yasallaştırın KKTC yasaları içinde en gereklisi hayata geçsin.
Hatta kendinizden başlayın. Yok benden başlayın. Gelin Reno TX arabayı nerden buldun diye sorun, banka hesaplarımı mal varlığımı sorun. O yetmezse eşimi çocuklarımı sorgulayın. Varsa bir eksiklik hepsini alın devletime helal olsun. Devlet çarkına boynumuz kıldan incedir.
Yapamazsınız. Ne iktidarı ne muhalefeti.
(Hüseyin Cumaoğlu)
Mesele ciğeri beş para etmeyen birinin tüm bir öğretmen camiasına söylediği en hafif tabirle ağıza alınmayacak aşağılayıcı ve ayrımcı konuşmaları değildir. Mesele öğretmenlerin itibarının ve değerinin yerin dibine batırılması ve herhangi birine istediği anda öğretmene saldıracak ortamın sağlanmasıdır.
(Besim Baysal)
Affedin Öğretmenlerim!
Bir Kadın…
Bir Anne…
Basın çalışanı.
Kadın Öğretmenlere O sözler nasıl bir ruh halinde söylenmiştir.
Körkunç bir Akıl tutulması yaşanmıştır.
Söyleyeni utanç duyulacak bir duruma düşürmüş, vicdanlar da mahkum etmiştir.
Bir annenin ağzından çıkan bu sözler…
Öfke değil, samimi olarak üzüntü duyuyorum.
Onun adına ben utanıyorum.!
Öğretmeni savunma veya koruma ihtiyacı hiç hissetmiyorum.
Bu büyük ayıbı yapan insanın özrü kabul edilmese de, hak etmese de “Öğretmenler Kurul Kararı” ile affedilmeli ancak sözleri unutulmamalıdır.
Vicdanıyla baş başa bırakılmalıdır.
Bundan daha büyük ceza yoktur.
(Eralp Şerifoğlu)
İfade özgürlüğü ile halkı kin ve nefrete sürükleme söylemleri yan yanadır. Her fırsatta ifade özgürlüğünün arkasına sığınmayın..
Ne yazık ki, halkın içinde bu düşüncede çok sayıda insan var.
(Hasan Gündüz)



