Ayaklı Gazete

Sosyal Medyanın Sesi

Abone Ol

Türkiye insanının psikolojisi hakkında inanılmaz bir endişe içindeyim..Normal bir toplum olmaktan öteye geçtiler..En tepki verilmesi gerekirken bir olayda bile sinmiş tepkisiz "aman banane" kafasında insanlar..Dün İstanbul'un göbeğinde bir kadını 3 adam kaçırmaya çalıştı,kadın çırpındı bağırdı yardım istedi..kimse umursamadı o pislik yaratık kaçırmayı başaramayınca kadına İstanbul'un ortasında kurşun yağdırdı..34 yaşında bir kadın herkesin önünde öldürüldü..Bu nasıl bir toplum..Bu nasıl bir umarsızlık..1964'te Amerika'daki olayı çağrıştırdı o umarsızlık bende..Kitty Genovese olayını!Bir seri katil evinin önünde bir kadına tecavüz edip defalarca bıçaklayarak öldürmüş cinayete komşuları tanık olup kılını kıpırdatmadan gidip yatmış..kimse polisi de,aramamış!tam 38 cinayet tanığı var ve kimse harekete geçmemiş..Bu olay daha sonra toplum psikolojisi ile alakalı derslerde okutulmaya başlamış..

Bu olay, "bystander effect" olarak bilinen bir psikolojik olayın sembolü haline geldi, yani bir acil durumda diğer insanların varlığı nedeniyle yardım etme olasılığı daha düşüktür teorisi..Nasıl dünya ne biçim dünya..İnsani yanlarımızı mı kaybediyoruz..neler oluyor bizlere!!

(Bala Kayadelen)

Boykot mu, Bahane mi? Sandıktan Kaçmanın Konforu ve Sinik Teslimiyet

Seçim yaklaştıkça bazı cümleler yeniden dolaşıma girer:

“Hepsi aynı zaten.”

“Zaten hiçbir şey değişmeyecek.”

“Ben bu oyunu oynamıyorum.”

Tanıdık sözler. Hatta kulağa zeki, eleştirel ve sanki sistemin farkında olan birinden çıkmış gibi gelir. Ama bu noktada sormalıyız:

Bu gerçekten politik bir bilinç mi, yoksa sadece rahatsızlık içinde konforlu kalmanın bir biçimi mi?

Çünkü bu tür sözler genellikle siyasi sinizmin dilidir. Yani her şeyin zaten bozuk olduğuna, herkesin kötü olduğuna, hiçbir şeyin düzelmeyeceğine duyulan yoğun ama steril bir inanç.

Ve sinizm, görünüşte zekice bir mesafe gibi dursa da, çoğu zaman muktedirin en büyük müttefikidir.

Çünkü sinik insan hiçbir şeye güvenmediği için hiçbir şey yapmaz.

Ve hiçbir şey yapmayan, sadece olanı seyreder.

Boykot bazen haklı bir tepkidir — ama bunun bir koşulu vardır:

Örgütlü, planlı, kolektif bir alternatif yaratmak.

Yoksa bireysel boykot, çoğu zaman sadece “benden olmasın” duygusuyla yapılan bir içsel temizlik hareketine dönüşür.

 (Mete Hatay)

MECLİS ZANLILARI SAKLAMA YERİ DEĞİLDİR!

Sahte diploma aldığı gerekçesiyle, dokunulmazlığı kaldırılmak üzere dosyası savcılık tarafından Meclis’e gönderilen UBP milletvekili için partilileri ‘hayır’ dedi

Belli ki Oğuzhan Hasipoğlu, Ahmet Savaşan, Hasan Küçük anlaştılar gardaş gardaş!

Üçü de polis oldu, savcı oldu, belli ki şimdi de yargıç gibi hüküm verme niyetindeler.

Zira yaptıkları seçilmişlerin hesap vermesinin önüne geçmektir.

(Bir suç varsa) adaletin yerine gelmesine engel olmaktır!

Siz, ‘yüce’ dediğiniz Meclis’i zanlıları saklama yerine çeviremezsiniz!

Ha bugün, ha yarın!

(Aral Moral)

Balık baştan koktu derler Yoo Tuz bile koktu!...

Balık baştan kokar derler ya, O söz mazide kaldı. Şimdilerde ona ‘TUZ’ bile kokmayan birşeyimiz kalmadı..

Baştan sona koktuk. Adam Milletvekili. Yani halkın vekili. Bizim vekillerimiz kürsü dokunulmazlığı yerine genel dokunulmazlık zırhı ile donatıldı.

Yani, Yannisi Nikolisi yok. Hırsızlık yaptın. Milleti dolandırdın. Yada herhangi bir suç işledin. Polis, dahil kimse sana dokunamaz. Saç telinden bir kıl bile sökemez.

Dokunulmazlık Zırhını kaldırma yetkisi Meclis-i-, Mebusanın muhterem üyelerindedir. Çal, rüşvet ye aziz ve muhterem vekiller ‘OHİ’ derse o iş bitti. Milletvekilliğin süresince kimse sana bee bile diyemez.

(Taner Ulutaş)