HAFTANIN EN ÇOK OKUNAN KIBRIS KİTAPLARI:
Kıbrıs’ın En Uzun Yüzyılı – Mete Hatay
Güçük Prens – Kıbrıs Türkçesi – Antoine de Saint-Exupery
Salıncak – Cenk Mutluyakalı
K.K.T.C Suçlar ve Cezalandırma Prensipleri – Rauf Kürşad
Ada Karanlığı – Turgül Tomgüsehan
KIBRIS’IN EN UZUN YÜZYILI - METE HATAY
“Kıbrıs’ın En Uzun Yüzyılı” Mete Hatay’ın geniş çaplı araştırmalarını derlediği bir kitap.
1878 ve 1960 yılları arasındaki dönemi inceleyen kitap, 1878’de ada yönetiminin değişmesinden sonra Batı sömürgeciliğiyle karşılaşan Kıbrıslı Türklerin yaşadıkları dönüşümleri, beden politikaları, kimlik, kolonyalizm gibi farklı konular üzerinden irdelemekte. Bir taraftan adalıların bu yeni duruma adaptasyonuna ve reaksiyonlarına bakarken diğer taraftan da yeni idarenin sömürgeci bakış açısını ortaya koymakta.

HAFTANIN EN ÇOK OKUNAN DÜNYA KİTAPLARI:
Şeytan Tozu – Leo Perutz
Efsun – Selahattin Demirtaş
Yaşamak Sakinlik İster – Özgür Bacaksız
Sessizliğe Hayranlık – Abdulrazak Gurnah
Serenad – Zülfü Livaneli
ŞEYTAN TOZU - LEO PERUTZ
Leo Peruitz’in dünya klasikleri arasındaki yerini bulmuş bu kitabı insanı düşünmeye teşvik ediyor.
Ana karakterimizin yani Doktor Amberg’in hastanede uyanıp bilincinin yerine gelmesi ve yaşadıklarının rüya mı yoksa gerçek yaşanılanlar mı diye irdelemesiyle başlıyor her şey.
Siyasi bir yanı var ama tarihle de harmanlanmış havası ve yerinde betimlemeleriyle kitap sizi içine alıyor

HAFTANIN KİTABI
BİR SÜRGÜNÜN ANILARI – AZİZ NESİN
dönemde yaşamış, düşünce suçlusu olarak görülmüş onlarca yazarımız var. Maalesef bunlardan biri de Aziz Nesin.
kendine has mizacı ve naif mütevaziliğiyle ele almış eserini. Bu nezaket ve mütevazilik o kadar yoğun kitabın ön sözünde bile görebiliyorsunuz. "Anlatamadıklarım, anlattıklarımdan çoktur. 'Bakın, ben sürgünde neler çektim.' Demek istemiyorum. Bunu söylemekte, düşünmekte ayıp. Doğrusu tarihimizde o denli çok çekenler, sürgünler var ki, benimki, onların çektikleri yanında turist gezisi gibi kalır." Diyor…
Turist gezisi dediği de günlerce aç kalmak, soğuktan donacak noktaya gelmek, hastalanmak, yalnızlık çekmek, dışlanmak, yok sayılmak ve binlercesi. Üstelik yine aynı mütevazilikle de son veriyor kitaba.
Çektiği sancılardan bile tatlı bir mizah çıkarmış Usta. Gülmemek, gülümsememek imkansız kitapta. Ben çok sevdim, sizin de seveceğinize eminim.
"Düşünmek, sevmek, gülmek... İste hepsi bu... İnsan için gerisi yalan dolan..."
Aziz Nesin

HAFTANIN YAZARI
HALİDE EDİP ADIVAR (1882 – 1964)
Çocukluk ve Öğrencilik Yılları
1882 veya 1884 yılında Beşiktaş, İstanbul'da doğdu. Babası Mehmet Edip Bey, annesi Fatma Berifem Hanım'dır. İngiliz terbiyesiyle yetişmesini isteyen babası onu Üsküdar Amerikan Kız Koleji'nde okuttu. Orada Rıza Tevfik'den (Bölükbaşı) Fransız edebiyatı dersleri aldı ve Doğu'nun mistik edebiyatını dinledi.
İlk Evliliği ve Çocukları
Halide Edip, kolejin son sınıfında iken matematik öğretmeni olan Salih Zeki Bey ile 1901'de okuldan mezun olduğu yıl evlendi.
1903 yılında ilk oğlu Ayetullah, bundan on altı ay sonra da ikinci oğlu Hasan Hikmetullah Togo dünyaya geldi. 1905’de Japonların Rusya'yı yenmesinin sevinciyle oğluna Japon Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Togo Heihachiro'nun ismini vermişti.
Yazım Alanına Girişi
Halide Edip’in hayatında bir dönüm noktası 1908'de gazetelerde kadın haklarıyla ilgili yazılar yazmaya başlamasıdır. 31 Mart Ayaklanması sırasında öldürülme endişesiyle kısa süre için iki oğluyla Mısır'a gitti. 1909'da İstanbul'a geri döndü; siyasi içerikli yazıların yanı sıra edebi yazılar da yayımlamaya başladı. Heyyula ve Raik'in Annesi adlı romanları basıldı. Bu arada Kız Öğretmen okullarında öğretmenlik ile vakıf okullarında müfettişlik görevlerinde bulundu.
Eşi Salih Zeki Bey'in ikinci bir kadınla evlenmek istemesi üzerine 1910’da boşandı. Aynı yıl Seviyye Talib romanını yayımladı.
Balkan Savaşı Yılları
Balkan Savaşı yıllarında kadınlar toplum yaşamında daha aktif rol almaya başlamışlardı. Talim ve Edebiyat adlı kitabı yazdı. Aynı dönemde Türk Ocağı içinde Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu, Hamdullah Suphi gibi yazarlarla tanıştı. Bu kişilerle dostluğu sonucu Turancılık fikrini benimseyen Halide Edip, bu düşüncenin etkisiyle Yeni Turan adlı eserini yazdı. 1911'de Harap Mabetler ve Handan isimli romanları yayımlandı.
I. Dünya Savaşı Yılları
1913’de Kız Mektepleri Umumi Müfettişliği görevine getirildi. 1916'da bir aşk romanı olan Son Eseri adlı kitabı basıldı. Bursa’da, aile doktorları Adnan Adıvar ile nikahları kıyıldı. Lübnan’da iken Kenan Çobanları adlı 3 perdelik operanın librettosunu yayımladı, eseri Vedi Sebra besteledi.
Türk ordularının Lübnan ve Suriye'yi boşaltması üzerine 4 Mart 1918’de İstanbul'a döndü. Yazar, hayatının buraya kadar olan bölümünü Mor Salkımlı Ev adlı kitabında anlatmıştır.
Milli Mücadele Yılları
Halide Edip, İstanbul’a döndükten sonra Darülfünun'da Batı edebiyatı okutmaya başladı. Anadolu’ya silah kaçırma işinde rol aldı. Vakit Gazetesi'nin ve Büyük Mecmua’nın sürekli yazarı.
İzmir’i Yunanlıların işgal etmesi üzerine 19 Mayıs 1919 günü Asri Kadınlar Birliği’nin düzenlediği ve kadın hatiplerin de konuşmacı olduğu ilk açıkhava mitinglerinde konuşmalar yaptı Sultanahmet Mitingindeki konuşması ise oldukça ses getirdi.
İngilizler İstanbul’u 16 Mart 1920’de işgal ettiler. Hakkında idam emri çıkardıkları ilk kişiler arasında Halide Edip ve eşi Dr. Adnan da vardır.
Anadolu'da Mücadele
Haklarında idam karar çıkmadan önce Halide Edip, eşi ile birlikte İstanbul’dan ayrılıp Ankara’daki milli mücadeleye katıldı ve Ankara’da Kalaba (Keçiören)’daki karargahda görev aldı.
Mustafa Kemal’in izniyle haberleşme için kurulan Anadolu Ajansı’nda çalıştı. 1921’de Ankara Kızılay başkanı oldu. Sakarya Savaşı sırasında onbaşı oldu. Vurun Kahpeye adlı romanının konusu bu dönemde oluştu. Türk'ün Ateşle İmtihanı(1922) adlı anı kitabı, Ateşten Gömlek(1922), Kalp Ağrısı (1924), Zeyno'nun Oğlu adlı romanlarında Kurtuluş Savaşı'nın değişik yönlerini gerçekçi biçimde dile getirebilmesini savaştaki deneyimlerine borçludur.
30 Ağustos Zaferi’nden sonra ordu ile İzmir’e gitti. İzmir’e yürüyüş sırasında rütbesi başçavuşluğa yükseldi. Savaştaki yararlılıklarından ötürü İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi.
Kurtuluş Savaşı Sonrası
Cumhuriyet'in ilanından sonra gazetelerde yazarlık yapan Halide Edip, bu arada Cumhuriyet Halk Fırkası ve Mustafa Kemal ile siyasi fikir ayrılıkları yaşamıştır. Eşi Adnan Adıvar'ın Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kuruluşunda yer alması sonucu iktidar çevresinden uzaklaşmışlardır. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kapatılıp Takrir-i Sükun kanununun kabul edilmesiyle de tek parti dönemi başlayınca, kocası Adnan Adıvar ile birlikte Türkiye'den ayrılmak zorunda kalmış ve İngiltere'ye gitmiştir.
1939 yılına kadar 14 yıl boyunca yurt dışında yaşamıştır. Bu sürenin 4 senesi İngiltere'de, 10 senesi de Fransa'da geçmiştir.
Hayatının geri kalan kısmında bir dönem siyasete atılan Adıvar, öğretmenlik yapmış ve yazmaya devam etmiştir.
9 Ocak 1964 tarihinde İstanbul'da 80 yaşındayken böbrek yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetmiştir.
Halide Edip Adıvar, Merkezefendi Mezarlığı'na defnedilmiştir.
