2017 yılının 12 Ekim gecesini 13 Ekime bağlayan Cuma sabahı, büyük usta Harid Fedai sonsuzluğa gözlerini Yakın Doğu Hastanesi’nde yummuştu. Doğduğu gün vefat etmişti hoca, kaderin cilvesi aynı gün 12 Ekim günü beş yıl önce 2013 büyük usta Bener Hakkı Hakeri’nin de ölüm günü.Bener Hakkı Hakeri, Fikret Demirağ, Servet Sami Dedeçay, Ali Nesim, Özker Yaşın, bir bir büyük ustalar sonsuzluğa giderken, Kıbrıs Türk Yazınıda öksüz kalıyor. Tüm büyük ustalarla etkinliklerde, sempozyumlarda buluşup, sohbet etme, ne büyük bir mutluluk ve gurur.

Harid hocayla çok uzun bir tanışıklık ve paylaşımımız oldu. Bir sürü yurt içi ve yurt dışı sempozyum, kongre, seminer, kitap yazımı. Yazınımızın büyük bir arşivi onun kütüphanesinde yer alıyor umarım bunlar ya adına bir Vakıf’ta sergilenir ya da bir yere toplu olarak bağışlanır, bunların dağılması yazınımız ve kültürümüz için büyük bir kayıptır. Ustayı sevgi ve saygıyla anıyoruz, onu özleyeceğiz.

Img 1375 (1)

Harid Fedai 12 Ekim 1930 Lefke-Kıbrıs doğumludur. Lefkoşa Lisesi’nden (1943-49), sonra yüksek-öğrenimini, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü (1951- 53) ile İstanbul Üniversitesi’nde (1956-60) sürdürdü. Öğretmenlik, Türk Dili ve Edebiyatı Müfettişliği, Lefke Sancak ve Bayrak Radyosu'nda yöneticilik yaptı. Bayrak Radyo (BRT) Kurumu bünyesindeki televizyonun kuruluş aşamasında (Eylül-Temmuz 1976-77) görevine ek olarak birimin müdürlüğünü de üstlendi. Bu kurumdaki görevini tamamlayarak Kamu Hizmeti Komisyonu Dairesi'nde bir süre (1983-88) çalıştıktan sonra üst-kademe yöneticiliğinden emekliye ayrıldı.

1992-2000 yıllarında Kıbrıs üniversitelerinde yöneticilik, yönetim kurulu ve araştırma merkezi üyeliği yaptı, öğretim görevlisi olarak hizmet verdi.

Harid Fedai, özellikle Kıbrıs Türk kültürü üzerine yaptığı araştırmaları ve şiirleriyle tanınmaktadır. 1985'den bu yana Kıbrıs, Türkiye ve başka ülkelerde ulusal ve uluslararası birçok kongre ve toplantılara katılarak bildiriler sunmuş; gerek Kıbrıs, gerekse Türkiye'de araştırma-inceleme yazıları yayımlanmıştır. Kitaplarının çoğu KKTC. Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı yayınları arasında çıkmış bulunuyor. Özgün şiirde iç-ahengin en önemli öğelerden biri olduğuna inandığından bu görüşünü kanıtlayıcı ürünler vermeği sürdürmektedir. Şiirlerinden seçkin bir demeti Koza (1997) adlı kitapta toplamıştır. Ahmet Peykân takma-adıyla yayımladığı taşlama/mizah şiirleri ise henüz kitaplaşmış değildir.

Lefkoşa Türk Bankası Kültür-Sanat Ödülü'nü (Haşmet Gürkan'la birlikte) (Şubat 1987); Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırma ve Uygulama Merkezi Bilim Ödülü'nü (Ekim 1998) ve İstanbul'daki Türk Kültürüne Hizmet Vakfı'nın Türk Dünyası Türk Dili Şeref Ödülü'nü (Mart 2002) almıştır. Türk Dil Kurumu'nun Haberleşme Üyesi'dir.

YAYIMLANMIŞ ESERLERİ:

1. Zenda Mahkûmları, AnthonyHope’dan tercüme, İstanbul 1952.

2. Kıbrıs'ta Masum Millet Olayı, İstanbul 1986

3. Kıbrıs Müftüsü Hilmi Efendi, Şiirler, Lefkoşa 1987.

4. Kıbrıslı AşıkKenzi Divanı, 3 Cilt, İstanbul 1989-1993.

5. Rûh-i Mecruh, Kaytaz-zâde Nâzım Efendi (ortak çalışma), Şiirler, İst., 1993.

6. Fethiyye-i Cezire-i Kıbrıs, İstanbul 1997.

7. Adsız Kitap, Müsevvid-zâde Avukat Osman Cemal, İst.1997.

8. Lefkoşa Mevlevihanesi (ortak çalışma), İstanbul 1997.

9. Kıbrıs Sanayi Mektebi, İstanbul 1997.

10. Kıbrıs Efsaneleri, Lefkoşa 1997.

11. Koza (Şiirler), İstanbul 1997.

12. Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi Cilt 9 : Kıbrıs Türk Edebiyatı, Ankara 1997.

13. Ziver Bey Tarihi, Ankara 1999.

14. Hatıralar, Fadıl Niyazi Korkut (ortak çalışma) , Kıbrıs, 2000

15. Dr. Hâfız Cemal Lokmanhekim - Anı / Yaşantı -, 2001

16. Kıbrıs Türk Kültürü – Bildiriler - 1, Ankara, 2002

17. Başhâkim Zekâ Bey, Lefkoşa, 2002

18.Kıbrıs Türk Kültürü – Bildiriler- 2, Ankara, 2003

19. Handi Divanı-1 Gazeller, Ankara,2003

20. “Cümel-i Müntehabe-i Kemâl”den Seçmeler, Ankara,2003

21. Yadigar-ı Muhabbet,Lefkoşa,2004

22.Kıbrıs Türk Kültürü Makaleler-1-,2005

Bener Sözlük

BENER HAKKI HAKERİ kimdir?

Kıbrıs Türk edebiyatının en uzun soluklu yazarlarından Bener Hakkı Hakeri, yazınsal kültür arşivlerimize kazandırdığı çok yönlü eserleri ile kültürel varlığımızı zenginleştirmiş önemli değerlerimizdendir. Bener hoca öğretmenlikten ayrıldıktan sonra Kıbrıs gazetesinde vefatına kadar düzeltmenlik ve kültür sanat sayfasını hazırlamıştı. Bu gazete ayrıca şahane kültürümüz üzerine yapmış olduğu bulmacalarla da dikkat çekmişti. Gazetede buluştuğumuz zamanlar bana özellikle “Öznur” olarak çağırırdı. Bol bol kültürümüz üzerine sohbet ederdik. Çok dürüst, dobracı dediği dedik bir kişiydi. Üretme aşkı bizlere çok şeyler öğretmiştir. Onu sevgi ve saygıyla anıyoruz.

Bener Hakkı Hakeri Kapaklar Son 20 02 2019

21 Ocak 1936 Leymosun doğumlu Bener Hakkı Hakeri, 12 Ekim 2013 tarihinde, Lefkoşa’da, 77 yaşında aramızdan ayrıldı.

Bener Hakkı Hakeri, yukarıda, kendisinin bilgilendirdiği kültür-sanat dergileri yanında, kronolojik bir sıralama ile şu kitaplarını yayımladı:

1) Lefkoşa’nın Fethi (Destan)(1956-1962)

2) Şiirlerle Nasrettin Hoca (1956)

3) Aşk Olsun Aşka (Şiirler) (1962)

4) İp (Şiirler) (1962-1963)

5) Limasol Türk Savunması (Destan) (1964)

6) Limasol’da İkinci Plevne Savunması (Destan) (1965)

7) Hep Aşk Dedim (Şiirler) (1965)

8) Birincisi (Yazı, Şiir, Öykü, Çeviri) (1968)

9) Mağusa’nın Fethi (Destan) (…?...)

10) Ayrılanlar (Piyes) (…?...)

11) Üç Kere Limasol (Şiirler) (…?...)

12) Platon, Ciciro, Epikuros ve Epiktetos'ta Ölüm Sorunu (1971)

Tüm gerçek öğretmenlerin Öğretmenler Günü kutlu olsun
Tüm gerçek öğretmenlerin Öğretmenler Günü kutlu olsun
İçeriği Görüntüle

13) İnsan Niçin Okur? (Felsefi Diyalog) (1973, 1976)

14) Kıbrıs’ta Halk Ağzından Derlenmiş Sözcükler Sözlüğü (1982)

15) Kıbrıs’taki Tarihi Eserler (1983)

16) İlginç Olaylar ve Tarihi Eserlerle 1570’e Dek Kıbrıs Tarihi (1985, 1991)

17) Kıbrıs Türk Ansiklopedisi (2 Cilt) (1992)

18) Başlangıcından 1878’e Dek Kıbrıs Tarihi (1993, 1995)

19) Kurtuluşa Kaçış (Anı-Roman) (1997)

20) Kültürümüzde Sanatçılar ve Yazarlar İsimler Sözlüğü (2000, 2006)

21) Hakeri’nin Kıbrıs Türkçesi Sözlüğü (Ödül Kitap) (2003)

22) Kıbrıs Türk Kültür ve Sanat Tarihi (1571-1997) (2003, 2005)

23) Dünden Bugüne Kıbrıs Tarihinde İlginç Olaylar (2003, 2006)

24) On Üçüncü Heykel (Öyküler-Şiirler) (2006)

25) Gabbarın Ölümü (Öyküler) (2006)

26) 1878’den 1960’a Dek Kıbrıs Tarihi (2006)

27) Beşibiryerde (Denemeler) (2006)

28) Şiiristan (Şiirler) (2007)

29) Casus Anten Teorisi (Öyküler) (2007)

30) Kıbrıs’taki Tarihi Eserler (2008)

TIRİKOMO, D 34

Oturdukları ev, köyün en kuzeyindeki Beşparmaklar’a bakan yöresinde güneyden gelen yolla batıdan gelen yolun tam birleştiği yerde köşedeydi. Güneyden kuzeye geldiklerinde Vadili’de kaldılardı. Buraya atandığından bir gün önce köye gelerek maariften aldığı kağıdı iskan işlerinden sorumlu üyeye onaylatarak altına yazı yazdırmış, bu belgeyi ilgililerden birisine göstererek kendilerine ev göstermelerini istediydi. Okul müdürü ve birisi göçmen, diğeri göçmen olmayan iki öğretmen daha oradaydı.

Müdür Semih Bey:

- “Zeki Bey” dedi orada bulunan öğretmene, “Hocaya ilkokul yakınındaki evlerden birisini göster.”

- “Müdür Bey!” dedi Vadili’den sırf bir ev ayrılması için gelen, “Önce arkadaşlar geldi. İlkin onlar görsün; ardından kalan evleri görürüm.”

İki bekar öğretmen giderek evleri gördü; seçtikleri evi öğrenir öğrenmez kendisi de gitti. Zeki Bey yeni bir yapı gösterdi. Evin kapılarla pencereleri, elektirik ve su bağlantısı dışında her şeyi tamamdı

- “Hoca bu iyi bir evdir.” dedi Zeki Bey, “Alırsan erken zamanda eksikliklerini tamamlarlar.”

- “Bana ötekini göster.” dedi, “Arkan yoksa bu evi bir yılda da onarmazlar.”

- “Bu kadar kötümser olma!.. Öyleyse ötekini gör. Yakında... İşte köşedeki ev.”

Eve geldiler. Araba kapının önünde durdu. Kuzeye bakan yönde, yolun öte tarafında ilk gördüğü ev gibi yeni inşa edilmiş kapısız, penceresiz bir ev vardı. Geldikleri evin kapısının kilidi kırıktı. Açıp girdiler. İki kişilik aile için yeterliydi. Aşeviyle tuvalet esas binadan ayrıydı. Esas binada yalnızca tuvaletiyle küveti konulan kapısız, fayanssız odacık vardı. Kapının sağ tarafında, dıştan, duvarda D 34 yazılıydı. Bunu kabullendiğini söyledi. Tekrar kulübün karşısında müdürün iki bekar öğretmenle oturduğu yere geldiklerinde:

- “D 34’ü kabulleniyorum.” dedi, “Yarına geleceğiz. Sorumlu, kağıtta yazılı olan mı?”

- “Evet!” dedi müdür, “İşte Ömer Bey de geliyor. İstediğimiz kişi.”

Ömer Bey gelince müdür kendilerini tanıştırdı. Öğretmen, Lefkoşa’daki iskanla ilgili daireden aldığı ve altında kırmızı mürekkepli tükenmezkalemle Ömer Bey’e hitaben öğretmene bir ev tahsis edilmesini yazan kağıdı gösterdi:

- “Tamam mı Ömer Bey?”

- “Tamam hoca! Bu gece toplantımız var, konuyu toplantıya götüreceğim. Merak etme!”

- “Ben dobra konuşmağı seviyorum.” dedi öğretmen, “Yarın hanımımla Vadili’den geleceğiz. Bu ev olmazsa, herhalde köydeki bir başka evi tahsis edersiniz. Boşuna gelmiş olmayalım.”

- “Merak etme hoca; yarın eve yerleşebilirsiniz.”

Buraya hanımının köyünden olan Derviş’le geldiydi. Bu konuşmadan sonra müdüre yarın köye geleceklerini diyerek ayrıldılar.

Vadili’de boşta kalmamak için yiyecek, şunu bunu dağıtanlara yardım etmekteydi. Ne olur ne olmaz yorgan, şilte, demir karyola; bunların yanı sıra ütü, ütü tahtası, gazyağı dolu fitilli küçük bir gazlambası, çanak çömlek, beş on kadeh, bir islim aldı. Bunları ilgiliye yazdırıp çıkış izinini alırken orada kullandığı portatif radyoyu geri verdi. Adam, sanki çok değerli şeymişcesine radyoyu kaptı; güneyden göçmen gelene bir radyoyu çok gördü. Halbuki kocaman bir ambarda her türden buzdolabı vardı; televizyonların olduğu denilmekteyse de onları doğruya dosdoğru görmediydi. Acaba bu radyoyu da oraya mı koyacaklardı? Sanmıyordu. Oradaki ilgililer çekinmeseler göçmenleri yerleşecekleri yeni yerleşim yerlerine sırtlarındaki elbiselerle göndereceklerdi. Güneyden göçmen gelenlerden fazla kuzeyin yerli ve göçmen olmayan insanları Rum’un geride bıraktığı ganimetten yararlanmaktaydı. Vadili’den yine Lefkaralı Derviş’in arabasına aldıklarını yükleterek; Tırikomo’ya (O günlerde birçok yerleşim yeri gibi bu köyün de adı değiştirilmediydi.) hareket ettiler.

Konuşa konuşa Tırikomo’ya vardılar. Tam kulübün önüne yaklaştıklarında sekide Ömer Bey’i görünce:

- “Bir dakika arabayı durdur.” dedi öğretmen, “Ömer Bey’e rastlayışımız iyi oldu. Bakalım akşam toplanan heyet bize hangi evi uygun gördü?”

Araba, Cengiz Bakkaliyesi’nin orada durdu. Öğretmen, Ömer Bey’e seslenerek sonucu sordu.

- “Üzgünüm hoca” dedi oysa, “karar veremedik.”

Öğretmen tatlı bir sesle, öfkelenmeden sordu:

- “D 34’ten başka ev de mi bulunmadı?

Ömer Bey’in yanıtı kısaca “Hayır!” olunca öğretmen öfkelendi, yüksek sesle:

- “Ne demek ev bulunmadı.” dedi, “Yani koskocaman köyde bir öğretmene ev mi yoktur? Geriye dönmüyorum. Dün konuştuğumuzca ya eve yerleşmemi dersiniz veya başka ev gösterirsiniz. Hiçbirisi olmazsa (Karşıdaki St. James Şapeli’ni gösterdi) yatağı oraya serer, orada yatar; bakkaliyenin önünde bir sandalye ya da masanın üzerine çıkarak gelen geçene durumu anlatırım.”

- “Öfkelenme hoca!” dedi adam, “Ne yapalım?”

- “Yoksa evi güneyden gelecek bir aile için mi ayırmış bulunmaktasınız?”

Sonunda oradakilerin araya girmesiyle öğretmenin D 34 numaralı eve yerleşmesi denildi. Derviş Bey’le eve giderek ışıksız, kilitsiz, kırık birkaç koltuğun ve bir de iki kişilik bir ayağı kırık yatağın bulunduğu; “tam takır, kuru bakır” denilebilen eve yerleştiler. Lefkaralı Derviş ayrılıp Lefkaralıların yerleştirildikleri köye gitti.

Gece gazlambasını yaktılar. Vadili’den getirdiklerini yiyip şükrettiler. İkisi de deliksiz bir uyku uyudu. Ertesi gün okula gitti; müdür beyin kendisinin o gün göreve başladığını yazdığını çok sonra öğrendi. Nedir bir günü düşünen, kişi göçmen olmadığı halde okulun karşısındaki moderin evlerden birisine yerleşerek gelecek öğretmenlere konut ayrılması için hiçbir çabada bulunmadıydı. Üstüne üstlük günlerden bir gün okul sekreterinin önünde açık olan dosyada müdürün oturduğu evin dışındaki diğer öğretmen evlerini lojman olarak gösteren ilgililere yazılmış, mühürlü ve kendi imzasını taşıyan bir yazı vardı. Aynı müdür çok sonra oturduğu evi; okuldan Maarif Dairesi’ne daha üst oruna atanınca ayrıldığında, hangi koşulda olduğunu öğrenmediği, Aynakofolu bir öğretmene devredecekti.

Göçmenlerin evlerindeki eksiklikleri tamamlayan ilgililer evin tahsis belgesini bir türlü vermedi. Bu ara Tırikomo’ya gelen memurlardan birisi hemşehrisi çıktı; tahsis belgesini o verdi. Elektirik işlerini yürütenler kavga döğüş cereyanı bağladılar. Köydeki göçmen işlerine bakanlar D 34’ün kuzeyinde ve batısında bulunan iki evin kapılarıyla pencerelerini bitirdikten çok sonra banyoyu bitirdiler. Evdeki diğer gereksinmelere gelince onların nasıl sağlandığı başka bir öykü konusu olacaktır.

Ey göçmen okur! Şimdi de sen, özdeş bir öyküyü yanındakine anlatabilirsin.