Güney Kıbrıs’ın İsrail’den teslim aldığı “Barak MX” hava savunma sistemi konusu dün Rum basınında yer aldı.
Rum Savunma Bakanı Vasilis Palmas, İsrail’den teslim alınan hava savunma sistemi konusunda sorulan sorular üzerine açıklama yaptı.
Güney’de yayımlanan Fileleftheros gazetesi “2025 Başka Bir 1998 Değil” başlıklı haberinde, Güney Kıbrıs’ın İsrail’den Barak MX hava savunma sistemini temin etmesine ilişkin Türk tepkilerinin, S300 füzeleri konusunda 1997-98 yıllarında yaşanan gerilimden farklı olmadığını, Türk televizyonlarının, sürekli füzelerinin aktif olduğunu gösterdiğini, vurulan hedeflerin Türk olduğuna dair algı yarattığını iddia etti.
Hristodulidis hükümeti ve Savunma Bakanlığı'nın, 1998 olaylarının muhtemelen tarihi-siyasi bir öğretiyi teşkil ettiğini, 2025’te aynı yolun izlenmediğini yazan gazete, Savunma Bakanı Vasilis Palmas’ın soruya verdiği yanıtı aktardı.
Habere göre Palmas, Güney Kıbrıs’ın Türk tepkileri ve üçüncü ülkelerin baskıları nedeniyle, Barak MX sisteminin terk edilmesi olayının (S300 füzelerinin Girit’e konuşlandırılması kast ediliyor) yeniden yaşanıp yaşanmayacağı şeklindeki soru üzerine, iki durum arasında farklılıklar bulunduğunu belirtti.
Palmas, S300 füzeleriyle ilgili dönemin seçim kampanyası dönemi olduğunu, S300 füzelerini kimin getireceği konusunda ihaleye çıkıldığını anımsatarak, baskılar neticesinde 300 milyon Kıbrıs lirasına mal olan füzelerin Girit’e konuşlandırıldığını söyledi.
Palmas, bugün ise "gürültü çıkarmayan" farklı yöntemler izlediklerini, bu yolla, “Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ve topraklarını füzesavar ve uçaksavar silahlarıyla savunabilecek kabiliyetlere sahip olduklarını” ifade etti.
Krizlerden herkesin kaçındığını ifade eden Palmas, “Türk işgali ve Türk askerinin mevcudiyeti sürdükçe Güney Kıbrıs’ın kendi tedbirlerini almasında fayda bulunduğunu” savundu.
İsrail hava savunma sistemlerinin Güney Kıbrıs’a konuşlandırılmasına ilişkin Türk tepkilerinin sorulması üzerine Palmas, bunları “riyakârlık” olarak nitelendirirken “51 yıldır burada 40 bin Türk askerinin bulunduğunu” ileri sürdü.
Palmas açıklamaları çerçevesinde, Türkiye’nin “51 yıldır, Kıbrıs’ta işgalci olarak yer aldığını, Ege ve Yunan adaları için tehditler savurduğunu” iddia etti.
AB'de faaliyet gösteren Türk şirketlerinin bu programa katılmasına ilişkin olarak ise Palmas, böylesi bir konunun ortaya çıkması veya başvurunun yapılması durumunda bunların Avrupa Komisyonu tarafından incelenmesi ayrıca başvurunun kabul edilebilmesi için de görüş birliğinin olması gerektiğini belirtti.