Güney'e arabamla uzun zamandır geçmemiştim. Belki 1,5 yıl oldu. O zamanlar sınır kapısından geçerken çok sayıda Rum aracı görürdüm. Zaten o zamanlar hepimizin hafızasında; Marketler onlarla doluydu. Tıpkı kuaförler gibi. Benzin istasyonlarımızda bizi şikayet ettirecek kadar kuyruklar oluşturuyorlardı. Diş doktorlarımızın hasta kapasitesinde oranları bir hayli artmıştı. Hatta hatta bizim özel hastanelerimizde ameliyat olmaya bile başlamışlardı. Lokantaları da keşfetmişlerdi.

Tam da o sıralar biri "Kapılar kapanmalı" dediğinde içimden " bu tam vaka" demiştim.

Bu gün bir kez daha güneye geçeyim dedim . Saat 9 du. Öyle bir kuyruk vardı ki vazgeçtim. Vazgeçerken etrafı gözledim. 10 tane Türk .arabası varsa 1 tane Rum aracı vardı.

İşte o an anladım. Aylar önce "kapılar kapanmalı" diyen kafa bunu tek yönlü olarak becerrnişti. Becermişti becermesine de yine olan bize olmuştu.

Zamanıma acıdığımdan geri döndüm. Güneye geçmedim. Eve dönerken bu kafadaki insanlara kızdım. Bunu hangi ekonomik formülle başardıklarını araştırdım.Bu ahmaklık olamazdı. Kasıtlı ve planlı yapıldığına inandım.

Kızdım ama Pazar günü de hesap sorabileceğimi hatırladım. Bu beni biraz rahatlattı. Hepimizin rahatlaması için pazar akşamını beklemeye başladım.

(Bülent Dizdarlı)

İki devletli çözümde ayak diretmek ve federasyon öldü demek, bir kez daha bıçağa yumruk atmak değil mi? KKTC kuruldu arkasından ABAD (Avrupa Birliği Adalet Divanı) kararları ile birlikte Kuzey Kıbrıs'ta üretilen ne varsa patates olsun narenciye olsun tekstil ürünleri olsun yani ne üretiyorsak yurt dışına ihracatı o kadar zorlaştı ki bu zorluklar çoğu girişimcinin batmasına sebep oldu güç bela direnenler ise bin bir formalite ile uğraşıp, yüklü paralar ödeyerek yurt dışına malını ihraç edebiliyor. Üretilen malı gemiye yükleyip KKTC Bayrağını çekip denize açılamazsın çünkü seni hiçbir ülke tanımıyor. 100milyon dolara yakın ihracat varken KKTC Sonrası bu 10 milyon dolara düşmüş. tabii ki sadece KKTC 'nin ilanı mal ihracatını sekteye uğratmadı yaşamın bütün alanlarını etkiledi ve kuzey Kıbrıs'ta yaşayan insanlar bu mağduriyeti dolu dolu yaşadı ve yaşıyor. Tanınmamışlığın acısını halkımız 42 yıldır çekiyor. 42 yılda bizi bir tek yabancı ülke bile tanımazken ve bizi illegal olarak görürken , bu bize yetmedi mi ki şimdi olmayacağını bile bile iki ayrı devlet söylemini gündeme alıyoruz? Keşke iki ayrı devlet isteğimizi dünya tanısa ve KKTC gerçekten ayrı bir ''Türk devleti ''olarak dünyadaki yerini alsa. Diplomaside öne çıkan kavramların bir tanesi de sürekli müzakere etmektir dolayısıyla bundan yola çıkarak bıkmadan usanmadan federasyon tezinde ayak diretmeliyiz masadan kaçan taraf değil aksine masadan kalkanı bir şekilde ikna edip adeta kolundan çekip tekrar müzakere masasına oturtmalıyız. Olmayacak dua olarak görülen federasyon tezini bırakıp asla ve kata dünyada kabul görmeyecek'' iki devletli çözüm'' tezini savunmak kıbrıs türk halkına bir 5 yıl daha kaybettirir ve atı alan üsküdarı çoktan geçmiş olur.

(Hasan Mullaoğulları)

Hiç başka taraflarda suçlu arama. Ona buna çamur atma. Samimi olarak söyle, gerçekten kurtulmak ve ülkeni insan onuruna yakışır bir yere dönüştürmek istiyor musun?

O zaman, orada ne kadar kumarhane varsa hepsini yasaklayacaksın. Bütün fuhuş yuvalarını kapatacaksın. Ülkeni böyle bir "cazibe merkezi" olmaktan çıkaracaksın.

Bak bakalım o gayrimeşru tiplerden, mafya çetelerinden, karaparacılardan bir kişi bile kalıyor mu oralarda... Bilmem kaç tane ülkeden akın akın gelenler bavulu toplayıp bak nasıl kaçıyorlar oradan... Yeni casino inşaatları dikmek için arazi arayanlar bir daha ayak basıyorlar mı oraya?

Ama bunun için büyük bir toplumsal uzlaşı gerekiyor. Onun da bir bedeli vardır.

Sosyal Medyanın Sesi
Sosyal Medyanın Sesi
İçeriği Görüntüle

(Ender Samsacı)