banner913
banner932
banner1012

Değirmencik Masal Kitabı Çıktı

banner1020

Nurperi Özgener’in derlediği Utku Karasu’nun çizdiği Değirmencik masal kitabı geçen günlerde Kültür Dairesi yayınları arasından çıktı. Kıbrıs Türk masalları arasında çok bilinen benim ve diğer araştırmacılarından yayımladığı ve birçok varyantları olan bu eser mesel geleneğinin yaşatılması ve gençlere tanıtlaması açısından önemli.

banner974
Değirmencik Masal Kitabı Çıktı

banner971

Masallar, ülke insanlarının ortak yaratısının ürünüdür. O kadar çok sevilmektedirler ki, çoğu zaman değişik coğrafyaların birbirleri ile kaynaşmasını sağlayarak insanlığın ortak mirası haline gelirler.  Masallar ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa aktarılan, ancak aktarılırken yaşanan çağın gereksinimlerine, beklentilerine, özlemlerine göre yeniden şekillenen, doğa dışı varlıkların zaman dışı mekanlarda insanlarla yaşadıkları olağanüstü olayları  dile getiren bir anlatı türüdür. Hani, televizyonun veya daha yakın zamanda bilgisayarın tüm zamanımızı çalmadığı günlerde,  annelerimizin bizi erken erken uyutmak için yatağımızın başında veya ninelerimizin, dedelerimizin torunları bir araya geldiğinde sükûneti sağlamak için ballandıra ballandıra anlattığı bir edebi türdür, masallar. Kıbrıs’a ait olmasa da daha ilk okumaya yazmaya başladığımız günlerde, sık sık karşılaştığımız bir öğretim aracıdır, masallar. Bazen öğreticidir, ama çoğu kez eğlendirici. Biz farkında olmasak da çok küçük yaşlarda onlarla başlayan arkadaşlığımız, tüm yaşamımız boyunca kimliğimizle kaynaşarak sürer ve gider. Onlar hep benliğimizin bir köşesindedir; çocukluğumuza olan özlemimizin ya da gerçekçi olup da imkânsızı istememizi sağlar içimizdeki çocukluğun bir parçasıdır. 
Günümüzde çocuklar için masal kahramanlarının yerini, giderek çizgi film kahramanları almaktadır. Diğer taraftan, ne yazık ki, otantik Kıbrıs masallarını bilen kişilerin sayısı da gün geçtikçe azalmaktadır. Okullarımızda çocuklarımızı eğitmek için farklı ülkelerin öyküleri, masalları, fablları kullanılmaktadır. 
 
Bir edebi tür olarak  masalların başlıca kullanıcısı kuşkusuz çocuklardır. Demek ki, Kıbrıs masallarını unutulmaktan kurtarmanın başlıca yöntemi, doğrudan kullanıcısına, çocuklarımıza ulaştırmasıdır. Otantik masallarımız, psikolojik ve pedagojik değeri dikkate alınarak günümüz Türkçesi ile yeniden düzenlenir ve okullarımızda öğretmenlerimiz tarafından önerilirse, çocuklarımız bir yandan kendi masalları ile okuma-yazma öğrenme olanağına kavuşacak, bir yandan da masallar geleneksel işlevlerini yerine getirebilecektir.  
 
KOCAKARININ DEĞİRMENCİĞİ
Vaktin birinde bir kocakarıcık varmış. Kimi kimsesi yokmuş. Yalnız yaşarmış. Ele güne de muhtaç değilmiş. Bir değirmenciği varmış. Değirmenin elini tutup çevirdiğinde çevreye altın saçarmış. Altınları alıp bozdururmuş. Geçinip gidermiş.
Kocakarı altın saçan değirmenden kimseciklere söz etmezmiş. Günlerden bir gün komşusu yağa eksilmiş. Bir fincan almış. Çat kapı gelmiş. Koca karı da o an değirmenciğinin elini tutmuş. Çevirirmiş. Komşusu değirmencikten saçılan altınları görmüş. Şaşa kalmış. Hayretten ne isteyeceğini bilememiş. Yağ diyeceğine tuz demiş.
Kocakarı saçılan altınları toplamış. Değirmenciğini kaldırmış. Komşusuna da tuzu vermiş. Kadın yolu güçlükle bulmuş. Evine gitmiş. Oturamamış. Kendisini sokağa atmış.Her gördüğüne kocakarının değirmenciğinin marifetlerini anlatmış. Görmediklerine haber etmiş. Değirmenciğin marifeti burkaç olmuş. Ülkeyi bir baştan bir başa aşmış. Söz dönmüş dolaşmış. Padişahın kulağına gitmiş. Hemen adamlarını göndermiş.
Adamlar kocakarıya:
-Padişahımızın selamı var. Değirmenciği vermeni ister,demişler.
Kocakarı da:
-Ben değirmenciğimi kimseye vermem,demiş.
Padişahın adamları saraya elleri boş dünmüşler.
Padişaha:
-Ettik eyledik. Türlü diller döktük  ama ne söyledikse boşa gitti. Değirmenciği vermedi,demişler.
Bu sözlerden sonra padişah kalkmış. Kocakarının evine gitmiş. Hoşbeşten sonra padişah sözü döndürmüş,dolandırmış. Değirmenciğe getirmiş:
-Korkma. Değirmenciği temelli istemem. Bana bir haftalığına ver. Yedinci günün akşamı gel al. İstersen ben getiririm,demiş.
Bu sözler kocakarıyı yumuşatmış.
-Peki öyleyse. Dediğin gibi olsun. Hafta dolarkenden ya gelir alırım ya da aldırırım,demiş.
Padişah değirmenciği alıp sarayına gitmiş. Aradan haftalar geçmiş. Kocakarı bekleyip durmuş. Bakmış olacak gibi değil. Horozunu yanına çağırmış.
-Padişaha git. Değirmenciğimi al de gel,demiş.
Horoz iki kanat çırpış. Bir kuyruk sallamış. Uzakları yakın etmiş. Soluğu sarayda almış. İzin istemiş. Padişahın huzuruna çıkmış. El etek öptükten sonra el pençe divan durmuş:
-Kocakarıcığım değirmenini ister. Veresiniz de götüreyim,demiş.


Padişah bu sözlere öfkelenmiş.
-Söyle kocakarıya. Benden değirmen meğirmen istemesin. Vermem,demiş.
Padişah adamlarını çağırmış:
-Bu hayvanı alın. Dışarı atın,demiş.
Adamlar koşmuşlar. Horozu almışlar. Ovaya götürüp atmışlar. Horoz yeniden yolara düşmüş. Koşmuş, uçmuş. Uzakları yakın etmiş. Kocakarının evine gelmiş. Soluklanırkenden söylenenleri aktarmış.
Kocakarıcık horozu karşısına almış:
-Değirmenciğimiz olmazsa ben beş parasız, sen de arpasız kalırsın. Ne yaparsan yap, ne edersen et. Değirmenciği al da gel,demiş.
Bu söz üzerine horoz yine yollara düşmüş. Saraya gitmiş. Padişahı beklemeye başlamış. O gün padişah da bahçesine çıkmış. Havuzun çevresinde dolanırmış. Horoz koşmuş. Padişaha:
-Değirmenciği almaya geldim. Ver de götüreyim, demiş.
Padişah bu söze çok öfkelenmiş. Adamlarına:
-Bu horozu tutun. Atın havuza boğulsun,demiş.
Padişahın adamları koşmuşlar. Horuzu tutmuşlar. Havuza atmışlar. Horoz havuza düşerkenden suyu içmeye başlamış. İçmiş, içmiş. Atlamış. Havuzun suyunu bitirmiş. Atlamış. Havuzdan dışarıya çıkmış. Padişahın karşısına dikilmiş.
-Bana değirmenciği ver de gideyim, demiş.
Padişahın adamları bahçede büyük bir ateş yakmışlar. Kebap yapacaklarmış. Padişah adamlarına:
-Tutun bu uğursuz hayvanı. Ateşe atın demiş.
Padişahın adamları horozla artlı önlü koşmuşlar. Horozu yakalamışlar. Ateşe atmışlar. Horoz karnındaki suyu ateşe püskürtmüş. Ateşi de yutmuş. Yine gelmiş. Padişahın karşısına dikilmiş:
-Değirmenciği ver de gideyim, demiş.
Padişahın siniri tepesine vurmuş. Adamlarına:
-Tutun bu uğursuz hayvanı. Eşekarılarının kovanının içine atın demiş. Adamlar horozun peşine düşmüşler.  Horozu uğraş döğüş yakalamışlar. Eşekarılarının kovanının içine atmışlar. Horoz karnındaki ateşi eşekarılarının üzerlerine püskürtmüş. Eşekarılarını yutmuş. Yine gelmiş. Padişahın karşısına dikilmiş:
-Değirmenciği ver de gideyim, demiş.
Padişahın öfkesi daha da artmış. Adamlarına:
-Tutun bu horozu. Atın ahıra, demiş.
Adamlar koşmuşlar. Horozu yakalamışlar. Ahırların içine atmışlar. Horoz karnındaki eşekarılarını salmış. Hayvanları eşekarıları soktukça deliye dönmüşler. Acılarından her yanı yakıp yıkmışlar. Horoz yine gelmiş. Padişahın önünde durmuş:
-Değirmenciği ver de gideyim, demiş.
Padişah öfkeden yerinde duramaz olmuş. Adamlarına:
-Bu horozu tutun. Pişirin yiyeyim, demiş.
Adamları koşmuşlar. Horozu tutmuşlar. Başını kesip pişirmişler. Padişahın sofrasına getirmişler. Padişah çok oburmuş. Bir oturuşta bir horozu yemiş. Çok geçmeden padişahın karnını sancı basmış. Karnı guruldamış. Ayakyoluna  gitmiş. Ikınmış, sıkılmış. Uğraşmış. Didinmiş. En sonunda etmiş ama içinden tostoparlak bir şeyin çıktığını hissetmiş. Elbiselerini toplarken bir ses duymuş:
-Padişahın şeyini gördüm ya, padişahın şeyini gördüm ya, demiş. Padişah sağına soluna bakınmış. Kimseleri görememiş. Ama aynı ses gelirmiş. Ayakyoluna bakmış. Horozu görmüş. Horoz karnından büsbütün çıkmış.
Padişaha:
-Değirmenciği ver de gideyim, demiş.
En sonunda padişah horozla baş edemeyeceğini anlamış. Yelkenleri indirmiş. Horoza:
-Sana değirmenciği vereceğim. Ama bir şartım var, demiş.
Horoz sormuş:
-Şartın nedir? demiş.
Padişah da:
-Gördüklerini kimseye söylemeyeceksin, demiş.
Padişahla horoz ayak yolundan artlı önlü çıkmışlar. Saraya gitmişler. Horoza değirmenciği vermiş. Horoz değirmenciği omuzuna vurmuş. Evinin yolunu tutmuş. Bir yandan da bir şarkı tutturmuş:
-Padişahın şeyini gördüm ya diye diye evine gitmiş.
Ben de bıraktım da geldim.

banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.