banner913
banner932
banner1012

Erçin'le Kitap Dünyası

banner1020

Tek bir kitabın adamı olmaktan kendini koru. BENJAMİN DİSRAELİ (BİRLEŞİK KRALLIK BAŞBAKANI – 1856)

banner974
Erçin'le Kitap Dünyası

banner971

HAFTANIN EN ÇOK OKUNAN KIBRIS KİTAPLARI
 
Biz Devrime Çok İnanmıştık – Halil Paşa
Kıbrıs Tarihi 1 – George Hill 
Güçük Prens – Kıbrıs Türkçesi – Antoine de Saint-Exupery
Yarım İnşaat – Nafia Akdeniz
Kuzey Kıbrıs Mantarlar ve Diğer – Işık Kitabevi Yayınları
 
 
BİZ DEVRİME ÇOK İNANMIŞTIK – HALİL PAŞA
 
“Biz Devrime Çok İnanmıştık” Türkiye’deki devrimci mücadeleye sadece tanıklık etmemiş, yüksek öğrenimi süresince bir parçası da olmuş Kıbrıslı Türk gençlerden birinin, Halil Paşa’nın hikayesidir. 1975 yılında İzmir’de Ege Üniversitesi’nde başlayan, sonra ODTÜ’ye uzanan, 1980 darbesinin oluşturduğu karanlığa kadar süren ve sonu Mamak Cezaevi’ne çıkan çıkan bir hikaye…


 
HAFTANIN EN ÇOK OKUNAN DÜNYA KİTAPLARI:
Minervanın Baykuşu (Batı Siyasi Düşünce Tarihi) – Jeffrey Abramson
Gece Yarısı Kütüphanesi – Matt Haig     
Şeker Portakalı – Jose Mauro de Vasconcelos        
İnsan Geleceğini Nasıl Kurar – İlber Ortaylı
Hayatın Sesi - Gülseren Budayıcıoğlu
 
MİNERVANIN BAYKUŞU - JEFFREY ABRAMSON
 
Çoğunlukla kuru, yapay ve mesafeli bir üslupla yazılmış giriş kitapları karşısında önemli bir alternatif oluşturan Minerva’nın Baykuşu, siyaset kuramını Platon’un mağarasından çıkarıp ışığa kavuşturmada kendi payına düşeni fazlasıyla yerine getiren bir çalışma.


 
 
HAFTANIN KİTABI
 
BİNBAŞI ERSEVENİN İTİRAFLARI – SONER YALÇIN
 
 
Bu hafta değişik türde bir kitaptan bahsetmek istiyorum… Kütüphanemin hatırı sayılır bir kısmını işgal eden Türkiye’nin yakın tarihini anlatan kitaplardan biri Binbaşı Cem Erseven’in itirafları…
Kitap Türkiye’deki derinliği birazda olsa gözler önüne seriyor… Faili meçhullerin neden faili meçhul olduğunu dair ışık tutan, yasadışı şebekeler ve örgütlenmelerde kullanılan ideolojik eylemlerin asıl amacı vs... O dönem iktidarda olanların bu olaylar hakkında henüz net bilgi ver(e)meyişi, bu işlerin büyük makamların bilgisi ve dahi talebiyle döndüğünü bir kez daha ayırt etmemizi sağlıyor.  Demokrasi şehidi Uğur Mumcu gibi bir çok aydın gazetecinin de defalarca kaşıdığı bu yara devranı değişmemiştir.
Dönemin ağır ve derin topları Mehmet Ağar, Veli Küçük, Tansu Çiller gibi figürler sessizliğini koruyup hesap vermediği sürece Türkiye’de daha çok faili meçhul yaşanması kaçınılmazdır. Dönemin başka bir figürü Meral Akşener ise bu defterleri kapayarak(!) siyasi hayatına devam etmeye çalışmaktadır…
Kitap devletin kirli işlerini yapan ya da devlette olup kirli işlere sapan bir Binbaşının (Vicdanınız hangisini kabul ederse) gazeteci Soner Yalçın'a yaptığı gizli/kirli işlerle ilgili itirafları bu görüşmeler bitmeden Ersever'in susturulmasıyla son bulur… Soner Yalçın'a İçinde Ersever'in kimliğinin ve bir tehdit notunun bulunduğu bir zarf gönderilir… Olaylar gelişir… Devletin terör politikasında kullandığı adamların zamanla nasıl yoldan çıktıkları, silah kaçakçılığı ve uyuşturucu tezgahlarından pay aldıkları, şebekeleştikleri, keyfi cana kıydıkları vs... anlatır bu kurgu olmayan kitapta. Bu toprakların karanlık yüzüne biraz daha tanık olmak için okunmalıdır…
OKUMA AZMİNİZ HİÇ BİTMESİN
 


HAFTANIN YAZARI
 
GEORGES SİMENON (1903 – 1989)
Georges Joseph Christian Simenon 13 Şubat 1903’de Belçika’da doğdu
Gençliğinde dört yıl boyunca Liège'de bir yerel gazetede suç haberleri yaptı. Bu süreçte polisle işbirliği yaptı ve romanları için epeyce malzeme topladı. İlk romanı Au Pont des Arches'ı Haziran 1919'da yazdı ve "G. Sim" takma adıyla 1921'de yayımladı.
1922'de Paris'e yerleşti. 1923'te ressam Régine Renchon ile evlendi. Çiftin Marc adında bir oğlu oldu. Simenon bu dönemde çeşitli takma adlar kullanarak daha çok hafif, duygusal kitaplarla macera romanları yazdı.
1923-1933 yılları arasında yaklaşık iki yüz roman, binlerce hikâye ve çok sayıda makale yazdı.
1929'da Joseph Kessel'in ricası üzerine yazdığı kısa bir eserle komiser Jules Maigret'i okurla tanıştırdı. Bu kahramanı merkeze yerleştirdiği eserler yazmayı sürdürdü ve büyük ün kazandı.
Zor geçen II. Dünya Savaşı döneminde en önemli eserleri arasında sayılan Donadieu’nün Vasiyeti, Bir yolculuk Hikayesi ile Mahe Çemberi kitaplarını yazdı. Yaşanan kâğıt sıkıntısı nedeniyle kitap satışları epeyce azalan yazar ve ailesi 1945'te Fransa'yı terk ederek  New York'a yerleşti.
Evliliği öncesine olduğu gibi evliliği sırasında da pek çok kadınla ilişki kuran Simenon, New York'ta Denyse Ouimet ile tanıştı ve aralarında yıllarca sürecek fırtınalı bir ilişki başladı. Yazar, Ouimet hamile kalınca Renchon'dan boşandı ve ABD kanunlarına göre o dönemde evlenmeden çocuk doğurmanın suç olması nedeniyle 1950'de Ouimet'le evlendi. Johnny, Marie-Jo ve Pierre adında üç çocukları oldu.
Simenon 1952'de Belçika'ya gitti ve Académie Royale de Belgique'nin bir üyesi oldu. 1922'den sonra orada oturmamasına rağmen, yaşamı boyunca Belçika vatandaşı olarak kaldı.
1955'te ailesiyle Avrupa'ya geri döndü. Önce bir süre Fransa'da (daha çok Côte d'Azur'da) kaldı, daha sonra ise nihai olarak İsviçre'ye yerleşti. Yıllardır ciddi ruhsal bunalımlar geçirmekte olan Denyse Ouimet'ten 1964 yılında kesin olarak ayrıldı. Bu arada 1961'de hayatına giren Teresa'yla ilişkisi, yaşamının sonuna dek sürdü. Annesi gibi uzun süre bunalım yaşayan kızı Marie-Jo, 1978 yılında 25 yaşındayken intihar etti. İkinci evliliğinde yaşadığı sorunlar ve kızının intiharı Simenon'u oldukça sarstı. 1984'te beyin tümörü ameliyatı geçirdi ve iyileşti. 4 Eylül 1989'da Lozan'da öldü.
Simenon günde 60 ila 80 sayfa yazma kapasitesiyle 20. yy'ın en üretken yazarlarından biriydi. Yaşamı boyunca 200 roman, 150'nin üzerinde novella, sayısız otobiyografik çalışma ve makale yayımladı, iki düzineden fazla takma adla çok sayıda "ucuz roman" yazdı. Yazılarının toplam 550 milyon kopyası basıldı.
En çok, kahramanı komiser Maigret olan 75 romanı ve 28 kısa hikâyesiyle tanındı. Serinin ilk eseri Pietr-le-Letton 1931'de, son eseri Maigret et M. Charles ise 1972'de yayımlandı. Maigret romanları tüm belli başlı dillere çevrildi ve birçoğu filme uyarlandı.
"ABD yılları"nda yaratıcı gücünün doruğuna ulaştı. Bu dönemde verdiği Trois chambres à Manhattan (1946), Maigret à New York (1947), Maigret se fâche (1947) gibi eserler, yazıldığı dönemi yansıtır.
Simenon ayrıca Kirliydi Kar (1948) ve Oğul (1957) gibi pek çok "psikolojik roman"la Je me souviens (1945), Pedigree (1948) ve Mémoires intimes (1981) gibi sayısız otobiyografik çalışma yayımladı.
 
 
 
banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.