Son durum: Türkiye’de 300 yıl hapis cezası alan bir kişi elini kolunu sallayarak adaya girmiş. Ertesi gün muhtemelen ihbar ya da takip üzerine tutuklanmış. İkinci yazdığım elbette kolluk kuvvetlerinin başarısıdır ama birinci yazdığım bu ülkenin yapısal sorunudur. Yani sınırların sorma gir hanı olması durumu. ‘Suçlu cenneti’ olarak anılmamızın sebebi tam olarak budur. Neşter buna vurulmalıdır ama bu düzen ve uluslararası hukuktan kopuk halimiz değişmeden zor diyorum.
(Ulaş Barış)
Boşuna....kimse kimse için ölmez!
TC kendine tehdit gördüğü an Karadan polisiye harekat ile tehditleri ortadan kaldırma kudretindedir. Bunu da tüm katılanlar ve İngiltere çok iyi farkındadır. Türkiye bu konuda sınır ötelerinde rüştünü ispatlanmıştır!
(Hasan Nihat Erduran)
Bu hafta sonu CTP’de yapılacak başkanlık seçimi, bir parti içi yarıştan çok daha fazlasıdır. Bu seçim, CTP’nin çözümü hep bekleyen bir parti mi olacağı, yoksa kendi çözüm sürecini kurmaya cesaret eden bir siyasal özneye mi dönüşeceği sorusuna verilecek cevaptır. Aynı zamanda bu tercih, CTP’nin olası bir iktidar dönemine nasıl bir vizyonla yürüyeceğini de belirleyecek.
Yıllardır “federasyon”, “kapsamlı çözüm” söylemlerini dillendirilmesine dillendiriliyor tabii. Dillendirilmesi de gerekir. Ama artık şu da açık bir şekilde karşımızda duruyor.. Sadece “çözüm isterik” "Kıbrıs'ta Barış engellenemez" sloganlarını atmayla çözüm süreci başlamıyor. Aksine, çoğu zaman bizi eylemsizliğin konforuna hapsediyor. Slogan atıp rahatlamayla sorumluluk bitmiyor. “Her şey kapsamlı çözümden sonra” refleksi bugün çözümcülük değil, statükonun en güvenli sığınağıdır.
Yıllarca sivil toplumun gündeme taşıdığı Maraş açılımı böyle kaybedildi. Maronit köyleri böyle çürümeye terk edildi. Mülkiyet meselesi böyle kronikleşti. Çevre talanı böyle normalleşti. Hepsinde aynı cümle tekrarlandı: “Bunlar el atmak kapsamlı çözümün parçasıdır.” Kapsamlı çözüm gelmedi ama ganimet düzeni kök saldı. Mülkiyet sorunu içinden çıkılamayacak hale geldi. Çevre ise bu süreçte tarumar edildi.
Oysa çözüm bir gün bir masada imzalanacak bir metin değil; alanı bugünden zorlayarak, statükoyu aşındırarak ilerleyen bir süreçtir. Ve bu süreci birilerinin başlatması gerekir. CTP bunu yapmayacaksa, kim yapacak? Üstelik artık sadece muhalefet değil, hükümete gelme olasılığı da masadayken, bence “Kapsamlı çözüme kadar bekleyelim” siyaseti tamamen iflas etmiştir.
(Mete Hatay)
Şükürler olsun daha ilk yağmur yüzü gördük ama yağmura sevinemeden elektrikler gitti. İskelenin yarısında elektrik yok..
Ne kadar çürük bir altyapımız var.
(Emine Sütçü)
Noldu…???
Eski Kıbrıslı eşini dövmez ( istisnalar kaideyi bozmaz), ama KKTC'de sonradan gelen nüfus, yerli nüfusu aşmıştır.
Gelenler, gelirken örf adet geleneklerini de getirmişlerdir.
Sadece Türkiyeden gelenleri kastetmiyorum, dünyanın birçok ülkesinden işsiz ve suçlu akını vardır. Nüfusun çoğu yine de anavatanımdandır.
Yobazlar cumhutiyetinde kadın öldürmek gelenek haline gelmiştir. Keşke şiddetle kalsa ama olay maslesef öldürme eylemi ıle sonuçlanıyor.
Bir Çin söylemidir:
"Kadınlar kültürlü erkekler çevresinde onurlandırılmakta, cahil erkekler çevresinde ise aşağılanmaktadırlar".
En büyük onur ( dünyada ilk) yasalarla yüce atamız tarafından kadına tanınan haklardır.
Şu cümlenin açılımı bir kitap eder:
"Bir milletin yarısı zincirlerle yere bağlı iken, diğer yarısı göklere yükselemez."
Ama maalesef halen benim güzel anavatanımda ve dünyanın birçok geri kalmış ülkesinde bu cümlenin anlamı beyler tarafından anlaşılamamıştır.
(Birol Pakalınlar)



