Adaya iner inmez tutuklanan ve bir terörist gibi elleri kelepçeli mahkemeye çıkarılan Avukat Murat Metin Hakkı'nın mahkemedeki konuşmasını dinlediniz mi ey haşmetliler? AİHM, Mal Tazmin Komisyonu'nun kurulması kararını verirken esas mal sahibi Rumlar kadar o malı kullanan Kıbrıslı Türklerin de o malda hakkı olduğunu vurguladığını söyledi Murat bey. Yani bu komisyona ben malımı isterim diyerek başvuran bir Rum'a malı verilmeyebilir (tazminat verilebilir) ama siz kuzeydeki malını araştıran Kıbrıslı Rumları hapse atarak bu avantajımızı ortadan kaldırıyorsunuz. KKTC malı olan mallar için bu Rumlardan şikayetçi da olmuş devlet, yani KKTC. Ne yapmak istersiniz yani, yarın Rum tarafı da her Rum malı kullanan Kıbrıs Türkü'nü tutuklamasını mı istersiniz? Düşünün bu tutuklanan Rumlardan birinin buradaki 5 malı da iade edilebilir durumdaymış. 2005ten beri fiilen 2 bölgeliliği sağlama hakkı verildi bize, iade, takas ve tazminata karar verme yetkisi bizdeydi ama yakında Mal Tazmin Komisyonu feshedilir AİHM'de Türkiye aleyhine davalar devam eder. Rum tarafının neler yapacağını da bilemem artık. Gerginliğe oynamayın germeyin bu adayı artık, hatta hatta avantajlı olduğumuz bir konuda, mal konusunu lehimize çözme şansımızın olduğu bir konuda Rum tarafına hizmet etmeyin.

(Gökhan Öztürk)

Bir dava düşünün. Zaten başlı başına inandırıcı olamadı. Kamu vicdanı en başından beri bu davaya bir misilleme gözüyle bakıyor. Uyduruk nedenlerle tutuklanan beş Kıbrıslı Rum’un üzücü hikâyesi daha dumanı tüterken, trajediye yeni bir perde daha eklendi. DAva edilen Rumların TMK'daki avukatı Murat Metin Hakkı ’nın tutuklanması ve ofisinin aranması.

Bu hamle yalnızca bir avukatı değil, bir kurumun da inandırıcılığını hedef almıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kurduğu ve kuzeyde “tanınan” ender mekanizmalardan biri olan Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) böylelikle çökertilmek isteniyor. Çünkü bir kurumun varlığını değil, ona erişim kanallarını berhava ettiğinizde, geriye kala kala alaycı bir tabela kalır. İşte bu tür girişimlerle kuzeydeki rejim , o tabelayı indirip yerine adeta bir korsan bayrağını çekmeye hazırlanıyor.

Herkesin sorduğu, günlerdir süren bu davanın gecikmesinin nedeninin sadece bir delil arama operasyonu mu, yoksa delil yaratma girişimine mi dönüştüğü yönünde? Çünkü çizgiler öylesine bulanıklaştı ki, niyet öylesine puslu ki, herkesin aklına gelen ihtimal, niyetten bağımsız olarak, gerçeğin kendisine dönüşüyor.

Aslında açıkça olan biten bir gözdağıdır. Kamu vicdanında zaten misilleme olarak kodlanan davaya şimdi de TMK avukatlarının sindirilmesi eklendi. Ve bu manzaradan çıkan tek sonuç vardır: Önümüzdeki günler daha da karanlık olacaktır.

Bir toplumun adalet duygusu ancak bu kadar hoyratça infaza uğratılabilirdi. Sınır ötesi ve Uluslararası mahkemelerle de çalışan çok değerli bir hukukçunun mesleğini icra etmekten dolayı tutuklanması, ofisinin aranması, kelepçe vurulması yalnızca o avukata değil, hepimize verilmiş bir mesajdır ve birçok insan artık “Kuzeyde adalet değil, pazu geçerlidir” havasına girmiş vaziyettedir. Güvensizlik tavan yapmış vaziyettedir...

(Mete Hatay)

Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Kıbrıs sorununda kapsamlı bir çözüm öncesi temel sorunun Güney Kıbrıs’ın “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak tanınması olduğunu belirterek Dünya'nın bu tutumu değişmediği müddetçe, Rum tarafının "iki devletli çözüm" dahil hiçbir modeli kabul etmesinin mümkün olmadığını belirtti.

“Boşa akan suyun değerini anladığımız zaman iş işten geçmiş olacak”
“Boşa akan suyun değerini anladığımız zaman iş işten geçmiş olacak”
İçeriği Görüntüle

ANLADIĞIM ŞUDUR: NE YAPIP EDİP, RUM TARAFININ TEK BAŞINA KIBRIS CUMHURİYETİ OLMASI DURUMUNU SONA ERDİRMEK GEREKİR.

SORU DA ŞUDUR: Bunu başarmamız nasıl mümkün olabilir?

(Hasan Erçakıca)