“Süleyman Uluçamgil yirmi yaşına kadar yazdığı şiirleri o yaşına kadar kimse kolay kolay sığdıramaz şiirleri Kıbrıs’ta şairler aslında birbirlerini çekiştiren kişilerdir. Osman Türkay ‘a ona bu Süleyman’ın kitabını gönderdiydim bir kenera attım dedi. Ne olacak yirmi yaşındaki çocuğun şiirinden ne olacak dedi daha sonra bir zaman açtım ve karıştırdım ve Lorka Lorka diye yanıma geldi yani Osman Türkay’dan böyle bir yorum gelmesi müthiş birşeydir yayınlayan benim ve elli yüz defa okumama rağmen neler keşfederim Süleyman’dan .”Orbay Deliceırmak

I M G 6889

Kıbrıslı Türklerin Çanakkale savaşı niteliğinde Erenköy Direnişi özellikle aydın kesimin mücadelesi anlamında çok değerlidir. Geçen hafta yaşanan piyango bileti üzerine Erenköylü mücahitler yerine Rumların düzenli ordusu (RMMO) fotosunun konması, ülkemizin insanlarının kendi kültür ve tarihlerinden ne kadar uzak olduğu ,belli yaştaki kuşağın hiç bilmediğini bizlere göstermektedir. Okunmasa bilinmez, kitaba değer verilmese olacağı buydu.

Bu direnişte şehit olan Kıbrıs Türk şiirinin genç yaşta şehit olmasına rağmen en büyük isimlerinden birisi olan Süleyman Uluçamgil, kullandığı sözcüklerle ve yarattığı şiir diliyle, yazınımızda her zaman ayrı bir yeri olan büyük bir ustadır. Onu lise yıllarında yetiştiren Türkiye’nin usta şairi Arif Nihat Asya’nın elbette gelişiminde çok büyük bir katkısı vardır ama M.Kansu hocanın aktardığı bilgilere göre Arif Nihat Asya, sürekli Süleyman Uluçamgil’le ilgilenir ve onun ileride çok büyük bir şair olacağını etrafındaki öğretmen dostlarına söylermiş. Hocanın yanılmadığını Uluçamgil’in şiirlerini okuyunca çok iyi anlıyoruz.

Emekli savcı, deneyimli hukukçu Hakkı Celal Önen, o gün yaşananlara şöyle aktarıyor: “1964 Temmuz ayında birçok arkadaşım gibi ben de Erenköyde gönüllü mücahitlik yapıyordum. O günlerde (20 Temmuz tarihinde) Mansurada olan Mangamızdan ayrılarak Bozdağ'da (Aytotoro) bulunan Rah. Naci Talat'ın mangasına görev yapmak için köyden ayrıldığım sırada Naci'nin Mangasında görevli Salâhi ile karşılaştık ve birlikte Bozdağ'a yürümeye başladık. Yolumuzun üstünde küçük bir Rum köyü olan Mosfilari köyüne yakın yol içinde Middle East takvim sayfasına sarılı kırmızı mantinli bir kutu bulduk, aldık ayni zamanda şüphelendik tuzak olabileceği konusunda. Hatta dere içinde koyup piyade tüfeği ile üstüne ateş etmeyi bile düşündük ama öyle de yapmadık ve elimizde köye doğru yürüdük. Bir ara Salahi mantini çözüp takvim kâğıdını da açtı ve bana çinko bir kutu olduğunu gösterdi, daha da çok süphelendik ve o şekilde Manganın olduğu yere geldik. Arkadaşlara "bakın ne bulduk" diye gösterdik. O sırada ben de sırt çantamı çıkarmak için odaya girmiştim, Naci "açmayın be bomba olabilir "diye o gür sesi ile bağırıyordu. Hüseyin Celâl da yatağında yatıyordu. Odada diğer manga arkadaşlarımız da vardı. Başımı kapıdan dışarı uzatıp baktığımda Süleyman’ı şüpheli kutuyu Salâhi’den alarak olmayabilir de dediğini ve açmak için hamle yaptığını gördüm ve odada hepimiz "açma " diye bağırıyorduk. Veee aniden bir büyük, kulakları sağır eden bir patlama sesi duydum ve karşıdaki çamaşır ipinin koparak yere düştüğünü gördüm, panik içinde idim/idik , dışarıda iki arkadaşımız yerde yatıyordu, panik içinde evin dışına çıkıp yardım diye bağırıyordum. Hemen bir van araba geldi ve iki yaralı arkadaşımızı koyarak gönderdik ancak Şehit olduklarını öğrendik. Olayın olduğu yerden bazı vücut parçalarını toplayıp oradaki ağacın altına gömdüğümüzü hatırlıyorum. Hüseyin Celâl arkadaşımız da bu olaydan yaralanmıştı. Şehit olan Süleyman ve Salâhi arkadaşımıza Işıklar içinde huzurlu istirahatler diliyorum. İlerleyen günlerde de Erenköy Savaşları ve Türkiyenin Uçaklar ile müdahalesi oldu ve topluca ölümden kurtulduk. Bu vesile ile Erenköy’de o dönemde mücahitlik yapmış komutan ve arkadaşlarımdan vefat edenlere huzurlu uykular sağ olanlara sağlıklı bir yaşam dilerim.”

Yattığı yer nur olsun. Şiiri ve sanatıyla sonsuza dek yaşayacak.

I M G 6888

Süleyman Uluçamgil kimdir? (Dağyolu (Fota),1944, - Bozdağ ,1964)

1944 yılında Dağyolu(eski adı Fota)’nda doğdu. Lefkoşa Türk Lisesi'ni bitirip, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne devam etti. Adadaki toplumlararası çatışmalar şiddetlenince, Erenköy'ü savunmak için, üniversiteli arkadaşlarıyla Kıbrıs'a döndü. Ne var ki, bir saatli bombanın patlaması sonucu 21 Temmuz 1964 yılında şehit oldu. Şiirleri, 1960-1963 yıllarında Nacak, ölümünden sonra 1967- 1968 arasında Akın-Sanat gazetelerinde yayımlandı. Arkadaşı Orbay Deliceırmak'ın girişimiyle kitapları basılan Süleyman Uluçamgil yetenekli bir şair olarak değerlendirilmektedir. Adanın havasını, son derece canlı, akıcı ve duyarlı bir biçimde ve de Kıbrıs ağzına şiirinde yer vererek, kendine özgü bir şiir dili yarattı.

Süleyman Uluçamgil, 20 yaşında yitirdiğimiz yetenekli bir şairdir. Kısacık ömrüne çok şeyler sığdırabilmiştir. Yalnız şiir alanında değil, düzyazı alanında da eserleri vardır. Bütün eserleri; Orbay Deliceırmak tarafından derlenerek, şehit oluşundan 25 yıl sonra kitaplaştırıldı.

Süleyman Kitap

YAYIMLANMIŞ ESERLERİ:

1-Bir Şehitten Seslenişler (Orbay Deliceırmak tarafından yayımlandı, Lefkoşa, 1964),

2-Asi (Orbay Deliceırmak tarafından, kendi şiirleriyle birlikte yayımlandı, Lefkoşa, 1966),

3- Bütün Eserleri (Orbay Deliceırmak'ın derlediği şiirler, mektuplar, oyunlar, yarım kalmış roman, Lefkoşa, 1989).

KIBRIS-TÜRKİYE

İnanıyorum bir tek vatana

Yüreklere değgin dibelikten

Ne çıkar aramızda Akdeniz varsa

Ne fark var aramızda

Hep aynı sınırlarda sıvanmışız

Kimimiz “ölürken” diyoruz

Kimimiz “ölürkana”.

HİSARLAR

Hisarlar şehir şehir yöremizde şahidimiz

Vatan olmanın tadını

Bizim zorlunun zorlusu gelişimizle

Tatmışlar

Evler köy köy içimiz, dışımız evler

Kerpiç evler, ak sıvalı evler, taş evler

Gönüllerimizle çöpelli köşelerinde

Gazi tuğlar, gazi kılınçlar

Bilirsiniz bizi

Sahiplerinizin torunlarıyız

Bilirsiniz...

Ve sen

İngiltere'nin sömürgeler bakanı

Bilmezsin

Bizi.

Kıbrıs'ta Süleyman derler bir Türk var

Soyu sopu bir boy toplumun

Tutsaklıktan içi kan ağlar

Bilmezsin

27 Ocak 1958 işte

Bugün için günü geldi

Öğrenmelisin.

Sen

İngiltere'nin sömürgeler bakanı

Bilmezsin

Lefkoşa'nın Girne Kulesi’ni

27 Ocak 1958 işte

Bu gün için günü geldi

Öğrenmelisin

Hisarlar hisarlar

Zorlu hisarlar

Yağ kazanlarının kızgınlığına

Taşı taşına şahit hisarlar

Gönlümüz kanımızla taşlarına hakkedilmiş

Ölürken gülenlere aşık hisarlar

Hey hisarlar hisarlar

Taşı taşına üzgün

Dert ortağı hisarlar

Verin taşınızı toprağınızı

Bunlar fethin insanları

Verin vatan olmayı onlarla tatmışlığınızı

Atsın Memedler İbrahimler

Düşmanın delikli tüfeğine,

Uçağına, topuna, zırhlısına

Atsın

Fırlatsın

Çarpışır da tutsaklığın dayanılmaz ağırlığı

Gönüllerin kutlu ereğiyle

Mahsun bakışlarımızla hisarlar

Dört yüz yıl önce o şanlı fethin azmiyle

Ufaldığı gözlerde

Büyür büyür de şimdi

Arkadan ecelsiz

Kara ölüm gibi

Zindan olurlar.

Çek telgrafçı telgrafını

Bugün için günü geldi

Benden selam söyle

O sömürgeler bakanına

Hangi hakla yerleşmiş vatanıma

Buradakiler insan mı değil

Zencir bileklere düşman mı değil

De ki tarih okusun

Tarih düşünsün

Yazar Şevket Öznur’dan bir kitap daha
Yazar Şevket Öznur’dan bir kitap daha
İçeriği Görüntüle

Düşünsün de kulakları aşınsın

Moskof olsun

İngiliz olsun

Fransız olsun

Ne olursa olsun

Söyle ki kendine, milletine düşmanlığım

Çoktur

Devamını isterse söyleyecek başka sözüm

Yoktur.