Harekattan bu yana KKTC’ye sokulan ateşli silahların sayısını bilmiyoruz. Kıbrıslılara bu durum çok ağır ve kabul edilmez geliyor. Çünkü ta İngiliz döneminden başlayıp günümüze kadar gelen bir uygulama vardır. Kimse tasarrufunda ateşli silah bulunduramaz. Bu yasağı delenler, mutlaka mahkemede yargılanacaktır.
İlk iskan uygulamasında Türkiye’den getirilen özel göçmenler yerleştirilmek üzere Karpaz’ın bir köyüne götürüldüğünde, o gece tabancalar sıkılmıştı havaya. Bu durumu zamanın İskan Müdürü Celal Bayar şöyle anlatır.
“Rumlardan boşalmış olan köylere, Tarım İşgücü statüsünde adaya getirilen Türkiyeli kardeşlerimizi yerleştirmek ve kura çekerek herkese evlerini vermek üzere köye vardığımızda homurdanmalar başlamıştı. İşte o an gösterilen tepki, çok büyüktü. O halkın ısrarı şuydu: Biz Maraş’a yerleşmek için Kıbrıs’a geldik. Kesinlikle bu köye yerleşmeyiz’di.
Esasında o yerleşimler, zaman darlığından ve insanların egolarından olmuştur. Çünkü amaç, Maraş’ın kremasından yararlanmaktı.
O günlerde pek çok kişi Maraş ganimetini el altından satmayı kendine meslek edinmişti.
İşte o dönemlerde Türkiye’den gelen göçmenler beraberlerinde silahlarını getirmişlerdi. Hala daha pek çok silah var herhalde insanlarda.
Son zamanlarda husumetli kişiler, silahlarla hesplaşmaya başladı. Veya hesaplaşıyorlar. Polisin yaptığı araştırmalara göre, bazı binalara bilinmeyen kişilerce kurşun sıkılmış. Kurşun sıkma işi sadece binalara değil, arabalara da kurşun sıkıyorlar.
Kıbrıs’ta bu tür şeylerin yaşanması, adeta doğal bir hal aldı. Çünkü yıllardan beri bu tür olaylar oluyor. Mesela otel ve kumarhane işletmecisi Falyalı’nın kurşunlanarak öldürülmesi kabul edilmez birşeydi. Yani ateşli silah bulundurmak adına.
Geçem hafta bir haber vardı... O haber, Kıbrıs’a gelen silahların TIR’larla geldiğine ve adaya sokulduğuna dairdi. Demek Kıbrıs’a giren her TIR’ın da didik didik aranması gerekecek. Tabii ki bu da, zaman ve emek kaybına yol açacak.
Hani bir söz vardır.
“Minareyi çalacak olan, kılıfını hazırlar” diye.
TIR taşıyıcıları enayi mi? Değil. Lakin TIR’cılar da bundan sonra taşıyacakları eşyalara çok dikkat etmelidirler.
Şu ateşli silahlar konusunu daha önce de yazmıştım.
Alışık olmadığımız bu durumu kabul etmemiz mümkün değil.
İzliyoruz Türkiye kanallarından.
“Filan kişi veya kişilerin düğünlerinde havaya sıkılan kurşunlardan bir kadın ve bir de çocuk öldü” diye mesela. Ondan başka aşiretlerin çetin hesaplaşmaları vardır. Yani kan davası.
Aşiretlerden birsi diğer aşiretten birini öldrürse, bu kez karşı aşiretten birisi gidip karşı taraftan birini öldürüyor. Bu durum yıllarca sürüp gider.
Anadolu aşiretleri hep karşılarındakilerine efelenirler. Ta ki aklı başında insanlar bir araya gelsin ve bu kan da dursun.
Şimdilerde çekilen diziler, hep aşiretler ve cinayetler üstünedir. Örf adetler bir yana, bu dizilerin tetikleyici rol oynayıp oynamadığını bilmiyorum.
Kadına şiddet olaylarında da ya bıçak kullanırlar, ya da tabanca.
Zavallı ve savunmasız kadın anlaşamadığı kocasından boşanmaya kalkınca, o kararını canıyla ödüyor maalesef. Ailelerde, özellikle çiftlerde bu durum vardır. Ve telkinle veya belgesellerle bu iş çözümlenemiyor.
Türk polisi ateşli silah kullananlarla devamlı mücadele ediyor. Bu durumu düzeltmek herhalde eğitimle olur. İnsanlar kendilerini geliştirdikçe, husumetler de azalıyor.
Lakin Türk erkeklerinin çoğu efelenmeyi severler. Özellikle kültür seviyesi düşük olanlar böyle maalesef.
Kıbrıs’ta meydana gelen silahlı eylemler, bence boyutumuza göre çok fazladır.
Dünya mı değişiyor, yoksa biz mi değişen dünyaya ayak uyduramıyoruz?
Güneyde de buna benzer olaylar vuku buluyor. Zaten güney, kozmopolit bir hal aldı nüfus bakımından. Demek zaman bazı şeyleri değiştiriyor. Cinayet ve yaralamalar artıyor, düşmanlıklar çoğalıyor.
Yine o sözü kullanacağım:
“Bu dünyada neyi paylaşamıyoruz?”