İki yıl oldu şampiyon meleklerimiz bu dünyadan göçeli. Onlar göçtüler ama arkalarında binlerce yüzbinlerce acılı insan bıraktılar. Elbette en çok acı çekenler ve hukuk mücadelesini verenler ailelerdir. Anne babalar ve kardeşlerdir.
Dün 24 Aralık 2024’te Adıyaman’da görülen davadan, birinci derecedeki otel sahibi ve otel yapımında ve üçkağıtlılıkta önde gelenlere ayrı ayrı cezalar verilmiş, lakin bu cezalar herkesi şoke etmiştir. Birinci derecede suçlu bulunanlara 17’şer yıl hapislik verildi.
Bence bu davanın seyri, Şampiyon Melekler ve tüm KKTC halkını çoktan aşmıştır. Çünkü bu dava, ileride olası depremlerde yıkılan binalarla ilgili olarak bir emsal teşkil edecektir. Hani hukukta bir tabir vardır...
“Şeriatın kestiği parmak acımaz” diye.
Bence mahkeme bu olası kast davasındaki suçlulara müebbet verilmeliydi.
Başka açıdan olayı değerlendirdiğimizde, otel sahibinin 17 yıl içinde yaşayıp yaşamayacağı hiç belli değil. Birinci derecede bu binanın yapımında parmağı olanlar, bu süre zarfında hem ölecekler, hem de dirilecekler. Onlar da bilmelidirler ki, adaletin kestiği parmak acımayacak.
Bunca giden canların bedeli 17 yıl olmamalıydı. Şampiyon Melekler’in sözcüsü Ruşen Karakaya söyledi.
“Bu dava ve bu mücadele bitmedi. İstinafa gideceğiz.”
Şampiyon Meleklerin aileleri, bu davayı istedikleri gibi kazanırlarsa, gerçek odur ki, gidenler de geri gelmeyecek. Sadece bir iç huzur sağlanacak.
Ruşen Karakaya ekliyor sözlerine içindeki acıyı yaşayarak.
“Şampiyon Meleklerimize söz verdik. Onlar gittiler ama adalet de yerini bulmalıdır.”
Evet... Adalet yerini bulmalıdır.
Türk adaleti bilmelidir ki, Şampiyon Meleklerin verdiği mücadele, sadece Kıbrıs halkının ve acılı insanların mücadelesi değildir. Bu mücadele, bütün Türkiye genelinde verilen bir mücadeledir. Bu dava bütün Türk halkının davasıdır.
Geldiğimiz zamanda şöyle geriye baktığımızda, Türkiye coğrafyasında ne kadar çok depremler olduğunu ama, kimse de üçkağıtçı müteahhit ve mühendisleri dava etme yönüne gitmedi. O nedenle bu davanın artık Şampiyon Melekler davalığından çıkmış ve bir başka platforma kaymıştır.
Neden insanlar sorgulamazlar ve sorgulayanlar da bir hukuk savaşı vermezler. Aklıma gelen Adıyaman’daki depremden önce Yalova depremidir. O depremde gözlerimiz hep yıkıntılar arasından bir can çıkmasındaydı. Koskoca apartmanlar birer sandüviç gibi üstüste yıkılmışlar ve insanlar o beton yığınlarının altında can vermişlerdir, Şampiyon Meleklerimiz gibi.
Hatırlıyorum... Rahmetlik Saffet Anibal da yılık tatil zamanlarında eşi ile Yalova’da aldığı yazlığına gider ve dinlenirdi. Restorantının kapısına da “Bir ay kapalıyız” yazısını koyardı.
Zaman zaman Anibal restranta kebap almak için gittiğimde rahmetlik Saffet’le sohbet ederdik. İkimiz de aynı mahallenin çocuklarıydık.
Yalova depremi olduğunda ilk aklıma gelen bizim Saffet Anibal olmuştu.
Kıbrıs’a geldiğinde kendisine geçmiş olsun demeye gitmiştim. Depremden eşi ile sağ çıktıklarını öğrenmiştim.
Bana söylediği şuydu:
“Osman bey, biz yıllık tatil için her zaman Yalova’ya gider ve bir zaman geçirirdik. Bizim dairemiz, apartmanın üçüncü katındaydı. Apartman o depremde yıkılınca birden kendimi zeminde bulmuştum. Yani altımızdaki iki kat, toprağın altında kalmıştı. Nice insan o depremde hayatını kaybetmişti. Biz de eşimle kendimizi zeminde bulunca o yıkıntılar arasından yürüyerek çıkmıştık. Şayet evimizi birinci veya ikinci kattan almış olsaydık, şimdi herhalde biz de ölmüş olacaktık.”
Daha sonaraki haberlerde görüntüleri ile malzeme çalan hırsız müteahhitlerin yaptıkları gözler önüne serilmiş ama dava diye birşey duymamıştık.
Çalınan malzemeler, kalın demir yerine ince demir kullanılması, betona beş yerine iki lenger çimento konması, boyaların en ucuzundan kullanılması ve bütün koca apartmanın normal fiyatının yarı fiyatına yapımı ile insanlara ne büyük kazıklar atmaları vardı.
İsias otelin yapımında malzeme hırsızlığı açık ve seçiktir. Bir beton parçasını elinize aldığınızda ufam ufam oluyor o sözde beton parçası. O zavallı yavrularımız nasıl ölmesin o binada?
Sanırım Şampiyon Melekler otel rezervasyonu, fiyat bakımından en ucuzu olduğu için yapılmıştı. Bu bir düşüncedir. Kıbrıs’ta ben eski bir Turizm Bakanlık Müdürü ve Oteller Encümen üyesi olarak otellerin yıldızlarını bütün bunları inceleyerek görevlerimizi yapıyordum. Hatta Turizm Plan ve Proje Dairemiz, otel yapımcılarına kök söktürürlerdi, binaların mükemmel ve ağlam yapılması için.
Türkiye ile Kıbrıs imar uygulamalarına baktığımızda, Kıbrıs’ın İngiliz döneminden kalma yasalarla hayat bulduğuna kanaat getiririz. Şimdi ise o yasa ve kurallar çerçevesinde hem belediyede, hem Şehircilik Dairemizden, hem de Mimar Mühendis Odamızdan onay almadan bir inşaat yapılamaz. Ayrıca binanın kontrolluğu da söz konusu.
Şimdilerde Hatay depreminden sonra Türkiye de imar açısından uyandı ve o uyanışla, geleceğe ışık tutuyorlar çalışmaları ile.
Yani söylemek istediğim şudur. Yaşanmış gerçekler açısından sıfır toleransla bir inşaat hayat bulmalıdır, Türkiye’nin her kazasında. O toleransın İsias Otel için de söylenmesi mümkün değil.
Eski siyasiler, hep oy peşinde oldular maalesef. Ve hatalar ve hırsızlara göz yumdular. Şimdi Hatay’a, Adıyaman ve diğer bölgelerde yıkılan binalar o göz yummalardan yıkılmadı mı?
Son sözüm, Şampiyon Melekler davası Yüksek Mahkemede bir emsal dava olarak hayat bulmalıdır. Aksi takdirde masum canlar, beton yığınları altında yok olup gideceklerdir.