banner913
banner932
banner964

Ersever Beyaz’dan ‘Anılarda Kalan Köy Arpalık’ çıktı

banner476

banner974
Ersever Beyaz’dan ‘Anılarda Kalan Köy Arpalık’ çıktı

banner971

2003 yılında sınır kapıları açılınca doğal olarak hepimiz doğduğumuz yerleri veya atalarımızın doğduğu toprakları görmek için Güney Kıbrıs’a akın ettik. O yıllarda yine Altay Burağan,Mahmut İslamoğlu,Eralp Adanır ve ben yaklaşık 5 yıl boyunca köy köy kasaba kasaba gezerek tüm bu yerleri kayıt altına alıp, belgesel-kitap projesini yaşama geçirmiştik. İzler Silinmeden adıyla 3 ciltlik cd-kitap projemizle biraz olsun bu Ata topraklarını gençlere tanıtmayı başarmıştık. Bu gezilerimizden birisi Lefkoşa’ya yakın olan babamın köyü Matyat gibi ilk Rum saldırılarının yapıldığı köylerden birisi olan ve 1964 yılından sonra bir daha dönülemeyen Arpalık veya Rumların Aysozomona, dedikleri köyle ilgili Ersever Beyaz, bir kitap yazdı. Bu kitap geçen günlerde Büyük Han’da tanıtıldı. 188 sayfalık 4.bölümden oluşan eserde köyle ilgili bilgiler verilirken birçok köylüyle de röportaj yapılarak fotoğraflarla bizlere aktarılıyor. Bir zamanlar Kıbrıs Efsaneleri kitabını Ali Nesim hocayla yazarken  Erdoğan Arpalıklı hoca ile bir söyleşi yapmıştık bize köyüyle ilgili şu bilgileri aktarmıştı: “1943 yılında eski adıyla Aysozomono, yeni adıyla Arpalık köyünde doğdum. Arpalık adı eskiden beri bilinmekle beraber, resmen 1958 verilmişti. O zamanlar köyümüzde, Federasyona bağlı “Gençlik Derneği” yani klüp vardı. Futbol, yastık yarışı, köyler arası koşu, maçlar gibi kültürel faaliyetler yapılırdı. Kütüphanemiz bile vardı. Köydeki Eski Şehit Mezarlar: Köydeki cami ve okul, köyün eski mezarlığı üzerine yapılmıştır.

Hemen okulun ve caminin arkasında Osmanlı zamanından kalma “şehit mezarları” olduğu söylenen mezarlar vardı. Bunlar Kıbrıs’ın fethine katılmışlardı. Mezar taşları, sert badem taşından oyulmuş ve kavuk şeklinde idi. Köylü bu mezarları korur ve her bayramda, arife günü temizler, bakımını yapardı. Köylü bu mezarlara saygı gösterirdi ancak tapınmaz, adak yapmaz, üzerlerine bez sarmazdı. Sayıları 8-10 kadar belki de daha fazla idi. 102 Nifi -Gelin Panayırı: Daha önce anlattığımız gibi Nifi, yani “gelin” panayırı, yerli Rumların panayırı idi. Ama Türkler de katılır, gezer ve satıcılık yapardı. Köyden veya diğer köylerden Türk kız ve kadınlar koca bulmak için Ayos’a adak yapmazlardı. Adak yapıp ta adakları kabul edilip koca bulan ciraların, bir sene sonra panayır günü toplu olarak Lefkoşa metropoliti tarafından nikâhları kıyılırdı. Şehirgeli Tepe Efsanesi: Aslında bir çadır büyüklüğünde, küçük bir tepe olan bu tepeye köylümüzde, “Şehirgeli Tepe” derler. Bana göre, bu tepe, adanın denize batıp çıktığını gösterir.. Efsaneye göre köyümüzde eskiden yörükler yaşarmış. Köydeki yörüklerin ve bölgenin bir ağası varmış. Bu çok zengin bir ağaymış, herkese yardım edermiş. Adam ölmüş. Karısı ise çok fena bir kadınmış. O sene kıtlık olmuş. Ağa herkese yardım etiği için köylü hanımağaya gitmiş, yardım istemiş. Köyde eskiden zahire depolamak için kullanılan yerin içinde, küp şeklinde büyük depolar vardı. Zahire onların içinde depolanır, bir seneden öbür seneye saklanırdı. Ağa bütün köylüye yardım ettiği halde karısı çok fenaymış, kimseye el uzatmamış. Buğdaydan un yapmış, hamur yapmış, oturmuş erişte keser. Dışardan ak sakallı bir adam gelmiş “bir parça hamur da bana ver, çocuklarıma götüreyim, çok açtırlar” demiş. Kadın vermesin diye hamurun üstüne oturmuş, etekleriyle örtmüş, hamur her yerine yapışmış. Utanmadan: “ne hamuru” demiş, 103 “hamur mamur yok.” Adam, demiş ki: “Dilerim Allahımdan seni daş etsin”. O saat şehriyeler daş olmuş, kadın da daş kesilmiş. Tepenin üstünde şehriye şeklinde ve mekik şeklinde taşlaşmış fosiller vardır. -Biz onlara “gadda” derdik.- Dediklerine göre bunlar kadının taşlaşmış şehirgeleriymiş, mekik şeklinde olanları da cinsel organıymış. Hâlâ bu “Şehirgeli tepe”de fosiller vardır. Sanki insan eliyle yapılmış gibi düzgün, çadır şeklindedir. Tabii zamanla aşınmış gibidir. Zahire depolarına gelince. Bu depolar, köyün belirli bir bölgesinde, sert zeminli toprağa iki metre derinliğinde ve çapında kazılır, içi ince çamurla sıvanır ve kuruduktan sonra içine ateş yakılarak yüksek ısıda pişirilirdi. Böylece toprağa gömülü küp şekilli zahire depoları elde delirdi.. Son zamanlara kadar bu depolar kullanılırmış. Leylâ Pınarı Efsanesi: Şehirgeli tepenin altından geçen, Tilki-Aligo deresi, Bodamya ve Dali’nin ortasından geçen dere ile birleşirdi. Bu iki derenin birleştiği yerde, Aligu (Ali dayının lakabıdır)nun bahçasının ucunda, bir pınar vardır. Sanki yatan iki insanın arasından çıkan bir pınar gibidir. Adı Leylâ Pınarıdır. Akar ve dereye birleşir. Efsaneye göre, uzak köylerin birinde, ağanın kızı ve çobanı, birbirlerini sevmişler. Çoban, kızı kaçırmış. Baf’tan dağı (Trodos’u) geçip oraya gelmişler. Oğlan, toprağı kazıp bir pınar bulmuş, su içmek için eğilmişler, ama yorgunluktan takatları kalmamış, oracıkta su içerken ölmüşler. Pınarın 104 çıktığı bu yere yukarıdan bakıldığında, iki taftaki toprak “sanki yatan iki insan”. Arpalık Efsanesi: Köye adını veren efsanedir. Efsaneden çok gerçeği anlatır. Günümüze kadar gelen bu olayı büyüklerimiz şöyle naklederler. Kıbrıs’ın fethi esnasında Lefkoşa savunmasına katılan Lala Mustafa Paşa’nın bir kumandanı varmış. Lefkoşa’nın fethinde üstün başarılar göstermiş. Bragadino, ki Mağusa kalesinin kumandanıdır, bu komutanı kaçırtmak ve Türk askerinin moralini bozmak için adamlar yollamış. Kırk tane adam kaçırmışlar, götürüp Mağusa Kalesi’ne hapsetmişler. Ama bu komutan aralarında yokmuş. Kıbrıs’ın fethi tamamlandıktan sonra bu bölgede “Ayos” olduğu için kimse yerleşmemiş. Komutan bu verimli bölgeye talip olmuş. O zaman, Serdar Lala Mustafa Paşa borazana demiş ki: -“Borunu çal”. Şehirgeli Tepe’nin olduğu yerde borusunu çalmış, o esnada rüzgâr kuzey batıdan güney doğuya doğru esmekte imiş. Dolayısıyle sesi duyan askerler, sesi duydukları en uç yerlere tuğ dikmişler. İşte bu arazi, bu kahraman komutana verilmiş. Adına da “Arpalık” denmiş. Bu arazi güney doğuda Dilekkaya’nın yanında Tınaztepe’den başlar batısı Arpalık, doğusu Dilekkaya toprağıdır. Meşhur Margo Çiftliği, Arpalık toprağı içindedir. Yumurta şeklindeki bu arazi doğu-batı istikametinde 6.5 mil uzunlukta ve Atalasa’dan başlayarak Bodamya’ya kadar uzanan 3 mil genişliğinde çok verimli bir arazidir. Bu komutana tımar olarak verilen ve bölgeye yerleşen askerler bu araziyi ve aileleri eker-biçer onda birini de öşür olarak devlete verirlermiş. Böylece bu topraklar, askerlerin atlarının bakım yeri ve arpa yetiştirilen yer olduğu için adı da “Arpalık” olmuş. Bu arazi içinde akarsular ve sulama kanalları vardır. Hâlâ daha Ercan Havaalanı’ndan başlayarak ta köye kadar uzanan kanalların ve savakların kalıntıları bulunur. Anlattıklarına göre adanın en iyi atları bu bölgede yetişirdi. Hatta Barsak Tepe’nin üstünde at koşturulur, cirit oynanırmış. Dedelerimiz bunu yetişmiş. Bu tepenin üstü dümdüz, geniş bir mera yani köyün ortak otlak alanı idi. 1957-58 yıllarında buraya köyün futbol sahası yapıldı. Tepenin üstü ve yamaçlarından köyün yakacak ihtiyacı da karşılanırdı. Tepeden sökülen tülümbeler, şinyalar, budanan alıçlarla yakacak ihtiyacı karşılanırdı. Köyde Bayram Bayramlarda erkekler namazdan sonra birbiriyle bayramlaşır ve sonra sıra ile bütün evlere “El öpmeye” gidilirdi. Birinci gün bu şekilde geçerdi. İkinci gün herkes velesbitiyle, eşeklerle ya da yaya olarak gün doğmadan yola çıkarak Hala Sultan’a giderlerdi. Hala Sultan’da namaz kılarlar, namazdan sonra “Allahümmesalli” diyerek kutsal taşın etrafında dönerlerdi. Ondan sonra tekkenin bahçesinde kurbanlar kesilip piknik yapılırdı. Bugün, anlattığımız gibi köyde kalan hiçbir ev, yol yoktur. Bir zamanlar yemyeşil, verimli, bahçalık olan köyde kimse yaşamaz.Sadece Rumlar su kuyularını ve bahçaları kullanırlar.”
Bol okumalı günler dileriz
 
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.