1975 yılında ekmek yoğurmaya başlayan eller, halen daha hamur tutuyor… 41 yıldır ekmek yapıp satarak bir başına verdiği hayat mücadelesine halen daha devam eden, Esentepe’nin sevilen simalarından Hatice Çetin, görenleri kendisine hayran bırakıyor
Fehime ALASYA
41 yıldır ekmek yapıp satarak bir başına verdiği hayat mücadelesine halen daha devam eden, Esentepe’nin sevilen simalarından Hatice Çetin, görenleri kendisine hayran bırakıyor, ‘41 kere maşallah’ dedirtiyor…
1975 yılında ekmek yoğurmaya başlayan eller, halen daha hamur tutuyor…
Misafirperverliği ve hoş sohbeti ile evinin kapılarını HALKIN SESİ’ne açan Çetin, nefis köy ekmekleri, espiri anlayışı ve ara ara yaptığı argo konuşmaları ile Esentepe’de gönüllerin sultanı…
“GÜNLERCE KÖYÜN GİRİŞİNDEKİ KAHVEDE YATTIK”
1974 yılında Türkiye’den birçok göçmene kapılarını açan ve onları bağrına basan Girne Bölgesine bağlı Esentepe köyüne, 1950 doğumlu Hatice Çetin’in hayat hikayesine ortak oluyoruz.
Çetin ailesi, Türkiye’den, özellikle Karadeniz Bölgesi’nden gelip Esentepe’ye yerleşen 25 aileden sadece biri…
Hatice Çetin, Niğde’den Esentepe’ye uzanan bir hayat hikayesinin nasıl başladığını anlatıyor önce.
Bir tanıdıkları aracılığı ile Kıbrıs’a çalışmak için gelen eşi Mukrem Çetin’in ailesini de yanına almak istemesiyle başlamış serüvenleri.
Hatice Çetin, “Eşim çalışmak için Kıbrıs’a geldi, biz Niğde’de idik. Üç oğlum vardı o zaman, yıl 1974-75… Bir gece aniden eve taksi geldi. Baktım benim bey, bizi almaya geldi, ineklerim vardı, halı dokurdum, ne varsa sattım savdım, 2-3 günde Kıbrıs’a geldik. Benim beye demişler ‘Esentepe’de bir fırın var, çalıştırmak ister misin? O da kabul etmiş, bizi almaya geldi. Kalktık geldik. Ailem her şeyim orada kalmıştı, geldik burada kimse yok. Biz Esentepe’ye geldiğimizde burada 7-8 aile vardı, bize kucak açtılar. Eşime ev verdiler ama kalmaya korkuyorduk, günlerce köyün girişindeki kahvede yattık, eve girmeye korktuk, savaş sonrası hayalet köy gibiydi, her yer darmadağın, yıkık dökük… Yavaşça alıştık, Rumların bıraktığı ekmek makineleri ve fırın ile ekmek yapmaya başladık.”
“ÇALGI ÇENGİ İLE BENİ ALMAYA GELDİLER, BEN SOKAKTA OYUN OYNUYORDUM”
Üç oğlunun ardından KKTC’de de bir erkek evlat sahibi olan Hatice Çetin, “Dört oğlumu da evde doğurdum.” diyor ve şöyle devam ediyor;
“Benim en küçük oğlum, Kıbrıs’ta doğan ilk ‘garasakal’ çocuğu oldu. Evde doğum yapıyordum, ebe geldi, ayaklarımda varisler epeyce artmıştı, tehlikeli olabilir, patlamasınlar diye ebe beni hastaneye götürdü. Doktorlar hazırlanıp yanıma inene de ben masada doğurmuştum bile.”
15 yaşında nişan olan 16’sında evlenen Hatice Çetin, evlilik anılarını anlatırken kah güldürüp kah ağlatıyor bizleri.
Çetin, “15’imdeydim, saçımı ördüm, aşağıya mahalledeki çocuklarnan oyun oynamaya indim sokağa, baktım davul zurna çalar, meğer bana gelirlermiş. Çalgı çengi ile beni almaya geldiler, ben sokakta oyun oynuyordum. Evlendiğimde çocuktum daha.” diye anlatıyor düğün gününü…
“10 TANE ÇOCUĞUN OLSUN AMA SÜMÜKLÜ BİLE OLSA BİR DE KOCAN OLSUN”
Okuma yazma bilmediğini dile getiren Hatice Çetin, hiç okula gitmediğini anlatıyor. Hatice Çetin, yıllarca okuma yazma bilmemenin burukluğunu yaşamış, bu yüzden çoğu kez ezilmiş…
Şanssızlığının bu kadarla kalmadığını sözlerine ekleyen Hatice Çetin, Kıbrıs’a geldikten kısa bir süre sonra kanser ile mücadele eden eşini sonsuzluğa uğurlar… 1975 yılında varını yoğunu, tüm ailesini ardında bırakıp eşi ile Esentepe’ye yerleşen Hatice Çetin, artık en büyüğü dokuz yaşında olan dört erkek çocuğuyla birlikte hayatın yükünü omuzlamak zorunda kalır.
“BEYİM ÖLDÜĞÜNDE DAHA BEN EKMEK NASIL YUVARLANIR ONU BİLE BİLMİYORDUM. AMA NE YAPMALI, İŞ BAŞA DÜŞMÜŞTÜ, ÖĞRENDİM”
Eşi öldüğünde 29 yaşında olan Hatice Çetin, çocuklarını üvey baba ocağında büyütmek istemediği için ikinci kez evlenmediğini söylüyor.
“Pişman mısın?” diye soruyoruz, düşünüyor, yanlış anlaşılmaktan korksa da çok samimi bir cevap veriyor Hatice Çetin;
“10 tane çocuğun olsun olmasına da yine de sümüklü de olsa bir kocan olsun kızım… Yalnızlık zor, çocuklar kuş olup uçuyor, gidiyor kendi yuvasını kuruyor. Sürekli etrafında olsalar da gece karanlık çöktü mü herkes yuvasına dönüyor… İnsan yanında bir nefes duymak ister…” diyor.
“OKUMA YAZMA BİLSEYDİM BU KIBRIS’I SATIN ALIRDIM”
Esentepe köyünün sevilen simalarından Hatice Çetin, ekmek yaparak hayat mücadelesi verdiği yılları anlatıyor:
“Öyle şimdiki gibi değildi kızım, eskiden herkes bahçesindeki fırını yakar, ekmeğini yapar, iki hafta da yerdi. Şimdiki gibi değildi. Ne zorluklar çektik ne zorluklar… Okuma yazma bilmezdim, bilseydim bu Kıbrıs’ı satın alırdım bukadar işlemekle… Ne durduk ne de dinlendik… İnsanlar gelirdi, un satardım, koyardım dartıya, gösteriridim dartıyı, ne yazarsa ver derdim, okuma mı bilirdim? Hiç… Yatırım yapamadım, emekli olamıyorum, bu fırınların koçanı da benim üzerime diye devletten de yardım alamıyorum, anlayacağın halen daha gün işleyip gün yiyorum. Yarınımız yok, bu günü çıkarıyoruz. Kendim hayat sigortası mı ne bir şeyler yatım 15 yıl, banka batmış, o da öyle gitti mi, gitti… Çok şükür yine de halime!”
1974 yılından beridir Esentepe’de yaşayan Hatice Çetin, halen daha 41 yıllık ekmek makinesinde ekmeklerini yoğurup, 41 yıllık fırında pişiriyor. Esentepe’de yaşayan iki oğlunun yardımı ile günde ortalama 500-600 tane ekmek yapan Hatice Çetin, “Eski ev sahiplerimiz geldi, gördüler evlerini, fırınlarını, bizden önce de onlar ekmekçilik yapardı burda.” diyor. Esentepe ve civar köylerin gözde fırınını çalıştıran Çetin, geçen yıllara meydan okuyor. Ekmeklerinin tadı geçen yıllara inatla lezzetinden hiç ödün vermiyor.
Günde iki paket ve zaman zaman daha fazla sigara içen Hatice Çetin, “Benim de tek eğlencem, tek zevkim bu, çok görmeyin” diye sitem ediyor bizlere…
41 yıldır bu fırını kullanan Çetin, 'Benim ekmek teknem' diyor
Çetin ailesinin geçmişinden bir hatıra
Hatice Çetin, 41 yıldır ekmek yaptığı, Rumdan kalma ekmek makinesini bizlere gösteriyor
Hatice Çetin'in gurur duyduğu dört oğlu