banner913
banner932
banner1012

Sosyal Medyanın Sesi

banner1020

banner974
Sosyal Medyanın Sesi

banner971
Sabah 06.30'da kalkıyorsunuz hava kapalı, bir saat sonra yağmur yağıyor, saat 11.00'de güneş açıyor, pırıl pırıl bir hava.
Coğrafya olarak, dünyanın çok güzel bir ülkesinde yaşıyoruz.
Ama...
Bu güzel ülkeyi biz yaşanmaz hale getiriyoruz.
Doğası, dağı ormanı denizi katlediliyor, kirletiliyor,
Sokaklar ovalar moloz çöp yığınları ile dolu,
Lağım suları derelere ovalara denizlere akıtılıyor,
Yollar, kaldırımlar, altyapı perişan,
İnsanlar mutlu değil,
Ve...
En kötüsü;
Ülkemiz iyi yönetilmiyor.
Suçlu kim?
Ülkeyi YÖNETENLER mi?
Yönetenleri SEÇENLER mi?
Hem ülkemize, hem kendimize,
Yazık etmiyor muyuz?
Bir yerde, bir yanlış var;
YANLIŞI DÜZELTMEMİZ GEREKMEZ Mİ?
(Ülker Fahri)
 
Yabancılar ve biz
Geçtiğimiz hafta yaşadığım, daha doğrusu gözlediğim bir olay çok düşünmeme sebep oldu.
Malum bu ara ülkemizde yaşayan yabancıların özelliklede Afrika kökenlilerin verdiği zararlar çok gündemdedir. Bu yazıda ki kişisel gözlemim de bununla ilgilidir.
Perşembe günü aracımla Girne’de ki bir süper marketin park yerine girmiştim. Girmemle de babamın aracının da aynı park yerinde olduğunu gördüm. İçimden “Bizimki tam da bu kalabalıkta buldu dışarı çıkacağı günü diye geçirerek hayıflandım”. Bu düşünceler içinde tam arabamdan inecekken babam kapıdan çıktı. Eli kolu poşet doluydu. Yaşı icabı baston da kullanıyordu ve bayağı zor durumdaydı. Onu o hâlde görünce çabuk hareket etmek için davrandım. Ama benden önce hareketlenen iki kişi daha vardı. Marketin giriş kapısında muhtemelen içerideki arkadaşlarını bekleyen iki genç Afrikalı hemen babamın yanına giderek elindeki poşetleri aldılar. Ben , ne olacağını merakla beklemeye başlarken, onlar babamın koluna da girerek onu arabasına kadar götürdüler. Araca hem onu hem de eşyalarını yerleştirdiler. Babam onlara teşekkür ederken onlar da onu selamlayarak yolcu ettiler. Gençler, arkadaşlarını bekledikleri yere süper marketin kapısına dönerek, kaldıkları yerden konuşmaya devam ettiler.
Kısacası bana, bizlerin bir zamanlar çok değer verdiği bir geleneğimizi bana yaşattılar.
Aşı merkezinde çalıştığım dönemde de bu insanların çoğunun son derece kibar ve insani duygularla aramızda bulunduğunu fark etmiştim ama bu olay yazdığım bu yazıyı ortaya çıkarma nedenim oldu.
İnsanları geldikleri yerlere veya renklerine göre sınıflamak ırkçılık dünya üzerinde bilinen en ciddi hastalıktır.
Tedavisi ise kurallardır.
Ülke de öğrenci olmanın , ticaret yapanın iş insanı olmanın ve bu ülkede yaşamanın kuralları kanunları olmalıdır. Bu kuralları hazırlamak kadar denetlemek, sonuç olarak da uymayanlara, gereğini yapmayan yerli ve yabancı kim olursa olsun cezai işlem uygulamak ise devletin görevidir.
Bu noktadan dolayıdır ki önce kendimize bakmalıyız. Kendi iç ödevimizi yaparsak o zaman yabancılarla ilgili şikayetlerin azalacağını pek âlâ göreceğiz. Hatta onlarla ilgili memnuniyetimiz artacağından ben eminim.
(Bülent Dizdarlı)
 
Bizim buralarda ‘kural’ yayınlamak sevilir, uygulamak değil, yayınlamak!
‘Bildiri’ gösterisi, ışık oyunu gibi!
Tüzükler öyle, yönetmekler aynı!
“Ayın, oyun.”
Hayatın içinde yeri yoktur.
Belgede durur.
“Aşısızlar cafelere, casinolara, meyhanelere, restoranlara, düğünlere giremeyecek.”
Biri sorduydu sanki, girerken ya da çıkarken!
Kapalı mekanlarda sigara da içilmez ha!
(Cenk Mutluyakalı)
 
Partiler yüzlerce üye topladı kurul yaptı seçim yaptı halay çekti ama Bu pezevenk hastalık 10 kişiden fazla aile toplantılarında ve bizde bulaşır ha ? Gelmeyin kapışırız bilesiniz. Batmışın bitmişten farkı yok
(Emirali Tatlıdil)
 
banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.