Havadis Gazetesi’nin köşe yazarı Ahmet Okan’ın son dönemde kulaktan dolma bilgilerle Özgürlük ve Varoluş Mücadelesi Liderimiz Dr. Fazıl Küçük'ü toplum nezdinde küçük düşürmeye ve itibarsızlaştırmaya çalışmasını, üzülerek gözlemlemekteyiz.

Okan, geçenlerde şöyle yazmış; Arif Hoca'nın geçmişte kaleme aldığı bir yazısından öğreniyoruz.  Bir gün İngiliz Valisi Dr. Küçük'ü çağırarak, "Türkiye Kıbrıs'ı istiyor mu?" diye sormuş.  "Bilmiyorum"  demiş Doktor.  "Öyleyse " demiş Vali "Git Ankara'ya sor."  Doktor da gidip sormuş.  Adaya geldiğinde Valiye giden Doktor "İstemez"  demiş.  Bu kez Vali Doktora "Git sor istesinler" demiş.  Doktor gene düşmüş yollara meseleyi Ankara'ya söylemiş.  Memlekete donüşünde Valiye tekrardan giden Doktor "Türkiye Kıbrıs'ı istemez" demiş...

Tamamen hayal ürünü olan bu yalan ifadelere dayalı yazıların gerçekle bağdaşmadığı, herkes tarafından çok iyi bilinmektedir.  Yıllar önce aramızdan ayrılmış olan Sayın Burhan Nalbantoğlun'dan alındığı iddia edilen bu bilginin doğru olamayacağı gibi teyid edilmesi de mümkün değildir.

Ölmüş bir kişinin beyanı ve yine ölmüş bir kişinin yazdığı bir köşe yazısına dayanarak yazı yazmak ne kadar gazetecilik kurallarına uyar ve ne kadar etik olur? Yılların gazetecisi Sayın Okan'ın ilk önce bunu sorgulaması gerekir.  İkincisi, Kıbrıs tarihini ne kadar bildiğini veya ne kadar bilmediğini kendi kendine sorması lazımdır. Ömrünü Kıbrıs Türk Halkının varoluş mücadelesine adayan, İngiliz Sömürge İdaresi’ne karşı örgütlü siyasi direniş başlatan ve Kıbrıs Türkünün haklarını ömrünün son nefesine kadar savunan liderimizin yaptıklarını demek ki öğrenmemiş olan Ahmet Okan’ın, dedikodu bile sayılmayacak türden ifadeler kullanması, Kıbrıs Türkü’nün milli mücadelesinden hiç haberdar olmadığı gerçeğini ortaya koymuştur.

1931 yılından itibaren İngiliz Sömürge İdaresine ve ENOSİS çığırtkanlığı yapan Rumlara karşı Kıbrıs Türk Halkının direnmesini sağlayan, en zor dönemde ve koşullarda ayakta kalabilmek için toplumsal mücadelenin önderi olan Dr. Fazıl Küçük’ün Türkiye’ye yaptığı ziyaretler, Türkiye'nin Kıbrıs'ı isteyip istemediğini sormak için değil, Türkiye halkının ve Türkiye hükümetlerinin Kıbrıs’ı ‘Milli Dava’ olarak kabul etmesini ve buradaki halka sahip çıkmasını sağlamak içindi.

Nerede kaldı ki, 1931 yılında beri verilen mücedelenin ne amaçla olduğunu bilmeyen mi vardı? Valinin sorduğu sorunun cevabını Dr. Küçük bilmiyor muydu? Liderimiz ve arkadaşları neden bu davaya baş koymuşlardı? Bu Vali bunun cevabını bilmeyecek kadar cahil miydi ki bu soruyu Liderimize sormuştu.  Bu kadar önemli olan tarihi bir konuyu İngilizler tarafından 'Anti-British' olarak kabul ettikleri bir kişiye mi soracaklar veya onun arabuluculuğuna mı başvuracaklardı? İngiliz hükümeti Londra'daki Türk Büyükelçiliğine veya İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi, Türk hükümetine bu konuyu aktaramazlar mıydı? Bu soruyu soramazlar mıydı?

Dr. Küçük’ün Ankara ziyaretinde “Efendim, soruyorlar, acaba Kıbrıs’ı ister misiniz, istemez misiniz?” şeklinde zihinleri çarpıtmaya yönelik saçma sapan

sorular sorduğunu iddia etmek, tarihe mal olmuş, ölümsüz liderlerimize,  hem de o zamanki Türk Hükümetlerine hakaret sayılmıyor mu? Bu başka amaçlara hizmet etmiyor mu?

Sayın Okan, miyadını doldurmuş ve köhneleşmiş, kulaktan duyma, yazılara dayanarak köşe yazısı yazmak artık geçmişte kalmıştır.  Bu tür yazıların ne size ne de okuyucularınıza faydası vardır. Bundan dolayı özür dilemek de sizin borcunuzdur.