banner913
banner932
banner1012

“Neden şimdi müzakereye başlanıyor?”

banner1020

Dışişleri Bakanı Özersay, “Eğer Rum tarafında federasyon kurmada bir zihniyet değişimi olmadıysa, yeniden müzakere masasına oturmak bizi nereye götürecek? Neden şimdi yeniden müzakereye başlanıyor?” diye sordu

banner974
“Neden şimdi müzakereye başlanıyor?”

banner971

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, 50 yıldan uzun bir süredir devam eden Kıbrıs müzakerelerinde aynı şeyi yaparak farklı bir sonuç elde edemeyeceklerini kaydetti. Özersay, bu kadar yıldır iki tarafın tamamen farklı şeyi anladığı federal ortaklığı görüştüklerini ve bir sonuca ulaşamadıklarını ifade etti.

Özersay şöyle konuştu:

“Yine federal ortaklık görüşmesine oturursak o masada çakılıp kalırız. Bu işin mantığında bir yanlış vardır artık bunu görmeli ve ortaklığın şekline ilişkin olarak daha sorgulayıcı bir yaklaşım ortaya koyabilmeliyiz. 2017’de Crans-Montana’da süreç çöktüğünde, Bu zihniyetle federal ortaklık olmaz. Federal ortaklık için yönetimi de zenginliği de paylaşmaya hazır iki taraf olması lazım  görüşünde herkes birleşmişti.  Eğer Kıbrıs Rum tarafında federasyon kurma bağlamında bir zihniyet değişimi olmadıysa, bu zihniyet değişimi olmadan yeniden müzakere masasına oturmak bizi nereye götürecek? Neden şimdi yeniden müzakereye başlanıyor?” .

Aynı nedenlerle 2018’de de bir müzakereye angaje olunmadığını söyleyen Özersay, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Rum Lider Anastadiades’in son görüşmesinin tutanakları incelendiğinde Rum tarafına hala aynı zihniyetin hakim olduğunun somut bir şekilde görüldüğünü dile getirdi.

Özersay; “Tutanaklarda Kıbrıs Rum Liderlerinin yönetimi bizimle paylaşmaya hazır olmadığını görüyoruz. Dönüşümlü başkanlığı kabul etmiyor. Siyasi eşitliğin en önemli unsurlarından birisi olan karar alma konusunda illaki Kıbrıslı Türklerin de ‘evet’i gerekir noktasını kabul etmem diyor. Bir takvimi de kabul etmiyor; ‘bir başlayalım da bakarız’ diyor. Geçmişteki yakınlaşmaları da sorguluyor. Yetmiyor; başka bir Guterres belgesinden bahsediyor. Bu unsurların tamamına baktığınızda gördüğümüz net bir şey var; yönetimi paylaşmak anlamında bir zihniyet değişikliği yok. Soru şudur; 2017’den 2018’e bir zihniyet değişikliği olmadığı için müzakereleri başlatmadıysak 2019’da neden başlatıyoruz o zaman? Neden şimdi? Bu bize neye mal olur? Bütün samimiyetimizle, cesaretle ve kendi iç tutarlılığımızı bozmadan uluslararası aktörlere durumu anlatmamız gerekir. Kıbrıs Türk halkına da bu çerçevede konuşmak doğru mesajı vermek gerekir.” dedi.

 “50 yıllık bir çözümsüzlük ve 50 yıllık bir çözüm içermeyen müzakerede vatandaşa umut pompalamak kolaydır, mesele doğru olanı söylemek” şeklinde sözlerine devam eden Kudret Özersay şöyle konuştu:

“Ben görüşmeye karşı değilim. Yapılacak görüşmelerde muhatabımıza ve Birleşmiş Milletler’e ‘Bütün yolları denedik, denemediğimiz, değiştirmediğimiz tek şey bu ortaklığın türüdür; federal ortaklıktır. Madem ki mevcut şartlar benim ortağım olacağını söyleyen Kıbrıs Rum liderliğinde benimle zenginliği ve yönetimi paylaşmaya hazır değil o zaman daha farklı bir ortaklığı konuşmak lazım’ diyebilmeliyiz. Kıbrıs müzakerelerinde zemin denilen şey iki tarafın üzerinde uzlaştığı şeydir. İki taraf uzlaştığı için iki toplumlu, iki bölgeli federal ortaklık görüşüldü bugüne kadar. Aynı şeyi söyleyip farklı anladığımız da aşikar. Elbette görüşme de olacak, temas da. Önemli olan, bu görüşmeler sırasında ne konuştuğumuzdur. Biz bu görüşmeler sırasında 2017’de çöken müzakeredeki kağıtlar üzerinden konuşmaya devam edersek, olayın felsefesini, mantığını sorgulamazsak yine Guterres kağıdı, yakınlaşma belgeleri, ortak açıklama dersek varacağımız nokta yıllardır vardığımız noktadan daha farklı değildir. Aynı şeyi yaparak farklı sonuca gidemeyiz. Hiçbir şey değişmeden o masaya oturmak bu halka yapılan bir haksızlıktır. Bu tekrar bir hayal kırıklığı yaratır. Bu ülkenin Dışişleri Bakanı olarak bu uyarıyı yapıyorum. Bu ülkede sivil toplum da medya da vatandaş da diğer siyasi aktörler de bu ülkenin Dışişleri Bakanı da tabii ki dış politikayla ilgili yorum yapabilir, eleştiride bulunabilir”

Doğu Akdeniz’de 2011’den itibaren atılan adımların ve izlenen politikanın bölgedeki dengeleri eşitlediğini dile getiren Özersay, gelinen noktada kapsamlı çözümü beklemeden masaya oturulup doğalgaz konusunda işbirliği yapılabileceğinin altını çizdi ve şunları ifade etti:

 “Statükoyu değiştirmenin yegane yolu federal ortaklık değildir. Bunu 50 sene de anlamış olmamız gerekir. Eğer Doğu Akdeniz’de Kıbrıs Türk tarafı lisans vermemiş olsaydı, sismik araştırma yapmamış, kazı yapma noktasına gelmemiş, sahada bu dengeyi kurmamış olsaydı Kıbrıslı Rumların yarattığı fiili durumu dengeleyecek adımları atmamış olsaydı bugün gerçekten bir tehlikeyle karşı kaşıyaydık. Çünkü bu tür uyuşmazlıklarda taraflardan birisi kendisini çok dezavantajlı bir durumda hissederse, haksızlığa da uğruyorsa, kendine ait kaynaklar elinden alınıyor ve bir şey yapamıyorsa o zaman güç kullanma yoluna gidebilir. Şu anda Doğu Akdeniz bölgesinde bu durum yoktur. Çünkü 2011 yılından itibaren bir politika ortaya koyuldu. O dönemde bu politikanın şekillendirilmesinde yer aldığım için söylüyorum. Politika şuydu; madem ki Rum tarafı bunu yapıyor, biz de karşısına geçip güç kullanmaktan bahsetmeyelim, biz de aynısını yapalım. Hakkımız değil mi? Hakkımız… Lisans mı veriyorsun, sismik araştırma mı yapıyorsun, ben de yapıyorum. Kıta sahanlığı ve benzeri anlaşma mı yapıyorsun, ben de imzalıyorum. Bunları geçen 8 sene içinde yapmasaydık, bugün Doğu Akdeniz’de bir çatışma riski çok yüksek olurdu. Sahada denge kurulmuştur. Bu paradigma değişikliğine giderek bir denge kurabildiğimiz için de önemli bir risk görmüyorum bu bölgede. Bu bölgede çatışma olmasını zaten istemeyiz. Bu bölgede bir gerginlik olmasın diyorsak, biraz daha yaratıcı olmak gerek. Kıbrıs Rum tarafını bizimle işbirliği yapma noktasına getirecek birden fazla faktör vardır. Uluslararası toplum, ‘Bölgedeki riskleri ortadan kaldırmak için Kıbrıslı Türklerle bu konuda anlaşın’ derse bütün dengeler değişir ve bir işbirliği yapılır. 2004 yılında AB’ye girmeden önce de ‘Çözüme evet derseniz AB’ye üye olursunuz’ deselerdi Kıbrıs sorunu çözülürdü zaten. Doğalgazla ilgili de uluslararası aktörlerin bir sorumluluğu var. Masaya oturulmasını sağlamazlarsa biz Kıbrıslı Türkler olarak Türkiye’yle de istişare halinde tabii ki bazı adımlar atacağız. Atacağımız adımlar, Rum tarafını masaya oturma aşamasına getirebilir.”

banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.