Bülent Günkut’la ilk gençlik yıllarında tanıştım, BRT’de gençlerle ilgili yapmış olduğu Daldan Dala programına beni konuk etmişti. Sayın Günkut’la , benim doğduğum şehir olan Larnaka’dan dolayı ortak noktamız çoktur. Onun da bir Larnakalı oluşu, ailemi çok iyi bilmesi, yeğenim Turgay Akalın’la sınıf arkadaşı olması,bitmek bilmeyen bir Larnaka sohbetimiz ve Larnaka aşkımız. Yeğenim Turgay Akalın’ın doğum gününde böylesi bir kitap yazdığını duyunca çok heyecanlandım. Bana kitabı okuyabilir miyim?önerisini hemen kabul ettim. İlk okumadan sonra ona önerilerimden sonra, bu kitabın güzel bir dizaynla düzenlenirse çok ilgi göreceğini söyledim ve bu işin ustası olan Ceyhan Özyıldız’a onu yönlendirdim. Meğerse Ceyhan’da Bülent hocanın öğrencisiymiş. İkisi kafa kafaya verdiler ve böylesi değerli bir eser bizlere ulaştı. Geçen gün AKM’de tanıtımı yapıldı, büyük ilgi gördü. Fotoğraf sergisine ve kitap tanıtıma birçok değerli insanımız katıldı. 200 sayfalık fotoğraflı eseri okumanızı salık veririz. Böylesi anılarla yüklü eserlere çok ihtiyacımız var. Aşağıda eserden küçük küçük anıları sizlerle paylaşıyoruz.

…”Bir deniz kasabasında sıcak bir 3 Haziran günü 1954 yılında ,kerpiç damlı bir Akdeniz evinde dünyaya gözlerini açan ben Bülent Günkut.. 1954 Haziran’ın yakıcı sıcağında ,gencecik iki Kıbrıslı Türk; Kadın henüz 20 yaşında Emine , Adam da aynı, 20 yaş K.Kaymaklı’dan Mehmet…İlk çocuklarını kucaklarına almanın onur ve gururunu yaşamakta …Annem,Larnaka’daki Amerikan Akademi Orta Okuluna gitmiş ama sonradan Kadın Terzisi Kurslarından,Mahalleden Şakir’lerin Zehra Hanım Teyze Eğitimi ile mezun 20 yaşında gencecik bir Emine...Babam Kaymaklılı İlk Okul mezunu henüz 20 yaşında Makinist Mehmet..İşte böyle bir hikayeyi dinledim hep bütün ömrümde ta ki bu güne ,dünde kalanları aktaracağım sonrası ve hikayenin bütün evrelerinde”…
Bu gün yine bir 3 Haziran ama yıllardan 2021....Yeni Millenium’lar başlamış hayat türlü doğal afetlerle,dünya farklı sorunlarla çalkalanırken o gün dünyaya gözlerini açan Larnakalı 3 Haziran bebeği bu gün dolu dolu 67 yaşında....Dile kolay bir yaşam yolculuğu yarım asırı geçmiş...Bebeklik,çocukluk,ergenlik,üniversite,yaşam,evlilik ve şimdi orta yaşlılık desek 67 yaş için bence doğru bir latife.....Nasıl geçti söz konusu yarım asırı aşan yıllar....Nereden nereye....Bu duyguları bu masalları adeta destansı bir Kıbrıs hikâyesinde nasıl yaşadı bu gönül....
Larnaka’da geçen unutulmaz çocukluğumuz...1954 doğumum ile başlayan şu müthiş savaş yılları...Direniş ve Varoluş öykümüz....Bir avuç Kıbrıs Türkü olarak adanın Larnaka adlı bir deniz liman kasabasında, genelde İskele olarak bilinen ve adlanan Türk mahallesi sakinlerinden....Sokağa adını veren Seyit Mehmet Ağa Hanı uzantılarında Klasik Kıbrıs kerpiç ve taş evlerden biri...Ki Hanın uzantısı birkaç haneden biri idi doğduğumuz ev…......Bitişiğimizdeki Zalihe Abamın Mustafa Dayımın evinden sonra zaten Han başlardı asırlık tarihi.....Karamanni’nin Hanı diye bilerek büyüdüğüm....Geniş sofa ve sofaya açılan 2 büyük oda ile bir büyük mutfak.....Toplamda 3 kapı vardı sofaya açılan ....Genelde tuvalet evden uzakta bahçe sonunda alaturka idi....Tavşan kümesleri ve tavuk kümeslerimiz arasında....Unuttuğum bir iki ağaç ve arka komşuların bizim deyimimizle ‘ Zenginlerin, Ragıp Kenanların ,Zekiye Hanımların bahçe duvarları ve üzerinde koşuşan kocaman büyük Fareler.....Gömeç Sıçanları..Bitişik komşumuz Zalihabamlar ve karşı Komşumuz Sinekçi Salih dayımız ,Ayşabamailesi ile nasıl da geçiyordu ilk yaşlarımız...Uzun soğuk Kışlar yakıcı sıcak yazlar...Baharı, bir başka tad geçiyordu 1950 li yıllar...Ana Okula gidiş ..
Artık belleklerde en büyük eksik olan BABA....Hiç bilemedik hiç göremedik Baba ....Ben 13 aylık ,Kızkardeşim Kezban ise henüz 1 aylık iken elim bir iş kazası ve henüz 21 yaşında hayattan koparılan genç bir Makinist Mehmet ve Dul kalan aynı yaş bir Ana, Annem....
Hiç bilemedik hiç sevinemedik ilk yaş bayramlarımızda,hatta yaşam boyu her Bayram her özel günde Baba hissedilen veya Baba anıları gereken olaylarda...Gözyaşlarımız hep içimizde kaldı uzun yıllara...Bir köşede Babasız olmanın acı burukluğu ama başımızda Anne Annemiz ve Annem olarak yıllara inadına dimdik durmak adına biz iki öksüz....
Bu gün bile 70 yıllık ömrümde geriye baktığımda aynı burukluk hep içimde...Ama inadına sevmek inadına dost olmak adına yaşanan nice yıllar...

BENDEKİ BAYRAMLAR….
Yarın yine Bayram…Ramazan ayı sonlandı..Oruçlarla geçen bir ayın sonunda Yarın Bayram…Bugün Arefe…Yıllarca farklı yaşlar farklı konumlarda yaşadık bu unutulmaz tekelerlemeyi…Bugün Arefe Yarın Bayram…Neresinde olursak olalım yaşamın hayat sahnesindeki rolümüzde hep en iyisinden oynadık rollerimizi…Çocuk iken en yeni bir giysi bir ayakkabı ve veya yeni bir Tarak veya Kemer ile bile mutlu çocuklar idik…1960 lı yıllarda…Oysa şimdiki Çocuklar…Tamamen Z Kuşak dedikleri Alemde, Annede Babada varmı yok mu ebeveynlerin maddi gücü iyi mi kötü mü hiç bilemiyorlar.Özellikle 2000 li yılların çocukları…Diyorum ki sanki Biz böyle mi idik….Asla…60ların çocukları ki bugünün 60 lı yaşların sonlarındayız …Ne mutlu ne sessiz ne kendini bilen evlatlar idik…Şu müthiş Savaş Yılları diyelim…Komşularım Ayşabalarım,Zalihabalarım,HamideNenemlerin,Haticanım Teyzemlerin mutlak koruyucu şefkatli bakışları ve Arslanlar gibi duran Nenemin Baba duruşu ile canım Anamın ömründe hiçbir gün tek kelime etmediği Yoksulluk Yokluk kavramlarından uzak hayata sımsıkı sarılmış 2 öksüzünü Babasız büyütmenin muhteşem saygısı ile bana ve kızkardeşime sahiplenmesi…Biz böyle bir kuşak böyle bir yılların çocukları olduk ki…Analı babalı komşular da aynen biz gibi idi…Asla Zengin Fakir ayırımı yok…Yetim Öksüz ikilemi yok…Komşu olmak Dost olmak ve saygılı Larnakalılar olarak Seyit Mehmet Ağa Sokak sakinleri olarak mutlu huzurlu Larnaka tüm Kasaba olarak Türk Halkı adeta birbirimize sımsıcak duygularla Kasaba Halkı olmanın erdeminde insanlardır…Bayramlar bizde o yıllarda saygı idi sevgi idi …Savaşın soğuk yüzünden uzak dileklerimizle sımsıcak komşuluk ilişkileri içinde yaşadığımız yaşamımın ilk 20 yılı ta ki 1954 den 1974 olsun…İşte öyle bir şey…
Bayram hazırlıkları Arifeden başlardı…Mutlaka Bayram öğlesi Nohutlu Pilav Fırın Makarnası ve Tel kadayıfı…Değişmez Bayram Menüsü idi…Kasabanın Fırınlarında özel isimlerimiz yazılı işaretli Tepsilerde
pişen Fırın Patatesleri Makarnaları misler gibi bütün Kasabaya yayılırdı…Fırın sırası bile hayali Cihan Değer bir olay idi…Fırın Kapısı önünde elimizde 1 şilinler ile beklemek işaretli tepsilerle yemekleri alıp kimileri bisikleti kimileri el arabası veya çocuk arabaları içine koymak suretiyle…Masal tadında Bayramlardı o yıllar…..Tut ki yıl 1960ların sonuna dek…..

Bir zamanlar Larnaka…Bir sinema gecesine yol hali…
Paylaşmak istedim sizlere…Hazır mısınız…
Nasıl da heyecan nasıl bir hazırlık ve telaş hemde tatlı bir telaş alırdı insanları 1960 lı yılların sonu 70lerin tümünde..İlle de Sinema..Kıbrıs adasının Türk toplumunun bulunduğu bütün kasaba ve hatta köylerinde bile Sinemalar yazlık veya kışlık bulunurdu..60 yıl önce özellikle sinemaya gitmek hele de Cumartesi geceleri sinema keyfi muhteşem bir lüks idi…Biz Larnaka insanlarında da öyle….
Bu lüks o yıllarda ki 60 yıl önce de kalsa bile yıl olmuş …Köfünye,Gonedra,Larnaka,Leymosun,Mağusa,Şeher,Baf hep aynı duygularda idik ve dahaları ile..Sinema gecesi…Kış mevsiminde Kışlık sinemaya Yaz mevsiminde Yazlık sinemalara..Girişte alınan çerezler, arada alınan Et Pastırmalı leziz Sandviç ve Kolalar…Beyaz çoraplı erkekler,Tiftik tarzı şekillendirilmiş veya ütüde düzeltilmiş saçlarla Kadınlar, Krimplin dediğimiz kumaşlarla Fiyonklu elbiseler ve göğsü düğmeleri açık Gömlekleri ile Gençlik…Hey yıllar hey…Kimimiz belki de abarttın şimdi Bülent diyorsunuz ama inanın benim usumda dün sinemaları izlenimleri böyle…Hele de Film Kadın Asla Unutmaz veya Ayşecik ise Hıçkırık zaten filmden salonlara inerdi..Loş karanlık içinde duyulan seslerle…Filmin akışına göre sonunda ya alkışlarla sevinç veya daha da gözyaşları ile evin yolunu tutan insanlardık Biz..
Ben genelde yürüme yetisi olmayan Kasabanın çok asil ve eşrafından Helvacıların kızlarından Destine Hala dediğimiz çok değer verdiğim o Abla ile giderdim hem Destine Ablama eşlik eder, arabasının hareketinde Yardımcısı Havva Abla ile ben ve Destine Halanın Kardeşinin oğlu benim de ta doğumdan yaşıdım Behlül Helvacı ile Destine Hala ile Cumartesi Sineması ekibi dörtlüsü olurduk…Tabii ki Sinema biletlerimizi de hep Destine Hala öderdi..Ben öyle bir çocukluğun öyle bir deniz kasabası onurlu ve gururlu çocuklarından birisi idim….Ömrümce sevmekle başlayan bir yolculuğun da insanı oldum, adamı oldum…Önce sevmek…Gerisi gelir….Hayat öyle bir yolculuk ki insana sağlıkla yaşandığı süreç senin romanın olur…