3 yıl önce böyle bir günde?
Hükümet "Muhaceret Affı" çıkarmıştı.
O gün yaptığım paylaşımın ne kadar doğru bir değerlendirme olduğunu,
Aftan sonra ülkemizde yaşananları düşünün;
Tetikçiler,
Dolandırıcılar,
İnsan kaçakçıları,
Rüşvetler
Hırsızlıklar,
Kadına saldırılar,
Sokak kavgaları,
Polis dövmeler,
ve gidiyor...
Yazık!
(Ülker Fahri)
DEPREM… St Hilarion kalesinde hissettim. Daha doğrusu deprem olduğunu anladım. Şöyle ki; kapılar denizden taraf şiddetli rüzgar varmış gibi gıcır gıcır ses çıkardı. Başka belirti olmadı. Sadece kapılar. Bunun dışında depremi hissetmedim. Uçurumların içinde bin yıllık taş yapı… Hiç sallanma olmadı. Ne demir ne çimento. Geçmiş olsun…
(Mustafa Gürsel)
TERS AÇI…!!!
51 senede bizi hırsızlara alıştırdınız… Balkonundan süpürge çalınan da oldu, boğazı kesilerek boynundaki altınları çalınan da…
Bizi 51 senede tecavüzcülere de alıştırdınız…
Sahilde yürüyüş yapan turiste de, engelli bir bireye de, kendi öz çocuğuna da…
51 senede uyuşturucu kaçakçılarına da, insan kaçakçılarına da, silah kaçakçılarına da alıştırıldık…
51 senede cinayetlere, katilliğe de alıştırıldık…
Töre cinayeti de gördük, namus cibayeti de gördük, yanında çalıştığı adamın gırtlağını keseni de…
Şimdi sıra geldi tetikçilere…
Her hafta bu ülkeye “nöbetçi eczane” gibi “nöbetçi tetikçi” gelmeye başladı…
Yıllarca bas bas bağırdık, ülkeye kimlikle girişleri durdurun dedik, pasaport zorunluluğu getirin dedik, tınmadınız…
Oysa hesap basit, ülkeye girişi mümkün potansiyel sayı artıkça, kriminal olayların da ayni oranda artma olasılığı var…
Rakamlarla konuşalım;
85 milyon nüfuslu Türkiye’de sadece, ama sadece 10 milyon kişide pasaport var…
İnanılması güç ama gerçek…
Üstelik bu 10 milyon pasaportun sadece 4 milyonu aktif olarak kullanılıyor…
Bunun da sadece yılda 1 milyonu yurtdışına çıkıyor…
Bu yurtdışı çıkışlarının da önemli bir bölümü ya umreye veya hacca, ya da Almanya’daki akraba ziyareti için kullanılıyor…
“Kimlikle girişleri durdurun” diye yazarken bile bunu yazdığıma inanamıyorum…!!!
(Mahmut Anayasa)
Tam da depremin olduğu bugün, Gazeteci Levent Özadam abimiz, köşe yazısında, hepimizi derinden yaralayan 6 Şubat Depremi sonrası gayrı meşru hükümetin oluşturduğu 1 milyar TL’lik fonu anımsattı.
Bu biriken paraların akıbetiyle ilgili bir çok örgüt, siyasi parti soru sorduk, yazı yazdık ancak üçlü şebekeden tatmin edici cevapları duyamadık.
Daha 2 gün önce Namık Kemal Lisesi Okul Aile Birliği 6 Şubat depremi sonrası boşaltılan okul binasındaki güçlendirme çalışmalarının durma noktasına geldiğini belirtmiş, deprem fonunda para hazır olmasına rağmen okulun hala tamamlanamadığını açıklamıştı.
Çok nettir ki bu para, toplanma amacının dışına çıkılarak harcandı ve harcanıyor.
Elbette temennimiz, daha büyük bir depremin yaşananmamasıdır ama bunun da garantisini verebilecek birileri yoktur.
Ancak memleketin başına çöreklenmiş bu 3’lü şebekenin insan hayatını hiçe sayan yaklaşımının bedeli hepimize ağır olabilir!
(Aral Moral)


